DEMOKRASİ BİLİNCİ DEMOKRATİK SORUMLULUK!
Eklenme: 12/3/2008 12:00:00 AM

Takdir edersiniz ki; Çağdaş ve özgürlükçü, gelişen toplumlarda iki önemli etken vardır. Bütünlüğün sağlanması açısından. Bu iki önemli etkenden biri demokrasi bilinci. Diğeri de o bilince yani demokratik anlayışa sorumluluk yüklemektir. Yani; demokratik sorumluluk. Bu "etkenler" birey, toplum ve ülke idaresi noktasında "hayat" damarıdır. İki önemli halkadır. Aynı zaman da birbirlerini tamamlayan; iki argümandır. Özetle biri diğerisiz, diğeri öbürsüz olmaz. Nitekim yaşam kaynakları aynı membadan akan sudur. Yaşatan, yeşerten ve yönlendiren için. Yani; Demokrasi bilincinin yerleşmediği toplumlarda, "demokratik" sorumluluğun varlığından bahsedilemez. Varlığı olamayacağı gibi, faaliyet alanı da hep anti demokratiktir.

***

Demek ki; İki argümanın "yaşam" bulmadığı membasız toplumlarda her faaliyet "demokratik" değildir. Olmayacağı gibi. Yöneten, yönlendiren ve yönetilenler de "demokratik" sorumluluk anlayışına sahip değiller. Olmadığı için de demokrasi bilincinin varlığından söz edilemiyor. Ne yazık ki; sadece bugün değil. Türkiye yıllardan beridir "bu açmazın" kavgasında. Ne demokrasi bilinci, ne de demokratik sorumluluk "istenilen" mecrada işlem görmüyor. Varlığı ile yokluğu bilinmez halde. Bundan dolayı da; "toplumun" tüm katmanlarında telaffuz edilen bir gerçek vardır. O da; sistemlerin "kokuşmuşluğudur".

***

Sistemler "kendilerine" özgü ideolojiler ürettiği taktirde; çöküş başlamış demektir. Onun için de ülke bugün çok farklı "ideolojilerin" batağında. Sosyal, Siyasal, Ekonomik, Kültürel "hayat" nizamından tutun da. Rejimin kendi "mekanizmalarını" geliştiren sistemler halkasına kadar. Asalakvari her "nizam", her sistem kendisine göre bir "istismar" aracı olarak ele alınmakta. Ve bu paralelde ideolojiler üretilmekte. Böyle olunca da; "ne tutulacak" dal. Ne de işlev görebilecek mekanizma kalmıyor. Her şey "Arap saçı" misali, karmakarışık.

***

Bakınız. Sanırım geçtiğimiz haftaydı. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde; "İnsan Hakları ve Türkiye" konulu panel vardı. Davetiydim, ama elde olmayan nedenden dolayı katılamadım. Ancak basından aldığım bilgiler noktasında; "ülkenin" derin bir profili ortaya konulmuş. Panelistlerden Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berat Özipek'in kullandığı bir deyim; aslında her şeyi anlatmaya yetiyordu. "Resmi ideolojinin ahlakını bozdular" diye! Bilindiği gibi; Resmi ideoloji "aynı insanın" iki farklı kimliği olmasına neden oluyor. Resmi ideoloji liyakat ilkesine aykırıdır. Neden derseniz?

***

Şöyle ki; Bir göreve getirilecek kişi seçilirken bu görevi en iyi yapan değil, ideolojiye sadakat gösteren seçiliyor. Bu da; otomatikman toplumun çeşitli katmanlarında "ideolojik" çatışmaya ve hizip düşüncelere neden olmaktadır. Eğer bugün; ülke ve millet olarak "Çetelerden ve Örgütlerden" bahsediyorsak. Muzdaripliği dile getiriyorsak. Bu tamamen; "rejimin" ideolojik saplantıların "ağına" düşmesinden dolayıdır. Bundan dolayıdır ki; İnsan Haklarına, Demokratik sosyal sorumluluğa. Özgürlükçü anlayışa. Hukukun eşitlik normlarına inananlar. Ve bu inanç ilkesiyle demokratik devlete yönelenler "rejimin" yani devletin "ideolojik" tarafsızlığını ister. Bu da doğal olarak; devletin vatandaşları arasında negatif ve pozitif ayırımcılık yapmasını önler.

***

Kısacası; Devlet "ideolojik" saplantı içerisinde olmamalı. Ve o paralelde; hükümler geliştirmemelidir. Ki devletin varlığı ve tanımı da; İnsanların ortaklaşa hayatını kolaylaştırmak için oluşturulan bir kurumdur. Özellikle de; Vatandaşının etnik kökenine, dinine, mezhebine, cinsel özelliğine, felsefi ve siyasal niteliklerine. Düşüncesine; değerlerine, gelenek ve göreneklerine karşı "taraf" olmamalı. Böyle bir argüman içerisinde "ideolojik" yaklaşımlar içerisine girmemelidir. Bu tarafsızlığının da iki şartı vardır. Birincisi; Devlet herhangi bir ideoloji benimsemeyecektir. İkincisi; Devlet evrensel hukuk normlarına bağlı kalacaktır. İşte bu iki önemli etken geliştiğinde; Demokrasi bilinci ve demokratik sorumluluk "en üst seviyede" işlem görür. O zaman da; ülkede, millette, devlette "ahlaki bütünlük" olur? Bunun için de; herkes bir adım öne çıkmalı.