DEMOKRASİNİN SAĞLIKLI İŞLEMESİ İÇİN!
Eklenme: 3/7/2008 12:00:00 AM

StrBody "

Öncelikle;

Tüm okurlarımın ve İslam âleminin;

Mübarek Üç Ay'ların habercisi

Regaip Kandilini ""tebrik"" ediyor.

Rahmet ve bereketin timsali olan bu mübarek gecenin;

Ülkemize, milletimize ""hayırlara"" vesile olmasını diliyorum.

***

Evet.

Dün ifade etmiştim; gelişen vakaların ""demokrasi"" açısından; doğum sancısı teşkil ettiğini.

Türkiye ""çok kritik"" bir süreçten geçiyor.

Bir taraftan ""demokrasi""nin haşmetine alışıyor.

Bir taraftan da ""midesindeki"" kirliliklerden arınıyor.

Onun için de süreci; ""aklıselimle"" geçirmek gerekir.

Yoksa Kılıçlar çekildi.

Artık ""cenk vakti""!

Hesaplar sorulacak.

Enkazın altında kalacaklar.

Bu onların yanında kalmaz.

Amaçları; ""laikliği"" ortadan kaldırmaktır.

Atatürk düşmanlığını yaratıyorlar.

Şeriatı getirecekler.

Ülke bölünüyor.

Ya da; başka ithamlar.

***

Yani ülkeyi ""germe"" anlamındaki ifadeler.

Bunlar tamamen; ülkenin ""aydınlık"" yarınlarına ""gölge"" getiren söylemlerdir.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un ifade ettiği gibi;

""Türkiye olarak zor günler yaşıyoruz.

Hepimiz sağduyulu, soğukkanlı, daha dikkatli ve sorumlu davranmak mecburiyetindeyiz ve zorundayız.""

Özellikle de; bu süreçte ""medyanın"" önemi büyük.

Sinirleri geren, provoke eden, senaryolar üreten, dengeler üzerinde ""hizipleşme"" yaratan.

Hukuku, Adaleti, Demokrasiyi ve İnsan Hakları'nı ""nalıncının keseri"" gibi tek taraflı yontarak; varlık üretmek.

Hem ülke açısından, hem millet açısından ""en büyük"" garabet olur.

Onun için de; ""gelişmeleri"" aklıselim tahlil etmek gerekir.

***

Gel gelelim; şu Hak Par hakkında açılan ""kapatma"" davasının akıbetine.

Davanın önceki gün Anayasa Mahkemesi'nden çıkan gerekçeli kararı resmi gazetede yayımlandı.

Karar Anayasa Mahkemesi tarafından 29 Ocak 2008'de alınmıştı.

Hak ve Özgürlükler Partisi (HAK-PAR) kapatılması istemini reddeden kararın gerekçesi 1 Temmuz 2008'de yayımlandı.

Aslında bu yazıyı dün kaleme alacaktım.

Ancak; ""dün ülkeyi sarsan 7,5 şiddetindeki Ergenekon"" davasına ilişkin gözaltılar; yazıyı ""öteledi""!

Gündemin ""sıcak atmosferine"", bir ölçüde davaya ilişkin karar da ""güme"" gitti diyebilirim.

Ama yarınlar ve Anayasal Yargı nizamı anlamında ""milat"" teşkil edebileceği gibi;

AK Parti ve DTP'nin ""kapatma"" davalarına da emsal teşkil edecek.

***

Tabi kararın ""içeriği"" ve oylamada çıkan sonuç; Kürt Meselesi yönünde de ""önem"" arz ediyor.

Yani; yeni bir içtihat.

Demokrasinin ""kazanımı"" anlamında da; güçlü bir vurgu.

HAK-PAR parti tüzüğüne ve programına aleni bir şekilde; Türkler ve Kürtlerden' oluşacak bir federasyonu amaçladıklarını yazmıştı.

Başsavcı da, Anayasa ve yasalardaki ""devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü"" ve cumhuriyetin ""üniter"" niteliğine aykırılık sebebiyle kapatma davası açmıştı.

Yargılama neticesinde mahkemenin 5 üyesi ""kapatılmasın"" dedi.

Geriye kalan 6 üye ise ""kapatılsın"" dedi.

Gerekçeli kararda; ""kapatılsın, kapatılmasın"" anlamında; görüşler yazıldı.

Ama kapatma oyları 7'ye ulaşmadığı için; ""dava"" reddedildi.

Yani; ""bir"" oy çokluğu; ""kapatmaya"" yetki vermiyor.

Özet bu!

***

Şöyle küçük bir not ilave etmek gerekirse.

Yıl sanırım 1999. O dönemde Şerafettin Elçi'nin Genel Başkanı olduğu DKP de ""Federatif yönetimi"" savunuyordu.

Anayasa Mahkemesi tarafından ""parti"" kapatılmıştı.

Ancak Mahkeme Başkanı o dönemde Ahmet Necdet Sezer idi. Kendisi de dahil mahkemenin beş üyesi; ""söylemi"", üniter devlet ilkesine aykırılığını görmemiş ve ""parti kapatılmasın"" diye oy kullanmıştı.

HAK-PAR hakkındaki gerekçeli kararına gelirsek;

Dedim ya; Kararın içeriğine bakıldığında, Mahkeme'nin önemli bir içtihat değişikliği yaptığı görülmekte.

Bundan sonrası için siyasal partiler yoluyla savunabilecek düşünce alanının genişlediğini artık görmek gerekir.

***

Şöyle ki;

""Bu nedenle, siyasi partilerin, Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülen tüzük ve programlarındaki söylemlerinin demokratik yaşam için doğrudan açık ve yakın tehlike oluşturmaması durumunda, bunların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığının kabulü gerekir.

Demokratik rejimin tüm kurum ve kurallarıyla özümsendiği ülkelerde de rejim için ciddi bir tehlike oluşturmadıkça siyasi partilerin kapatılmasına olur verilmediği gözetildiğinde çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkma hedefini esas alan Anayasamızın da salt ifade özgürlüğü kapsamında kalan tüzük ve program düzenlemesini kapatma nedeni saydığını kabul etmek olanaklı değildir. ()

***

Tüzük ve Programında ifade edildiği biçimde Parti'nin, Kürt sorunu olarak ele alıp değerlendirdiği soruna, kendine göre çözüm önerileri getirmesi, vatandaşlık temelinde ulus kavramının reddi olarak nitelendirilemez.

Kapatma davasının Parti'nin kuruluşundan kısa bir süre sonra açıldığı da gözetildiğinde, belli bir sorunun varlığına ve buna dair çözüm önerilerine ilişkin ifadelerin demokratik bir rejimde düşünce ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

Gerek iddianamede gerekse sonraki aşamalarda, Parti'nin söz konusu amaçları gerçekleştirmek için Anayasa dışı bir yöntemi uygulayacağına ilişkin herhangi bir kanıta da yer verilmemiştir. ()

***

Yukarıdaki açıklama ve değerlendirmeler çerçevesinde Parti'ye, tüzük ve programında yer alan ifadelere dayanılarak yaptırım uygulanması, örgütlenme ve ifade özgürlüğüne ağır bir müdahale oluşturacağından, İddianamede ileri sürülen gerekçelerle Parti hakkında kapatma ya da yerine başka bir yaptırım uygulanması demokratik bir toplumda zorunlu bir tedbir niteliğinde görülemez.""

***

Sonuç itibariyle;

Anayasal Yargının alışık olduğumuz ""o klasik"" düşüncesi olan; ""koruma ve kollama"" içgüdüsü artık; değişmiştir.

İçtihat olarak; ""Değişimin, gelişimin, demokratik rejimin"" sağlıklı işlemesi ve hayat bulmasına katkı sunma anlamında artık işlev görmektedir.

Bu da; Anayasal Yargı ""nizamı"" açısından milattır diyorum.

Bir değişimdir.

Peki, hukukçuların deyimiyle, ""Demokratik açılım"" DTP ve AK Parti ""hakkında"" açılan kapatma davasında ""değişim"" sağlar mı?

Ben bilemem.

Ama hukukçular bunun ""emsal"" teşkil etme anlamında; davaya katkısı ""olabilir"" diyor.

Onu; Anayasa Mahkemesi'nin ""vereceği"" kararda göreceğiz.

Beklemeden başka bir mevzuu yok.

Ama şu ifade edilebilinir.

Demokrasiyi ""yaşatmak"" hepimizin ""sorumluluğudur""'! "