DEMOKRATİK BİR CUMHURİYET Mİ?
Eklenme: 10/30/2014 12:00:00 AM

Birileri yazıp diyor ki;

Ortadoğu'daki ülkeler cehennem ateşi içerisinde yanıyor.

Komşularımız; "rejim" kavgası yaşıyor.

İç savaş.

Dış savaş nedeniyle "oluk" gibi kan akıyor.

Irak mı,

Suriye mi,

Mısır mı, Uganda mı, Tunus mu?

Afganistan mı?

***

İşte bunlara bakalım.

Ki kendi halimize;

Ve Laik, Demokratik, Sosyal ve Hukuku ikmal eden Cumhuriyetin(!) kıymetini bilelim.

Hal-i hazırdaki Cumhuriyet bizim sevdamız.

Miras ve "sahip" çıkıp, varlık çemberi olsun.

El hak, doğru ve hakkaniyet içermekte.

Lakin bunun bir de "msı" var.

***

çünkü "içeriği ve taşıdığı vasfıyla, misyonunu" hiçte, yaşatmamıştır.

Dünü ve bugünü "ikmale" getirip, sorarsak?

Şöyle ki.

Cumhuriyet, "cumhurla" varlık göstermiş mi?

Cumhuriyet, "demokratik" bir kimlik kazanmış mı?

Cumhuriyet, "laiklik" ilkesiyle, varlığını ikmal etmiş mi?

Sosyal ve Hukuk devleti olabilme noktasında; "rejimi" uygulamış mı?

Evet, bu sorularla, seyredelim, Cumhuriyetin tarihini.

Evet, mi, hayır mı?

***

Şimdi Laiklik kalkanıyla;

İnsanlar "dinlerinden, inançlarından, ibadetlerinden" uzaklaştırılmadı mı?

Kimine irticacı.

Kimine şeriatçı.

Kimine, "yobaz" yaftası yapıştırılmadı mı?

Başörtüsüne!

Türban'a.

Müttedeyin olmaya karşı; "laiklik" inkr duvarını ördürmedi mi?

Ülkenin. Milletin

Milli birlik ve bütünlüğüne zedeleyen "en büyük tehdit" olarak bu kesim görülmedi mi?

Daha bir kaç yıl öncesine kadar;

Milli Güvenlik Kurulu'nun bildirilerinin "ilk maddesi" bu kesimle "mücadelemiz devam edecektir" ibaresiyle, teşkil değil miydi?

***

"Kamuda başörtü" serbest miydi, değildi.

TSK'da.

Yargı'da.

Hatta TBMM'nin çatısı altında bile!

İnsanlar "korku ve endişe" içerisinde; ibadetini yaşayamadığı gibi, "deşifre" olacağı korku ve endişesi içerisinde değil miydi?

TSK'dan.

Yargı'dan kaç bin kişi "irticacı" damgasıyla, atılıp mesleğinden ihraç edildi.

Peki nerde "Laik Cumhuriyet."

İşte, tüm bu "güruh" zihniyet yüzünden değil miydi, "Laiklik" dinsizliktir algısını inşa edilmesi?

***

Ya; Demokratik, Özgürlükçü Cumhuriyet yaşatıldı mı?

Veyahut "varlığını" ikmal edici bir, gayret vaki oldu mu?

Hukuk ve Sosyal nizamı?

Hayır.

Daha bir kaç yıl öncesine kadar;

Bu ülkenin asli unsurlarından biri olan Kürtler "inkr" edilmiyor muydu?

Varlıkları inkar edildiği gibi.

Dillerini, örf, adet, gelenek ve görenek ile kültürlerinin "yaşanmasına" dahi, müsaade edildi mi?

Hayır.

Bilakis inkar ve asimilasyonla, "dejenere" edilmeye başlanıldı.

***

Hatırlarsak, Cumhuriyet, "ilan" edilince!

Büyük resimde kim vardı?

Kürtlerde, İslam limleri de, Türkiye'deki "tüm din, dil ve etnik kimlikler" vardı.

Türk'ün, Kürde, üstünlüğü yoktu?

Hepsi de asli unsur olarak telaki edilirdi.

Peki, ne oldu da, Cumhuriyet ilanından hemen sonra daha bir kaç yıl geçmeden "ibreler tersine" döndü?

"Tek tipçi" bir zihniyet hkim oldu.

Kürtler dhil diğerleri "inkr" edilerek, düşman ilan edildi.

***

Velhasıl Cumhuriyet öylesine cumhuriyetti ki,

Laiklik öylesine laiklikti ki,

Demokratik yapı öylesine demokratikti ki,

Özgürlükler öylesine özgürlükçüydü ki;

Sosyal ve Hukuk nizami öylesine hukuki diki "kendinden" başkasına hayat hakkı tanımıyordu?

Milli irade mi?

Siyasal iktidar mı?

Halkın istek ve talepleri mi; "zerre-i miskal" önem arz edici değildi.

Varsa yoksa bir grup güruhun hkimiyetiydi?

Milleti değil devleti kutsayan bir zihniyet öncüydü?

***

Tekçi.

Statükocu.

Vesayetçi.

"Türk solu", Emperyalizm'in de piyonluğuyla; "milletini düşman gören" rejimle Cumhuriyet varlık gösterdi.

Şöyle tarih sayfalarına bakalım.

Cumhuriyet 91 yaşında.

Genç diyoruz, daha bir asrını tamamlamış değil.

Bir ömür kadar bile değil.

Ama gel gör ki; 91 yıl içerisinde, hem kendisi hem de cumhurunu "yaşlandırdı?"

çünkü Ortadoğu'daki birçok ülkenin hal-i durumuna rahmet getiren hadiseler yaşadı.

***

Bu ülkede; her on yılda askeri darbe yaşanmadı mı?

İktidarlar; milli iradeye rağmen, "post modernlerce" alaşağı edilmedi mi?

Başbakanlar. Bakanlar "idam" edilmedi mi?

Cumhurbaşkanları; "zehirlenerek" öldürülmedi mi?

Bakanlar, Paşalar. İşadamları, siyasiler. Gazeteciler.

Yazar, şair "suikaste" uğratılarak, katledil medimi?

Yüzlercesi "mahpuslara" tıktırılmadı mı, sürgün edilenlerin haddi hesabı yok?

Hükümetler muhtıralarla, dizayn edilmedi mi?

Edildi hem de vahşice edildi.

Nerde, hukuk ve sosyal cumhuriyetin kimliği?

***

Bugün; "çözüm süreci" deyip bir sevda aşkıyla "barışa" odaklandığımız hadise!

80'nin, icra ettiği "vahşetin" sonucu değil mi?

Ki evveliyatları, asırlara sahip.

Cezaevlerinde; "işkenceler, yargısız infazlar, insanlık dışı muameleler" bir öfke seli yaratıp; "Kürtleri" dağa çıkarmadı mı?

Ne oldu 30 yılı aşkın süredir bölge ve ülke çatışmaların atmosferi içerisinde; "kan ve gözyaşıyla" yatıp kalkıyor.

Sadece son 30 yılın bilnçosu 50 binin üzerinde; "insan" öldürüldü.

Yüz binlerce yaralı ve sakat olan insan.

***

Dağlara, taşlara yağdırılan bombalar.

Silaha, mermiye harcanan yüz milyarlarca dolarlık; milli servet.

Evinden-barkından; edilen milyonlarca insan.

Dilek dolay bu acıların tablosu!

Bugün Güneydoğudaki "her evde" meselenin acısıyla, düşen kör ateşi var.

Aynı şekilde; Batı'da her eve değilse de ama her mahalleye düşen bir kör ateşi var.

Ve hala; kan akıyor.

***

Yazıyı, kaleme alırken bile acı bir haber geldi.

Maskeli 2 kişi; Bağlar'da bir Astsubay'a silahlı saldırıda bulunmuş.

Eşiyle çarşamba pazarından "alış-veriş" yapar ensesinden vurmuşlar

Astsubay ağır yaralı.

Önce şehit dediler sonra, "kalp mesajıyla" hayata döndürülmüş?

Ama durumu kritik.

Üzüntü verici, yürek yakan bir hadise.

Kabul edilemez. Ve kınanması gerekir.

Evet, acil şifalar, dilerken, ailesine de sabır deliyoruz.

***

Elbette ki bu saldırı ne ilktir, görüldüğü şekliyle de nede son olacaktır?

Sebebi de, biz hala "hakikatlerimizin" idrakinde değiliz.

Hala belli bir vesayetin, hesabı içerisindeyiz.

çünkü "toplumsal ve politik" bir ortamın çekişmesiyle, geçmişin dehlizlerine doğru sürükleniyoruz.

Belirsizlikler, çukuruna doğru!

Nedeni de, Cumhuriyet'e "cumhuru" faziletine de "demokrasiyi" yaşamına da "özgürlüğü" katmış değiliz.

***

Onun için, diyorum ki "sevgili cumhuriyetçiler".

Siz Cumhuriyetçilikten, Cumhur'a gelin.

Biraz el insafla, Cumhur'u görün...

Cumhuriyet, demokrasilerin filizlenmesine imkn veren bir egemenlik anlayışıdır,

Ama velkin; bizim ülkemizde, 'cumhuriyetçi' devlet elitlerinin saltanatına dönüştürüldü.

Ki uzun yıllardır bu böyle oldu.

Bu minvalde, bizim mücadelemiz "cumhuriyetten" çok demokrasiye hayat vermemiz gerekir.

çünkü demokrasilerde vatandaşlar eşittir.

Ve demokrasi; farklılıkların giderilmesini değil, yarışmasını ve uzlaşmasını "zengin" kazanımlar olarak görür.

***

Cumhuriyetçiler!

Yer küresinde var mıdır ki; "Cumhuriyeti" cumhursuz yaşatan?

Vaki değil.

Hele ki, halk egemenliği "demokrasi" olmadan, yaşar mı?

Yok.

Bu nedenle gelin; "kendi egemenlik" sevdanızdan vaaz geçin.

Sahte "cumhuriyetçiliği" de, terk edin.

Hep birlikte;

Cumhur'u "egemen" kılarak, Demokratik, Özgürlükçü, Laik, Sosyal ve Hukuk nizamına sahip "Cumhuriyetti" filizlendirelim.

İşte o zaman; "şükrederiz", Cumhuriyet'in fazileti şeriyesine!

Aksi takdirde.

Yorumu size dair olsun.

Yine de, "gönlümüzde" varlığını istediğimiz ve beklentisinde bulunduğumuz bir Cumhuriyet'in ruhuyla.

Diyorum ki; Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!