Depremin bize yaşattıkları
Eklenme: 10/28/2011 12:00:00 AM

Dünden devam diyelim. Evet, Önceki gün; Televizyondan izlediğim "o talan ve yağma" anı var ya dehşet verici. İrkildim. Malum diyebileceğim bazı insanlar; Yardım kamyonun etrafını sarmış, "içinde ne varsa" yağmalıyorlar. Üstüne çıkmış onlarca kişi. Aşağıya doğru, "eline ne geçiyorsa" atıyor. Kimi tek başına. Kimi bir kaç kişiyle. Hücum da hücum. Ne polis, Ne asker ne de herhangi bir görevli var. Zaten, Var olsalar da, "o yağmayı" önleyemezler.

* * *

İlk bakışta; Depremzede olarak görünürler "o kamyona" hücum edenler. Ama biraz dikkatlice baktığınızda; "yok" bunlar depremzede olamaz. Çünkü; Yakınlarını toprağa veren, evleri başlarına yıkılan insanlar sessiz ve mütevekkil... Bunun bir sebebi kültüreldir. Tevekkül kültürünün teselli ediciliği tartışılmaz. Gözü yok, O an için dünya malında, ne varsa "toprağa" verdiği can içindir, düşündüğü. Ama; Bunlar öyle değil.

* * *

Görüntüleri, Pür dikkat izlerken dikkatimi çekti. Biri; Kamyondan çadır çıkarıyor. Belli ki; özellikle aradığı çadır. Kamyondan aşağı atıyor. Atıyor, kendisine yakın olana. O da; Kaptığı gibi, önceden hazır olan kamyonete bırakıyor. Derken, İkinci battaniye geliyor. Onu da, kamyonete atıyor. Bir, iki, üç dört sıralıyor.

* * *

Kendi kendime dedim ki; Depremzede olsa, bir, bilemedin iki çadıra ihtiyacı olsun. Ama bunlar; 4'ünde üzerinde, almanın gayretindeler. O zaman; Anlaşılan odur ki ihtiyaca binaen bir talan girişimi değil. Depremin, Zengini olma gayesiyle, "oraya" gidenlerin bir talanı. Aracın, Plakasına bakıyorsun, Van plakası değil. Biliyorum ki; Yarın birileri buna da not düşerler, "gördünüz mü" Kürtler ne kadar aç gözlü diye.

* * *

Birden; Aklıma yeniden" şoven, ırkçı" spiker vardı ya o geldi. Hani; Onun gibi düşünenlere Bahçeli'nin dediği gibi; "soysuzlar". Dedim ki; Depremzedeler için giden yardıma göz diken soysuzlar var. Çıkarcı, Hırsız, üçkâğıt peşindeki o hainlerin, bu "soysuz" düşünce, savunucularından ne farkı var? Sanırım hiç! Ölenin, Yaralanın, evi-barkı yıkılanın "hakkı" olana nasıl göz koyulup, talan edilir. Olsa olsa; "soysuzlar" buna ikmal verir.

* * *

Nitekim; Soysuzlukları bir başka görüntü de ortaya çıkıyor. Çadır pazarı kurulmuş satılıyor. Hem de; Üzerinde "Kızılay'ın" amblemi olmasına rağmen. Yazık. Aslında; Bu hal-i durumun müsebbibi. Kamu, Düzenini sağlayan oradaki "devlet" mekanizmasıdır. Diyeceksiniz ki; Deprem sadece yer küresini sarsmaz, kamu düzenini de sarsar. Doğru. Ama, Depremin beş ve altıncı gününde hala; "otorite" boşluğu varsa, burada zafiyet yüksek.

* * *

İşte; Bu zafiyetten dolayıdır ki, "deprem hırsızları" türemeye başladı. Bilin ki; Yarın depremin zenginleri ortaya çıkarsa şaşmayın. Nasıl ki; Son 48 saattir Erciş ve Van'da "hırsızlık" olaylarının arttığı yönünde haber alıyorsak. Bilin ki; Enkaz fareleri o bölgede uzun süre cirit atmaya devam edecektir. İşte; En baba ve çetin soysuzluk türüde de bu karakterist yapı olsa gerek...

* * *

Tabi; Yiğidi öldür ama hakkını da ver! Zor. Bir o kadar da, sabır, metanet ve hassasiyet ister. Deprem ve depremzedeyle "meşguliyet" içerisinde olmak. Bir taraftan; Can kurtarmaya çalışmak, bir yandan da bunlarla uğraşmak. İşte, Devletin mahareti, beceriklicilik ve usta hali. Her vatandaşın derdine koşabilme, kutsiyeti burada saklı. Eğer; Deprem bölgesinde, "hala da çadır, sıcak aş" için, bekleyişleri varsa. 32 mahalle muhtarı, "isyan edercesine" istifalarını veriyorsa. Burada, "Kriz masası" sorgulanmalı.

* * *

Çünkü Ne beceri var, ne ustalık, ne de maharet var. Başbakan'ı bile; Evet, biz birinci gün "başarısız" kaldık, çadır temininde, deme zorunda bırakılıyorsa. Hesap; Hayli sorulmalı, soruşturmalı ve beceri sağlanmalı. Orda; Onlarca bakanın bulunması, "elbette ki", devletin sahiplenmesi noktasında ilk etapta önem arz edici olabilir. Ama önem arz edici; Oradaki bakanların "siyasal kaygı" hesabıyla, değil "insan hayatını" kurtarma ve kurtarabilme, kaygısıyla hareket etmesi gerekir. Hiç kuşkusuz ki; Milletçe gösterdiğimiz insani dayanışma duygularını somut başarıya ulaştırmanın da, Kem gözlere iyi bir örnek sunmanın da yolu yaraları süratle sarmakta yatar.

* * *

İşte, Çadır yokluğu, bu sınavdaki en başarısızlık halidir. Nitekim; Yapılan bütün başarılı çalışmalara çadır'ın gölge düşürmesi, "oradaki" kalabalık zafiyettendir. Belki, Herkes şuan eleştiri getiriyor, tepki gösteriyor Cumhurbaşkanı Gül niye deprem bölgesine gitmiyor. Biliyorum; Bugün de "gideceği" söyleniyordu ama gitmeyecek. Ve bu gidişi; birçok kişi ve kesim tarafından "eleştiri" alacak. Cumhurbaşkanı, Deprem bölgesine gitmekten korkuyor diye? Hayır.

* * *

Biliyor ki, oraya günü birlik gidişi ve bulunduğu zaman dilimi. Tüm, Çalışmaların "askıya" alınması demektir. Onun için de; Her şeyin "arızasız" bir şekilde sonlandıktan sonra gitme kararlılığında. Bu da; "Kaygı geliştiren" bir makam icra etmediğine binaendir. Velhasıl, Tefekkür, metanet ve sabır ile "beterin beteri var" diyelim. Ama Yardım ve yardımlaşma duygusunu hiç elden bırakmayalım. Tek yürek, Tek vicdan olabilmek.