DİYANETİN YETERLİLİK SINAVI!
Eklenme: 10/24/2009 12:00:00 AM

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 'adaletsizliği mi, yoksa mevzuatlarının keyfiliği mi?'! bilemiyorum! Onu 'az sonra', size aktaracağım 'şikâyet' içeren mektupla hep birlikte öğreneceğiz! 'Kimin müsebbip' olduğunu! Geçtiğimiz hafta ülkenin belirli bölgelerinde Diyanet İşleri Başkanlığı 'yeterlilik' sınavı yaptı.  İlahiyat Fakültesi mezunları, İmam Hatip Lisesi başta olmak üzere 'dışarıdan' medrese okumuş olanlar 'Sözlü Mülakata' tabi oldu. İşte bu sınavla alakalı; aldığım 'şikâyet' mektubu, bir dizi 'çarpıklıktan' bahsediyor.

***

İstekleri 'sapla-samanın' birbirine karıştırılmaması. Ve 'sınav' komisyonunu teşkil eden kişilerin 'kontrol' altında tutulması gerektiğini. Çünkü 'kim yeterli, kim yetersiz' tamamen 'onların' insiyatifinde ve 'iki dudakları' arasında çıkacak; cevaptadır. Fazla sözü uzatmaya gerek yok! Gönderilen mektubu 'değişime' uğratmadan, aynen sizlere aktarmak istiyorum. İnşallah 'etkili ve yetkili' zevat durumun farkına varır ve 'sapla-samanı' birbirine karıştıran, mevzuata düzenleme getirir. Neden derseniz; 'Dini' bir kurumda 'adaletsizlik, keyfilik ve hak-hukuk kaybı' olmamalı, olmasına zemin verilmemelidir.

***

Evet! İşte o mektup! Bakın neler yazılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığının geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği Yeterlilik Sınavı-Sözlü Mülakatında ilahiyatlı, hafız ve farklı kurumlarda Kur'an-ı Kerim'i öğreten (farklı otoritelerce yeterli görülen) binlerce aday ter döktü. Mülakat öncesi yazılı sınavından yüksek puanlarla geçmesine rağmen (bu sınav zaten çok detay bilgi gerektiren sorular içeren eleyici nitelikteydi) mülakatta barajı geçebilecek puan alamamıştır. Mülakat öncesi sınava girenlerin hangi bilgilerden sözlü sınava tabi tutulacağı ve puanlama sistemi duyurulmamıştır. Ayrıca Kur'an-ı Kerim'i güzel okumanın yüzde 70 başarı getireceği şeklindeki resmi kaynaklı olmayan bilgiler ışığında mülakat değerlendirildiğinde Kur'anı düzgün okuyan, ezberi tam, tecvit ve ilmihal sorusunu da cevapladığı halde 5060 puanın üstüne çıkamayan kişiler çoğunluktadır.

***

Buradan anlaşılmaktadır ki mülakat yapan hocaların elinde mülakattaki başarıyı belirli bir standartta ve somut ölçme sistemiyle değerlendirebilecekleri bir değerlendirme tablosu olmamıştır. Kimlerin yeterli olduğu tamamen hocaların insiyatifine bırakılmıştır. Bir komisyon sınava aldığı bir kişiyi yetersiz görürken bir diğerinin yeterli görebileceği bir değerlendirme sistemi vardı.

***

Mülakat şu yönlerden adaletsizdi; 1- Mülakat sınavının kapsamı açıklanmadı. 2- Sınava girenler bugüne kadar eğitim aldıkları kurumlarda gördükleri eğitim müfredatlarında yer almayan, öğrenmedikleri bilgilerden de sorumlu tutuldu.(İlahiyat, Kur'an kursları ve imam hatipler eğitmenlerin katılımcılarda aradıkları nitelikte mahreç, kur'an eğitimi vermiyor. Bu eğitimler hizmet içi eğitim olarak diyanet'in eğitim kurumlarında halen diyanette görevli olan kişilere veriliyor). 3- Farklı düzeylerde eğitim alanlar (ilahiyat, ön lisan ilahiyat, yüksek lisans yapmış ilahiyatlı ve imam hatip liseli) aynı seviyede yazılı ve sözlü sınava tabi tutuldu. Ancak atamalarda adaylar, farklı KPSS puanlarıyla atanıyorlar. İmam hatipliler ön lisans ve lisans düzeyinden kontenjan kalırsa çok yüksek puanlarla başarı elde edebiliyor. 4- Sınav değerlendirmesi komisyonların inisiyatiflerine bırakıldı. Ellerinde adaletsizliği en aza indirecek standart bir ölçme ve değerlendirme tablosu yoktu. 5- Ölçme ve değerlendirme sisteminin objektif, somut kriterlerden uzak olması ve yetersizliğinden dolayı çok sayıda torpil/adam kayırma iddiaları yayıldı. 6- Mülakattan 70 puanı alamayan adayların yazılı sınavı 100 tam puan bile olsa değerlendirmeye alınmadı. MEB'in yaptığı sınav mülakat marifetiyle kısmen saf dışı edildi.

***

Talebimiz Diyanet kurumunun her türlü göreve alım, kurum içi görevlendirme, görevde yükselme gibi personel seçiminde kullandığı mülakat sisteminin; yönetmelik veya yasa yoluyla standartları olan somut, detaylı, adaletsizliği ve keyfi uygulamaları en aza indirecek bir değerlendirme sisteminin geliştirilmesi gerekir. (Örneğin bu mülakatta Kur'an'ı Kerimi güzel okumak 70 puansa güzel okumanın kriterleri, kendi içinde değerlendirme sistemi olmalıdır. Başarı, puanlama sistemi ile standartlaştırılmalı, mahreçleri tam çıkarma en fazla 030 puan, tecvit uygulama en fazla 020 puan, seri okuma 015 puan, tecvit bilgisi 020 puan, ilmihal bilgisi 020 puan, yazılının yüzde 30 u gibi ve tüm bunlardan alınan toplam puanların baraja ulaşıp ulaşmadığına bakılmalı ve her hoca bu sistemle değerlendirmeli hatta mümkünse tek bir komisyon mülakat yapmalı. Ek olarak yazılıda tecvide, ilmihal ve İslam tarihi bilgisi ölçülerek eleme yapılmasına rağmen mülakatta birer soruyla adayların bilgisi değerlendirildi.)

***

Yıllardır gündemde olan ama bir türlü meclisten geçemeyen, Diyanet Kurumu Teşkilat Yasa Tasarısının bir an önce yasalaşması, bu yasaya Kur'an Kursu Öğreticileri için de tasarıda imam ve vaizlerinkine benzer bir düzenlemeyle meslekte ilerleme ve kariyer yapmalarına imkân sağlayıcı madde eklenmesi (uzman öğretici, baş öğretici vb.) gerekir. Yüksek öğrenimle zaten belirli otoritelerin onayından geçen ve mezun olan lisans öğrencilerinin görevlendirilmesinde yeterlilik şartının kaldırılması, yeterlilik sınavının KPSS' deki gibi eğitim düzeylerine göre planlanması (Üniversiteden mezun olan öğrencilerin tekrar yeterliliğe tabi tutulması adaletsizliğe yol açmaktadır. Çünkü dil öğretmenlikleri, matematik, biyoloji vb. diğer tüm bölümlerde görev almak için böyle bir uygulama yok.) Yeterlilik sınavlarının elemeye yönelik değil, gerçekten kişilerin talip oldukları görevleri yapabilmeleri için yeterli olup olmadıklarını ölçmeye yönelik yapılması.

***

 (Sınav göreve alım sınavı değildir, her belgeyi alan göreve başlamıyor üstelik geçerliliği süre ile kısıtlıdır) Lütfen bu taleplerimizi önemseyin, Diyanet kurumundaki personel alımları, atamaları, unvan değişikliği gibi personelle ilgili işlemlerin torpil ve adam kayırmaya izin vermeyecek.  Kişilere haksızlık yapılmayacak şekilde şeffaflık ve adaletle yapılmasını sağlayacak düzenlenmelerin geliştirilmesini istiyoruz. 

KIRLANGIÇ'IN HİKAYESİ! Evet! Diyanet İşleri Başkanlığına yönelik 'şikâyet' mektubunu aktardık. İsterseniz sohbeti 'bir aşk' hadisesiyle, sonlandıralım. Kırlangıç'ın 'aşk' hikâyesini bilir misiniz, bilmem. Bilenler 'tekrarı' alır, bilmeyenler de öğrenmiş olur. Aşk'ın ve beklentilerin 'nasıl' bir fırsatla gelişebileceğini. Ve o fırsatın 'kullanılabilinmesi'! Aslında ciddi anlamda insanı düşündürmekte. Ve 'hayat' faslına anlam yüklemekte. Neyse! Bakalım 'Kırlangıç'ın aşkına adam cevap verebilmiş mi?!

***

Günlerden bir gün kırlangıcın biri bir adama aşk olmuş. Ve adamın penceresinin önüne konup adama şöyle demiş: Ben seni çok seviyorum lütfen pencereyi açıp beni içeri alda birlikte yaşayalım. Adam: Olmaz alamam... Sen bir kuşsun hiç bir kuş adama âşık olur mu? demiş. Kırlangıç tekrar: Lütfen pencereyi açıp beni içeri al birlikte yaşarız. Hem ben sana dost ve arkadaş olurum canında sıkılmaz birlikte yaşar gideriz. demiş. Adam yine: Olmaz alamam... Git başımdan, diye cevap vermiş. Üçüncü ve son defa kuş adamın penceresinin önüne konup adama tekrar şöyle demiş: Lütfen beni içeri al. Artık soğuklarda başladı, dışarıda kalamam biliyorsun ben sıcak havalarda yaşayabilirim sadece beni içeri almazsan başka sıcak ülkelere gitmek zorunda kalırım. Lütfen beni içeri alda burada kalayım. Birlikte yemek yer omzuna konar seni neşelendirir sana yarenlik ederim. Hem sen de benim gibi yalnızsın, der.

***

Adam ona: Git derhal başımdan! Ben yalnız kalırım demiş ve kuşu kovmuş... Kırlangıçta bu cevap üzerine üzüntülü bir şekilde uçmuş ve uzaklara gitmiş. Adam kırlangıç uzaklara gittikten sonra düşünmüş ve kendi kendine Ben ne aptal, ne kadar akılsız bir adamım, niye kırlangıçla birlikte kalmayı kabul etmedim? Ne güzel birlikte kalırdık demiş ve çok pişman olmuş, pişman olmuş ama iş işten geçmiş. Kendi kendine nasıl olsa sıcaklar başlayınca kırlangıcım yine gelir bende onu içeri alır birlikte mutlu bir hayat sürerim, demiş. Ve penceresini sonuna kadar açıp beklemeye başlamış. Yazın gelmesiyle kırlangıçlar da gelmeye başlamış.

***

Ama onun kırlangıcı gelmemiş. Yazın sonuna kadar hiç penceresini kapatmadan pencerenin başında beklemiş ama boşuna. Kırlangıç yokmuş. Gelen kırlangıçlara sormuş ama onun kırlangıcını gören olmamış. Sonunda bir bilge kişiye halini danışmak ve ondan bilgi almak için gitmiş. Bilge kişiye olayı anlattıktan sonra bilge kişi ona şöyle demiş: Kırlangıçların ömrü 6 aydır. Evet! Hayatta bazı fırsatlar vardır. Ömründe bir defa insanın eline geçer ve değerlendiremezsen uçup gider şeker... Hayatta bazı insanlar vardır, sadece bir kez karşınıza çıkar, değerini bilemezseniz kaçıp giderler. Ve asla geri gelmezler. Dikkatli olun... Farkında olun... Ve bir düşünün bakalım: Acaba biz bugüne kadar penceremizden kaç kırlangıç kovaladık? Güzel bir hafta sonu dileğiyle.