DİYARBAKIR TÜRKİYE'NİN MÜHRÜDÜR!
Eklenme: 4/3/2017 12:00:00 AM

Öncelikle… Bir hatırlayalım…

Biz…

Cumartesi günü burada; "neleri" ifade etmiştik…

Yazı başlığımız; “Reisten Beklentimiz” idi…

Muhteva…

Genel itibariyle "açık mektup" mahiyetindeydi…

Ve şunu söylemiştik…

Yoğun trafik içerisinde; "ümit ederiz ki" okunur…

Ya da, "başdanışmanlar.."

Hükümetin önemli isimleri; "vakıf" olup; "beklentiler" adına bir karşılık hissi oluşur diye!

Yazıyı okuyan bilir…

Okumamış okurlarımın da, "bu yazıyla" birlikte Cumartesi günkü yazıyı da okumaları isterim…

Biri beklenti; diğeri karşılık nokta-i nazarında, "mesajlar.."

***

Ne diyordu Cumhur-Başkanı Erdoğan…

Diyarbekir… Türkiye'nin "kalbidir… "

O kalbin "sökülmesine, alınmasına" izin vermeyiz…!

Bu beyan… Birçok yönüyle; "değişik" kavramların ana iksr-i'ni teşkil etmektedir… Tabi "okuma, analiz etme" becerisi, "halis" niyet ihtiva ediyorsa…

***

Hiç kuşkusuz ki…

Güneydoğu.. Türkiye kadar… Avrupa ve ABD dahil olmak üzere..

Bir çok kesimin gözü, kulağı ve nefesi; Cumartesi günü Diyarbakır'a odaklıydı? Merakın "pik" yaptığı, referandum duraklarından biriydi… Ki, "hissiyat, genel analizler de" bu seyirde, ifade edildi…

***

Çünkü… Şiddetin, terörün, kan ve gözyaşının yansıra…

Hendeğin… Barikatın… Çukur siyasetinin "yakıp-yıktığı" virane edilmişlik vardı…

Çatışmaların… Bombaların… Silahın enva-i şekliyle "susmayıp" can aldığı, "bir şehir idi" Diyarbakır… Ki sirayeti, bölge kadar Türkiye'dir…

***

Evinden.. Barkından.. İşinden, aşından olmuş…

Kendi mahallesinde.. Kendi şehrinde, "muhacir" duruma düşmüş…

Belirsizlik… Keyfiyetsizlik.. Ve yılların, düzenin "ceberut" zihniyetin de, var olan prangası!

Yorgun… Bıkkın… Bir halet-i ruhiyat içerisinde; "kahırlı bir yaşam" mahkûmu…

***

Pek tabi ki buna ilaveten…

Müsebbip.. Ortak müsebbip…

Ya da ittifaklı müsebbiplerin getirisi olan; 15 Temmuz'un yarattığı "Olağanüstü hal" durumu…

Halk'ın iradesinden çok…

Silahın.. Şiddetin "iradesine" meyil veren siyasi misyon almış…

Ama yine de, "en çok oy alan" partinin siyasilerinin derdest edilmişliği…

Eş Başkanlarının "cezaevinde" bulunması…

Belediyelere "kayyum" atanması…

Özellikle… 1 Kasım 2016'dan, 31 Mart 2017'ye kadar…

Güneydoğu'da "oy potansiyeli" yüksek partiden, 2 bin 15 kişinin tutuklandığı…

***

İşte böylesi bir atmosferin "soluklandığı" dönemde…

Hele ki… Referandum'a dair; "hayır" kanadının, yarattığı algı…

İktidar; "Milliyetçi" kimliğe büründü..

Kürtlere "artık" ab-ı hayat tanınmayacak…

İnkârı… Asimilasyonu… 80'nin ceberut "kimliğine" dönüştüğü…

Son 10 yıl içerisinde, elde edilen "demokratik" hakların alınacağı…

Sıralayabileceğimiz, onlarca "kaygılar" inşa eden, söylemler…

Seri şeklinde…

***

Tüm bu girift havanın gölgesinde şu iki soru hep ikmal edildi…

BİRİNCİSİ;

Diyarbakır halkı "Cumhur'un Başkanını nasıl karşılayacak?"

İKİNCİSİ; Reis Erdoğan Diyarbakır'dan ne mesajlar verecek?

***

Birinci sorudan başlarsak…

Nasıl "karşılanacak?"…

Cumartesi günkü miting genel itibariyle…

Gerek katılım, Gerekse Erdoğan'ın şehir içerisindeki konvoyuna gösterilen alaka…

Birileri farklı mülahazalar üretse de…

"Geçmiş" miting ve ziyaretlerde kıyaslanamayacak kadar "yüksek" bir potansiyele sahipti…

Halk kuçakladı…

Caddelere, sokaklara, balkonlara dökülüp; "selam" verdi.."

***

Her kimle konuştuysam…

Sıradan vatandaştan, STK temsilcisine…

Siyasiden..

Geçmiş hükümet dönemlerinde kabine de yer almış eski Bakanlara kadar…

Ki bende oluşan genel hissiyat da aynı, minvaldeydi…

Bir kere, örgüte dair…

HDP'nin şiddet benimseyici, korku yaratan "siyasi zemini" yoktu..

Kimse "şu çekincenin" içinde değildi…

AK Parti'li… Ya da Reisi seven…

Veyahut mitinge katılma babında; "tehdit edecek, sorgulayacak" hissi, kalkmıştı…

"Korku duvarı" yıkılmıştı…

Bu da; "insan selinin" oluşmasını getirdi…

***

Bu duygu her konuştuğum kişinin "ilk cümlesi" idi…

Talep için de…

Daha bir yıl önce, iki yıl önce…

Özerklikten, Öz savunmaya kadar…

Bağımsızlıktan…

Federatif oluşuma kadar "beklentiler" sıralayan..

Hatta "beyanların" altına imza atan, STK ve Kanaat önderlerinin…

Cumartesi günkü, "sorularımı" yanıtlamada; beklentiler adına…

Hayal perest…

Sloganist…

Yani, kimse "uçuk" değildi…

Genel beyan; "demokratik adımlar, güçlü demokrasi!"

***

İşte bu duyguların hâkimiyetiyle…

Korku üreten siyasi zeminin yokluğuyla…

Diyarbakır mitingindeki katılım; "beklentilerin de" ötesindeydi…

İşte, gerçek Diyarbakır..

İşte, gerçek muhafazakar, inanmış Kürtler..

Coşku vardı..

Katılım yüksekti..

Her ne kadar; "miting" alanın uygunsuzluğu vaki idiyse de…

Çünkü hayli dardı…

Ferah olmadığı için; "dar alanda" izdiham vardı..

Kontrol noktalarının; "çok oluşu.."

Bir değil, bir kaç noktada "arama" yapılması…

Havanın yağışlı olması…

Diyebilirim ki alanda bulunan bir o kadar kişi de; "dışarıda" kaldı…

Küstü…

Geri dönüp, evinden "olup biteni" canlı yayında izlemeyi tercih etti…

***

Bunu ilgili siyasilere sordum…

Neden, İstasyon Meydanı…

Ya da, 2013'teki Barzani'nin katıldığı mitingin yapıldığı, Kantar kavşağı…

Veyahut Nevruz alanı…

Dağkapı değil?..

Böylesi bir tablonun olabileceği; "bilinmesine" rağmen neden?

“Güvenlik" nedeniyle, Valilik tercihiymiş…

Yani, "siyaset bürokrasiyi" geçememiş…

***

…Ve Erdoğan…

10 ay aradan sonra yeniden platformda…

Alandaki kalabalık gibi…

Biz de, yanımdaki birçok dostla "pür" dikkat kesildik…

İKİNCİ SORU'ya dair…

Erdoğan Diyarbakır'dan "ne mesajlar" verecek?

İzliyorum…

Ağzından çıkan sözcükleri ve vücut dilini…

Çünkü söz "ağızdan" çıkar…

Ama "vücut dili" ruhu derinliklerin, dışa vurmasıdır…

Ki bu da; "samimiyetin" göstergesidir…

Erdoğan'ın…

Ağzından çıkan her kelime, her sözcük "samimiyeti ve iyi niyetin" beyanıydı…

Politik değildi; "içten" gelen duygulardı...

***

İşte, Erdoğan'ın o tarihsel kimlik içeren mesajlarından aldığım notlar..

* Diyarbakır "bizim" kalbimizdir…

Bu coğrafyayı, bu halkı bizden koparmak isteyen, kalbimizi söküp almaya çalışıyor demektir…

Diyarbakır Türkiye'nin mührüdür.

El uzatılmasına, asla izin vermeyiz…

* Rabbimiz kaderimizi bu coğrafyada birlikte yazmış, bizim geçmişimiz gibi geleceğimiz de ortak…

Darbe dönemlerinde Diyarbakır'a yanlışlar yapıldı. İnsanlar inançları ve düşünceleri yüzünden çok eziyet çekti…

***

* Niye Diyarbakır turizmde patlama yapmasın, neden?

Terör olursa buraya ajan teröristler gelir, turist gelmez.

Ajan teröristler buraya geliyor mu? Gelir.

Onlar mikser, ama terör mikseri…

***

*Artık devletin içinde sizi örgütün kucağına atacak kimse kalmayacak.

Bizim muhatabımız sizsiniz…

* Biz söyleyecek sözü olan, projesi olan, derdi olan herkesle konuşmaya, görüşmeye, birlikte yol yürümeye hazırız.

Tek bir şartımız var; kimsenin elinde silah olmayacak?

***

* Dikkat ediniz.. Türk demiyoruz. Kürt demiyoruz. Laz, Boşnak, Roman demiyoruz.

Hepsini birden içine alan bir ifade kullanıyoruz.

Tek millet diyoruz…

***

* Kendini Kürtlerin temsilcisi olarak tanıtan bir parti.. Bizim bugüne kadar yaptığımız reformlardan hangisinin yanında durdular?

İşte 16 Nisan'daki tavırları ortada..

Düştüler marjinal örgütlerin peşine. Düştüler, CHP'nin peşine..

Düştüler Avrupa'daki ırkçı yönetimlerin peşine…

Şu anda "hayır" deyip dolanıyorlar.

***

* Hâlbuki sizlerin, bugüne kadar yaşadığı sorunların, sıkıntıların en önemli sebebi; mevcut yönetim sistemi değil mi?

Bu, 1980'de hazırlanan Anayasa değil mi?

O zaman buna "hayır" dediklerini söyleyenlere diyoruz ki…

"Şimdi gelin.. Ona madem hayır dediniz.. Bu defa gelin "evet" diyelim.

* Anayasa değişikliğiyle gelen yeni sistemin sizlere en küçük bir zararı bulunmadığı gibi tam tersine çok önemli katlıları olacak.

Ama siz onların umurunda değilsiniz.

***

* Gelin hep beraber hakkınızı, hukukunuzu, mücadelenizi demokrasi içinde verin, siyaset aracılığıyla verin, bu çağrımıza ne yazık ki olumlu cevap vermediler.

Tek bir muhatabımız var, dedim. Millet, sizsiniz.

Her zaman gönül diliyle konuşmaya devam edeceğiz…

* Oy sandıklarını, mermi sandığıyla değiştirmek isteyenlerin devri sona eriyor.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın…

Siyasi,

Sosyal,

Ve politik mesajlarının yanı sıra…

Sosyo-ekonomik, iktisadi bazda da mesajları oldu…

Huzur..

Zenginliğin ilk basamağı olduğuna göre…

"Biz ilk basamağın" inşasıyla, zenginliği "tavan" yaptıracağız…

***

Sonuç itibariyle…

Birileri, "ortaya" gerekçe koymadan…

Salt "kişiye" endeksli..

Kendince gerekçe koyduğu siyasi duruşa karşı "hayır" deme eğiliminde görünüyorsa da…

Özü itibariyle…

Görünen o ki, Güneydoğu'da 16 Nisan'a dair "rüzgâr" her kesime "savrulma" payı vereceği gibi "sürprizi de" yüksek olacak…

Tabi ki, "ders-i ibret" anlamında...

Çünkü, "siyasi zemin" özgürleştikçe..

Düşünce, zihin "korku" tünelinden, çıktıkça…

Yaşadıklarının mühesebesini yapa bilme "ışığında" yarına odaklanır…

Tek kelimeyle ifade edersek…

Cumartesi günkü resim…

Diyarbakır'ın "kaygı prangasından" kurtulduğunu gösteriyor…

Ve bu da; "bir çok şeylerin" değişeceğinin göstergesidir…

Meydan ne diyordu…

"Biji Serok Erdoğan…"

17 Nisan sonrasında..

Türkiye'nin bir kesimi; "Başkan Erdoğan.." derken; bir kesimi de "Serok Erdoğan" diyecek…

Şimdiden; "alışılmalı.."