Ne diyoruz…! "Dava" adamlığı…
AK Parti için; "ulvi" bir misyon bu!…
Özellikle; "geçmişte" görev almışlar için!…
Öyle ya..
Bu partide; "misyon" edinmiş.. Makam almış.. Mevki sahibi olmuş..
Milletvekili.. Bakan.. İl Başkanı.. İlçe Başkanı.. Meclis Üyesi..
Ya da, Merkez yürütme Kurulu Üyeliğini yapmış isimler çok..
***
Hiç kuşkusuz ki..
Bu makamları ihdas etmiş zevat..
Ki her kim olursa olsun.. Maneviyat kadar; maddiyatta kazanmış..
Mal, mülk edinmiş..
Ve her ortamda; "Ak Parti" patentini kullanmakta..
Dün olduğu gibi bugün.. Her ne kadar; "eski" denilse de..
Karşılıksız değil... İşte bu noktada…
"Yerel seçimler" için haydi, "dava adamlığına..!" diyorum..
***
Kolları sıvayın.. Paçaları çekin… Elinizi taşın altına koyma zamanı!
İşte bu misyonu..
Bu ilkeyi "hayata" geçirmek için; "bize ne görev düşüyorsa" deyin.. Ve tavizsiz olun!…
Eğer ki…
Halis ve muhlis bir niyetle; 31 Mart'taki seçimde; "partinin" zafer elde etmesi isteniliyorsa..
Seçimleri "kazaya" uğratmak istemiyorsanız..
Belediyeleri, HDP'ye kaptırmak istemiyorsanız..
Seçimin galibi; "olmak" istiyorsanız.. Kayyım gibi; "ötekileştiren", girdaba girmemek için; "biz göreve" hazırız deyin…
***
Diyorum ki.
Hazır saha araştırması yapılıyor..
Anketler.. Halk nezdinde; "nabız" yoklamasına gidiliyor..
Görüş ve fikirler, alınıyor.. Saha mülahazası yapılıyor..
Bu minvalde ana kural; dava" adamlığı üzerinde seyretsin diyorum..
Ve gösterilecek adaylar; "bu kimliği" taşısın… Tabi yeni yüzleri de harmanlayarak…
***
Şöyle ki..
Büyükşehir.. Merkez İlçeler.. Ve taşra ilçeler..
2003 itibariyle AK Parti'de "misyon" almış isimler "seçmendeki" karşılığı, hesaplanmalı?
Hangi Bakan..
Hangi vekil..
Hangi İl Başkanı..
Hangi ilçe başkanı..
Hangi il ve ilçe encümeni...
Kendi seçim bölgelerinde "karşılıkları" nedir…
Oy potansiyelleri; kaçtır?..
Ehil ve liyakat ölçeğiyle...
İşte bu tespitten sonra "aday" tercihleri, belirlenmeli..
***
Birileri diyebilir ki..
Bakanlık yaptım.. Vekillik yaptım.. İl Başkanlığı yaptım..
Şimdi gelip, "ilçe belediye başkan adayı mı" olacağım?..
Yoksa, Büyükşehir için mi "aday" olacağım..
Makam düşüklüğü olmaz mı?..
Ya da; İl başkanlığı yaptım "Belediye Meclis" üyesi mi adayı olur mu?.
Kariyerime "halel" gelir?..
Beyler.. Bayanlar.. Başta dedik ya; "dava adamlığı..!"
Dava adamlığında; "kişi üstünlüğü" yok..
Üstün olan; "davaya" daha bir üstünlük ve kuvvet nasıl sağlanabilinirde?…
***
Velhasıl..
Şimdilik önerime dair hasb-ı halimiz bu kadar..
Gerisi düşünme evresi olsun.. Belki bilahare, mevzu ederiz..
Ama özetle diyorum ki..
16 yıllık süreç, Diyarbakır'da AK Parti adına çok işlev gördü..
Gelen-gidenler…
Yekunla harmana katılırsa "çok ama çok büyük" bir "güç" elde edilir..
Davada "merhale" alınır?
Ki sokak deyimiyle; "seçimin tozu" atılır… Yeter ki, "davaya" inanmışlık olsun..
Biliyorum..
Bu son söze; "nerdeeee o dava adamlığı?" dediniz!..
***
MENFAATİ ESAS TUTAN SİYASET…
İşte bu ifade…
Bana Üstad Bediüzzaman Saidi Nursi Hazretlerinin; "Menfaati esas tutan siyaset canavardır..!" sözünü hatırlattı…
Üstadın tespiti aynen şöyle…
"Menfaat üzere çarhı kurulmuş olan siyaset-i hâzıra, müfteristir, canavar.
Aç olan canavara karşı tahabbüb etsen, merhametini değil, iştihasını açar.
Sonra döner, geliyor; tırnağının, hem dişinin kirasını senden ister. "
***
BAD-DER'İN SLOGANI…
Şöyle..
Diyarbakır halkı yerel seçimlerde;
"AK Partili görünüp AKP'li olanları,
Halk'ın içinde olmayanları,
Ankara'da oturup seçimlerde aday olanları,
Genel merkez tarafından dayatılan isimleri,
Seçim dönemlerinde halkı hatırlayanları,
Dava ruhu taşımayanları,
İstememekte ve yeterk artık demektedir…"
Haksız mı?…
***
KİMİN NAM-I HESABINA?...
Azıcık dikkat!…
Şu fotoğrafa bi bakarmısınız.. Ama pür dikkat…
Ne görüyorsunuz?… Gözünüze ilk çarpan nedir?..
Biliyorum… İlk anda dikkatinizi; "Bayrağımızın" varlığı çekecektir..
Doğru… Çünkü, fotoğraftaki diğer öğeler "yerli ve milli" değil..
Yabancı…
Bir tek milli olan; "Bayrağımız.."
***
Diyeceksiniz ki; bu fotoğraf nerede çekildi..
Yer alanlar kim?..
Detaylarını aktarın da bilelim..
Evet, burası Uganda ülkesi.. Ama, Türkiye Büyükelçiliği…
Bir etkinlik… Çekilen bir fotoğraf!
Tabi, "kıyafet balosu" değil. Tiyatro oyunu ve sahnesi hiç değil..
Bir öğrenci semeresi de değil…
***
Neyse!… Tertiplenen şu!… Cumhuriyet resepsiyonu…
Yer Kampala Büyükelçiliğimiz..
Kendi ev sahipliğinde Cumhuriyet resepsiyonu veriyor..
Ve bu fotoğraf burada çekilmiş..
Detayına bakalım… Kürsüde, Ugandalı bir yetkili.. Yanında, duran biri bayan iki kişi!…
Kim bunlar?… Bayan, Büyükelçimiz.. Kampala Büyükelçimiz Sedef Yavuzalp..
Yanındaki erkek ise, yardımcısı!… Biliyorum… Şuan zihninizde şimşekler çakmıştır..
Nasıl olur diye?… Şaka mı? Değil..
***
Ne yazık ki.. Giydikleri kıyafet.. Taktıkları aksesuarlar; "Yunan" patentli..
Yani Atina orjinli… Antik yunan kıyafeti..
Büyükelçi Yavuzalp… Giydiği giysisi…
Yunan mitolojisindeki Tanrıça Helen'in kıyafeti..
Yardımcısı ne giymiş?.. O da, Yunan mitolojisinde tanrıların kralı olan Zeus'un elbisesini giymiş..
***
Şimdi.. Milli bir bayramda.. Cumhuriyet'in kuruluş Bayramında!…
Yerli ve milli, "kültürümüz" tercih edilmesi gerekirken..
Ki zorunluluktur… Resepsiyonda, Yunan kültürünü öne çıkaran..
Kılık-kıyafetinin "tercih" edilmesi!.. Sahi hangi akılla; "izah" edilebilinir?
Bunlar.. Hangi akla sahipler.. Kimin fikrindeler…
Bu halleri kimin nam-ı hesabınadır..
Zihinlerindeki; "gizlilik" nedir ki, dışa vurulmuşluk mu??
Kim ne cevap verir bilmem..
Ama bu iş; "soytarı" kıyafetinden öte bir rezilliktir…
***
LAİKÇİLERİN DOLMUŞU…
Son günlerde, bir hayli aktif..
Dolu seyrediyor.. Revaşta.. Özellikle, İslam'i mevzularla alakalı; "binen" çok..
Onlar ne derse o kabilinde..
Solcular.. Ulusalcılar.. Sekülerlerleri anlıyoruz da…
Şu "muhafazakar" yolcu olmaya başlayanları anlamak zor..
Ne gariptir ki; bu minvalde, binen çok…
İşte son vakıa!…
Harran Üniversitesi Rektörünün, Başkan Erdoğan'la ilgili söyledikleri..
Ve dillendirdiği Ayet… Vay sen misin; "deyip" linç edildi..
İstifa denildi; "makamda gözü" olmayan Taşaltın "aha da istifa ettim" dedi?
Neyse, Naci Bostancı bey de; yolculardan..
Yoksa, "ayet'i İslam'a aykırı bulmazdı?"
Neyse!…
Aman ha aman… Eziklik kompleksine kapılmayın..
Hele ki, Laikçilerin dolmuşuna binmeyin.. Binerseniz; "ilkesizliği ve dinsizliğin" virüsünü kapabilirsiniz..
Aha da benden söylemesi!…