çözüm süreci.
IŞİD'in, PYD ile çatışması.
Ve Diyarbakır.
Hal-i hazırdaki etkileşmenin, "siyasi algı" havasını soluyorum!
Durum nasıl bir seyir icra ediyor diye?
Kimle konuşsam.
Kimden fikir sorsam benzer tepkiler alıyorum.
Siyasi hava boğuyor
çünkü vahim bir boğucu, ruh hali hkim herkeste!
Bir o kadar da ürkütücü ve rahatsızlık arz ediyor.
***
Özellikle, ön yargılar.
Provokatif söylentiler.
Diyalogu "öteleyen" vahim suçlayıcı senaryolar.
çözüm sürecine.
Ve Ortadoğu'daki "çatışmalı" sürece bindirilen anlamlar.
Tabiri caizse "kim kime nasıl kumpas" kurar planları havada uçuşuyor.
Tarafı "duşa" getirebilmek için.
AK Parti.
HDP.
Ve tarafların "bileşenleri" açısından ithamlar çok...
Haliyle kent ve yaşayanını etki alanına alarak "gergin" bir sürece sokuyor.
***
Diyarbakır'da soğuk bir rüzgr esiyor.
Mevsim, kışa doğru seyrediyorsa.
İki günden buyana; "yağışlar" artıysa da.
Siyasi "çekişme" darağacı misali, çözümsüzlük inşa ediyor.
çünkü, "fısıltı" gazetesi.
Ve siyasi kutuplar inanılmaz infazlar gerçekleştiriyorlar.
Tabi ki, bu salt bir taraftan gelmiyor.
İki tarafta, "diyalogdan" çok bir birinin kuyusunu kazmaya çalışıyor.
***
Bu da, der demez insanlarda ikilem yaratıyor.
Korku, endişe.
Ve hadiselere acaba, diyerek bakmak!
Melikahmet esnaflarından, bir okurum.
Rumuzu, Mehmet usta.
Attığı mailinde, soruyor algı yaratmaya yönelik söylentilerle ilgili.
Diyor ki,
"Burada deniliyor ki, hükümet IŞİD'e gizli destek veriyor.
PYD'yı kırdırmak için.
PKK'nın Rojava bölgesinden aldığı gücü, zayıflatmak.
Ezidileri de dışlamışlar.
Bunlar doğru mu?"
***
Pek tabi ki, salt bu söylenti yok.
Daha çok var.
Mesela; Arap'lara yardım ediliyor, Kürtler göz ardı ediliyor.
ÖSO'ye "silah dhil" birçok imkn sağlandı.
Neden Koban'de aynı hassasiyeti Türkiye göstermiyor?
Buraya silah ve lojistik destek sağlanmıyor.
Selahattin Demirtaş'ın çağrısı vardı; "Türkiye destek koridoru açsın.
Yapmıyor.
IŞİD militanları, Türkiye'de tedavi ediliyor.
Bölgede kampları var. Bunlara niye göz yumuluyor" gibi birçok söylenti.
***
Tampon bölge.
Güvenlik alanı oluşturmaya yönelik, Ankara talebi.
Bu da; "Kürtlerin" kazanımlarının elinden alınması olarak görülüyor.
Deniliyor ki;
Suriye'den gelenlerin sayısı bilinçli olarak, abartılıyor.
1.5 milyon kişi Türkiye'ye gelmemiş.
En fazla gelen varsa; 300 ila 400 bin civarında.
Sayı artırımıyla, bu alana Askeri gücün hkimiyet kurması hesaplanıyor.
Koban düşerse, Diyarbakır'da düşer.
Ve daha bir çok iddia.
***
Tabi bu iddiaları, HDP'de gündeme getirmiyor değil.
Getiriyor.
DBP'da. DTK'da.
Sivil Toplum Örgütlerinden bazıları da.
Özellikle, "tepki eylemleri" esnasındaki beyanatlar.
IŞİD'in Kürtlere yönelik saldırısındaki "amacının" bunlar olduğuna ilişkin.
çözüm sürecine de eleştiri var...
Deniliyor ki, Hükümet sürekli "oyalama" taktikleriyle, halkı aldatıyor.
Yani birçok itham var ve suçlamalar söz konusu.
***
Elbette ki tüm bunlar siyasal iktidarın aktörleri tarafından cevaplanması gerekir.
Ki oluşturulmak istenilen; "algı" alan hkimiyeti kırılabilinsin.
Halkta "bir kanıksama" olmasın.
Ama yapılmıyor.
Bilakis karşı tarafın kullandığı tezle; "suçlama" inşa edilerek, çıkmaz sokak yaratılıyor.
Kim doğruyu söylüyor, kim çarpıtıyor meçhulliyet kimliği kazanıyor.
Bu taraf ne diyor.
Diyor ki;
BDP. HDP. Kandil. Barışı istemiyorlar.
Öcalan'ı "pazifise" etmek istiyorlar.
çünkü "kan ve gözyaşı" dinerse, silahlar susarsa; birçok kişi "elindeki gücü" kaybedecek.
Kimi siyasi. Kimi silahlı. Kimi de ekonomik noktada!
***
O'nun için de.
IŞİD'in Kürtler dhil olmak üzere Irak ve Suriye'deki "Arap, Türkmen Ezidilere" yönelik saldırıları bahane ediliyor.
Türkiye dışında, Ortadoğu'daki hangi ülke. Avrupa ve ABD dhil.
Savaştan kaçanlara "kucak" açıp onları barındırmıştır.
Yok. İşte son üç günden buyana gelenlerin sayısı; 160 bin.
***
Buarada.
IŞİD'e yönelik "koalisyon" hükümetlerin operasyonu da karşı tez olarak ortaya konuluyor.
Cumhurbaşkanı. Başbakan. Dışişleri Bakanlığı.
Hepsi.
IŞİD'e her türlü "operasyona" destek vermeye hazırız.
İki gün sonra; Meclis'e tezkereler geliyor "Evet" diyeceğiz.
Daha ne yapalım?
***
Son bir çıkış.
Yalçın Akdoğan, Mardin'de konuştu.
Diyor ki; Suriye'deki Kürtler Türkiye'nin doğal müttefikidir."
Sonra, çatışmasızlık süreciyle ilgili açıklama yapan Kandil'e sert çıkarak.
"Bir şey yapmaya gücün yetiyorsa git IŞİDe yap."
***
Dikkat edilirse, hassasiyet yok.
Taraflar karşılıklı "algı" operasyonu körüğündeler.
Yumuşama yok.
Gerginlik üretiliyor.
Nitekim Diyarbakır'da "Molotofsuz, bombasız" gün geçmiyor.
Sokaklar, "geriliyor.
Göstericiler bir taraftan, polisler bir taraftan"
Tabiri caizse aradan halk gidiyor.
***
İşte bu hava, halkta tedirginliğe yol açıyor.
çözüm süreci "ateşe mi" atıldı diye?
Eski günlere mi geri döndürülüyoruz.
Barışa sabotaj yapılıyor.
Diyeceğim o dur ki?
Diyarbakır'da esen bu "gerilimli hava" salt Amed'i ilgilendirmez.
Türkiye'yi, hatta Ortadoğu'yu alakadar eden bir havadır.
***
Bir önceki yazımda ifade etmiştim.
çözüm süreci.
Kürtler üzerinde icra edilen "barış diyalogu" artık, Türkiye sınırlarını bağlamıyor.
Kapsam geniş.
Irak için. Suriye İçin.
İran dhil olmak üzere; "Ortadoğu'yu" kapsıyor.
***
Velhasıl.
Diyarbakır'ı gribe yakalatan "soğuk rüzgr" bilinmelidir ki, coğrafyanın yeknu için "zattüre hastalığına" dönüşür.
Onun için, Siyasiler, "karşılıklı suçlama ve ithamlardan" vaz geçmeli.
Ve Diyarbakır'dan yükselen "bu alarmı" iyi görmeli ve okumalı.
Birbirimizin ayağına basma dönemi değil, birbirimizi sorma ve destek verme dönemidir.
Aksi takdirde;
Kobani'de düşer, Diyarbakır'da düşer.
Türkiye de dhil.
Ortadoğu, Emperyalist" güçlerin kan emdiği vadi haline gelir.
Zaten, IŞİD'in varlığı ve proje oluşundaki strateji bu.
Şuan ki, hedefi ve projesinin ikmali tamamen Türkiye'yi "batağa" çekmektir.
Büyük resmin çözünürlüğü bu.
***
Ortadoğu'da, "istikrarlı ve ekonomik alanda hızla büyüyen" Türkiye dışında başka ülke var mı?
Dün emir alıp, kobaydı.
Bugün emir veren, yaptırım gücü olan bir ülke.
Eee.
İslam ülkeleri içerisinde "istikrarlı" bir devlet ve ülke, Emperyalist küresel güçler rıza gösterir mi?
Mümkün mü?
Örnekleri çok, Irak, Lübnan, Ürdün, Filistin, Afganistan, Pakistan.
Ve şuan Suriye.
Hepsine, "kendi iç meselelerinde" iktidarların gösterdiği siyasi istikrarsızlığı gerekçe göstererek, müdahale edildi.
Ne adına; demokrasi, özgürlük, insan hakları!
Ama görüldü ki "hiçte" öyle değil.
Tamamen; "istikrarsızlaştırmak."
İşte bu hakikati herkesin ama herkesin bilmesi gerekir.
Ve oyuna gelinmemesi gerekir.
Hep derim; "ata ve baba düşmanı" hiçbir zaman dost olmaz!