DİYARBAKIR'IN SEYRİ?
Eklenme: 9/16/2010 12:00:00 AM

Doğrusu;

Uzun zamandan beridir "zorunlu" bir istikametin seyrindeyiz!

Oruç!

Ramazan Bayramı.

Ve Referandum süreci.

Seçim sonrasındaki "gelişmeler".

Evet, neyi içeriyor; topluma ve ülkeye verdiği mesaj nedir?

Hayır, kimden geldi?

Boykot'a katılım kaç.

Kim bu referandumun sonucunda kazançlı çıktı, kim kaybetti?

Meşgalesi bol bir seyir.

Bu da bizler açısından; "ciddi bir hengâme" oluşturdu.

Meşguliyeti tabiri caizse her şeyi öteledi.

Anlayacağınız; "önümüzü" görmemizi engelledi.

***

Öyle ki;

Diyarbakır'ın "özeline" özgü pek bir düşünce icra etme fırsatı bulamadık.

Olup-bitenleri.

Yazılması gerekenleri. Ve olmaması lazım olanları görmemizin gerektiği.

Yoğun "seyrin" zorluğu ve engelleyiciliği yüzünden; bıraktık günlük hayatın suyuna.

Ne yazık ki;

Bu "görmezlik" diye kabul ettiğimiz.

Ama elden ne gelir dediğimiz "boşluk" öyle görünüyor ki bazı okuyucularımızı hayli öfkelendirmiştir.

Bize bir hayli tepkililer.

Çünkü;

Son bir kaç gündür bu minvalde "eleştiri" alıyorum!

"Hep siyaset mi" konuşulacak?

Biraz da bizimle ilgilenin?

Neden bizim "sorunlarımızla" ilgilenmiyorsunuz?

Diyarbakır'da "siyaset" dışı olup-biten hadiseler de var?

Tepkiler!

Ve bizler açısından "özeleştiri" ihtiva eden bu yöndeki eleştirilere hak vermemek elde değil.

***

İşte bu;

Tepkiler içeren "neden yazılmıyor" mevzularıyla bir seyir geliştirelim dedik.

Hem;

Mevzulara "hakim" olalım.

Hem de;

Sorunların muhatabını bilgilendirelim, çözüm getirme noktasında.

Hem de, bize "kırılganlık" gösterenlerin de gönlünü almış olalım.

Evet!

Diyarbakır'ın şu bir aylık "seyrinde" öne çıkan çok mevzu var.

Zaman içerisinde; "konuların da" aciliyetiyle konuşacağız.

Ancak bugün için; bir kaç konuyu "başlıklar" altında sıralamak istiyorum.

Onun için de; biraz seçicilik hâsıl oldu.

Malum;

Dünya nüfusunun yarısından fazlası kentlerde yaşıyor.

Tabi; Hızlı kentleşme!

Göçle birlikte plansız şehirleşme!

Altyapı yetersizliği.

Var olan yapıların korumasız bırakılması.

Ve en önemlisi "yaşam" kültürüne pek önem verilmeyiş.

Kentteki yaşamı çekilmez kılıyor.

Ortaya çıkan karmaşa ve düzensizlik, bir dönem sonra "travmaya" dönüşüyor.

***

DİYARBAKIR'IN TRAFİĞİ VE YOLLARI?

İşte bugün;

Diyarbakır özellikle Yenişehir, Suriçi ve Bağlar'da "böylesi" bir yaşam ağı içerisinde.

Ki en fazla muzdarip olunan da; "şehir içi" trafik. Ve yolların; bozuk oluşu!

Kentin; "sosyo-ekonomik" yapısı malum! İşsizlik, yoksulluk ve yoksunluk "vahim" düzeyde!

Mesela;

Mardin Kapı'dan, Balıkçılarbaşı'na çıkılan yol!

Tabi; "çıkana" aşk olsun!

Daracık bir yol, sağdaki araç parkı.

Köstebek yuvasına dönmüş; asfalt demeye bin şahit.

Tam bir harabe güzergah.

İşte bu güzergahta; hem normal trafik akışı. Hem de; toplu taşıma araçlarının geçişi.

İndir-bindir de cabası.

Aynı çarpıklık; "Balıkçılarbaşı-Urfakapı"ya kadar uzanan yol boyu da hâsıl.

Döşenen taşların tar-u marı.

Ortaya çıkan "engebeler". Ve tabi ki; sağlı-sollu bazen çift şeritli araç parkı.

Çile bülbülüm çile; şarkısını söylememek elde değil.

***

Gelelim;

Dağkapıya!

Ve Gazi Caddesi. Ki bu cadde bir süredir; gündüz araç trafiğine kapalı, gece açık.

Uygulamaya bölge esnafı tepki göstermiyor değil.

Trafik durdu; "işler" durdu.

Ancak;

Saraykapı'ya doğru gidiş; tam bir "sırat" köprüsü.

Geçebilene aşk olsun. Kilitlenen bir nokta.

Ofis derseniz; değil trafik adım atmak zor.

Ofis'ten söz edilince; aklıma bana mail atan daire müdürü geldi.

Toplu Taşımanın "can damarı" olan Minibüslerin kontrolünü elinde tutan sürücülerin keyfiyeti.

Ne trafik kuralı, ne trafikteki saygı, yok!

Çarpsa dahi; durmaz geçer. Bir sonraki durakta yolcu kapabilmek için.

Gevran caddesini de unutmamak lazım!

***

Sahi;

Şu kavşakların mimari yapısı hangi metot ve kritere uygun yapılıyor.

Araçların; kavşaklardaki "dönemeçte" kaza yapmaları için mi?

Yoksa daha araç dönüşlerin yapılıp-geçişlerin sağlanması için mi?

Doğrusu;

Kavşaklarda kaza yapmamak, ya da refüjlere çıkmamak elde değil.

Bir önemli nokta da;

Şu yeni yapılan Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin kavşağı.

Çift yönlü yolda; yapılan kavşak tam bir "kaza" tuzağı.

Aynı tuzak; Yeni Doğum Hastanesi yakınında bulunan Siverek-Diyarbakır yolunda da var.

Üç Kuyulardaki; Topluk Konutların bulunduğu nokta!

Binlerce konut. Ve binlerce.

Ama ne var ki; bu noktada bir kavşak olmadığı gibi; ışık bile yok.

O bölgede ki gün yok; kaza olmasın!

***

Velhasıl!

Tez elden;

Büyükşehir Belediyesi!

İlçe Belediyeleri.

Karayolları.

Trafik Şube Müdürlüğü.

Kentin toplu taşıma işini üstlenen kooperatifler.

Bir de sorumlu olan diğer kurum ve kuruluşlar.

Bir masada buluşup;

Bu saydıklarımı konu başlıklarıyla ele almaları lazım.

Çünkü bahsettiklerim; "günlük yaşamın" en çekilmez mevzuları.

Bilinmelidir ki; Uyumsuz kent yaşamı "şiddetin" önemli kaynaklarından biridir.

***

OKULLAR SUUUUSUZ!

Bir de;

Okullardaki "susuzluk" meselesi!

Malum; İlköğretime yeni başlayan çocuklar için; "kalem tutma ve okul aşinalığı" için bir hafta erken onlar için zil çaldı.

Pazartesi gününden bu yana; "şikâyetler" alıyorum öğrenci velilerinden.

Okullarda "su" yok, musluklar akmıyor?

Dün hadiseyi araştırdık; "neden sular akmıyor?" diye!

Mevzu! Yine bildik; bürokratik işlem ve ödeneklerin yokluğu.

DİSKİ; 116 Okul'un suyunu kesmiş.

Tükettikleri suyun ücretini ödemedikleri için.

İlköğretim ve liselerin toplam 19 milyon 442 bin 888 lira borçları bulunuyor.

DİSKİ "su borçlarının tahsili için yaklaşık üç ay önce çalışma" başlattığını söylüyor.

Ama kimseden "ödeme" diye bir icraat gelişmediğinden dolayı; "vana" kapatılmış.

***

Yani;

116 okul şuan için "kerbela" hayatı yaşadığı gibi; "hijyenik" noktasında ise berbat.

Ne su içilebiliniyor.

Ne tuvalete gidilebiliniyor?

Ne de temizlik yapılabiliniyor?

Okul İdarecileri "korku ve panik" içerisinde.

Önümüzdeki hafta okullar "tam" Eğitim ve Öğretime açıldığında; "susuzluk" felakete dönüşecek.

Yetkili ve etkili zevat; "çözüm" bulmalı.

Hem de; "tez elden".

Aksi takdirde;

Okullarda ve öğrencilerde çıkabilecek "sağlıksız" koşulların getireceği hastalıklar telafi edilemez sonuçlar doğurur.

Ki bunun vebali ve faturası ağır olur.

***

DÖNER SERMAYE KAOSU!

Buarada; Söz sağlıktan açılmışken!

Şu Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin akıbeti ne oldu?

Doğrusu; "Akıbeti" muammalık içeriyorsa da.

Şu günlerde idarenin "döner sermaye" temininde başı dertte.

Aylardır; Boş koridorlara bakan.

Hasta bekleyen, ama bir türlü gelmeyen hastanedeki doktorlar başta olmak üzere.

Tüm ekip; "Döner sermayeden" yoksun vaziyette!

Şuan kazan kaldırma noktasındalar!

Tabi; Sorunu çözme noktasındaki "Akil Adamlar" formül üretmeye gitmişler.

Hani derler ya; "Kaş yapayım, derken göz çıkarma" zulmünü icra etmek.

İdare, Sağlık Müdürlüğü ve Sağlık Bakanlığı;

"Döner Sermaye Ödemelerinin" kentteki diğer hastaneler arasında bölüştürülerek tahsis edilmesi kararı alınmış.

***

Yani,

Çocuk, Doğum, Devlet, Dişçilikteki "çalışan" doktorların oluşturduğu "döner sermayeden" kesinti yapılarak.

Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesindekilere verilsin.

Olur mu? Olmaz! Çünkü "yasal ve hukuki" değil.

Siz başkasının çalışıp-çabaladığı emeği "kesip" başkasına vereceksiniz?

Kabul edilir mi?

Bence; Başka formül üretilmeli.

Yoksa; Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nin "kapatılması" gibi bir gaflet vakası daha işlenmiş olur.

Biz yine de; buradan uyarı verelim.

"Formül" iyi bir formül değil.

Evet!

Sizlerden gelen "neden yazmıyorsunuz?" konuların bir özetini çıkardık.

Aslında; daha bahsedilmesi gereken çok mevzu var. Ancak; bugün için bu kadar diyoruz.

Geriye kalanları da önümüzdeki günlerin "sohbet konusu" edeceğiz.

Şimdilik bu kadar!