DİYARBAKIRSPOR GÜVEN VERMELİ
Eklenme: 11/16/2009 12:00:00 AM

Sizde vuku bulur mu bilmem! Ama bende; sıkça hasıl olur. Hadiselere karşı empati yapmak. Aslında 'sonucu' kavrama anlamında iyi bir metot. Şöyle ki; olup-biteni daha netleştirme imkanı bulabiliyorsunuz. Salt kendi ekseninde kalmıyorsunuz. Karşı 'eksende' neler olup-bittiğini de; kavrama imkanı elde ediyorsunuz. Ruhlarının 'işlevini' hissediyorsunuz. İşte dün yine böylesi bir 'metotla', Diyarbakırspor'a ve Yönetimine 'empati' yaptım. Tabi ki; Diyarbakırspor'a gönül veren ve başarı özlemiyle yanıp tutuşan taraftarları da, unutmadım. Onları da 'empatinin' seyircisi yaptım!

***

Hassas bir hadise! Ve kritik bir süreç! Detayı kaçırmamak, duruma negatif bir meyil vermemek gerekir. Aksi taktirde 'duygudaşlık' da hasıl olacak durum; pozitif niyeti basiretsiz ve işlevsiz kılar. Onun için de bilgisayara odaklanıp, klavyeye cümleleri sıralamak amacıyla yönelmeden önce; Oturduğum koltukta geriye yaslanıp, tabiri caizse ense moduna girerek 'metodu' uygulamaya geçtim. Ve önce kendimi Diyarbakırspor Yönetim Kurulu'na 'nasıl' talip olabilirime programladım. Nitekim Diyarbakırspor'a talip olabilmek 'her babayiğidin' harcı değil.

***

Hele bir de çiçeği burnunda taze gelin misali Süper Lige yeni çıkmış bir takıma 'sahip' olabilmek! Ve devler liginde bu takımı 'organize' etmek, sıradan bir iş değil. Olabilirliği, koruma-kollaması çok güç. 'Kurtlar' sofrası. Bir değil; iki kulvardı. İlki 'yönetimi' ele geçirme. İkincisi lig maratonunda var olabilmek. Güçlü ve istikrarlı bir dinamik gerekir. Para ister, güç ister ve her türlü kültüre dayalı lobi ister. Ve tabi ki; hepsini hayata geçirebilecek bir de 'akıl' ister! Nitekim bu arenanın hayat idamesinde; 'akıl' oyunu hep vardır. Çünkü her yol ve oyun mübah görülür. Tezgâhlar öyle 'işportacı' tezgâhı, ya da mağaza tezgâhı değil. Tamamen; 'siyaset' eksenli 'çok denklemli' bir tezgâhtır.

***

İtibarı da, güç dengesi de 'uygulama' konseptine göre değer bulur. Onun için de; 'safdillilik' yok. Hele 'duygulara' hiç ama hiç yer yok. İşlevsiz kalır. 'Egoyu tatmine' yönelik düşünce ise hüsrandır. Burada önemli bir kriter de haklı da, haksız da olsan 'dik' duruş sergilemendir. Ulu-orta söylenen her sözün de bilinen gerçeği 'geri dönüşün' olabileceğidir. Aksi format; güvensizlik yaratır. Onun için de boşuna dememişler; 'Büyük lokma ye ama büyük söz söyleme' diye! Tam tersi bir durum; siyasetin kaşarlanmış bukalemun yüzüne sahip; zihniyetten geri kalır yanın kalmaz. Bir de bu yola hamle yaparken; önce beynine, sonra cebine, sonra da çevrene güveneceksin. Ve temsil ettiğin camianın 'güvenine' nail olacaksın!

***

Tüm bu anlattıklarım yönetimsel anlamda 'ana kriterlerdir'! Olması gerekenler. Yeni hadiseye 'kelle koyan' için yol haritasıdır bu kriterler! Neyse! Bu 'kriterleri' özetlememdeki gaye; Empatiye odaklanmadan önce; sizlerin hassasiyetine 'olunması ve olması' gerekenleri hatırlatmak. Çünkü; az sonra 'empatiye' dayalı gelişecek kurgular, belli noktaların 'zülfü yaresine' dokunabilir. Şimdi; kurgulanıyorum! Şu anki mevcut yönetimin 'ruh' dünyasına ve hissiyatlarına. Acaba; bir fil olup 'ormanın' kralı Aslan'a dahi ensesini 'göstermek mi' yakışandır. Yoksa O filden 'nemalanan' sinek olmak mı?

***

Şunu düşünüyorum! Başkan Çetin Sümer 'Başkanlığa' aday olmadan önce kendi kendine şu 'empatide' bulundu. Uzun süredir 'Diyarbakır Yönetim Kurulu'nda görev yapıyorum! Bu kadar zaman tükettim. Halı hazırda; Bir de iyi derecede yakınım Bakan. Siyasal iktidara da çok yakınım. (Geçmişte örnekleri var?) düşüncesiyle; Bir kaç  ta yol arkadaşı bulursam; 'neden olmasın?'! Nasıl olsa; bugüne kadar 'Devletin' kasasından da para geliyor. Bize mi vermeyecekler? Kayınlar yapar da yeğenler yapamaz mı?  Anlayacağınız; 'her şey' lehimde. Ve Diyarbakırspor 'artık' Çetin Sümer'de!

***

İlk haftalar 'cicim' aylarıyla; gelen de giden de 'sırt' sıvazladı; 'iyi şeyler' olur diye. Sonrası; malum! Evdeki hesap 'çarşıya' uymadığı gibi; 'cepte' imkân bulmadı. Durumun acemiliği, lobideki yetersizlik. Sözlerdeki 'dik' duruşsuzluk, 'tezgâhlara' karşı anti tezgâh üretilmeyiş. Derken; hepsi tarumar. Ne sırt sıvazlayan kaldı, ne de 'yoldaş'! Eee taşıma suyla değirmen bir yere kadar döner. Sonrası; tık! Nitekim de öyle oldu! Ne futbolcuya verilebilecek 'transfer ücreti ve taksit paraları?'. Ne kulüpte 'asgari ücretle' çalışan personele verilecek aylık. Kasap, manav, eczane 'borç' batağı.

***

Kâbus dolu günler ve geceler! Öyle bir atmosfer oluştu ki; 'akla-kara' seçilemez oldu. Pusuda bekleyen 'kötü düşünceler de', 'kurt dumanlı havayı sever' misali, atağa geçti. Hepsi üst üste gelince doğal bir bahane üretme mekanizması oluştu; 'o da' siyasi söylem. Diyarbakırspor 'futbolunu, oyununu, sahadaki stratejisini', anlayacağınız asıl üzerinde beyin eforu yapması gerekeni 'unuttu'! Varsa-yoksa etse-bulsa 'siyasi ve linç' gerekçeleri! Kimse; şöyle bi saniye deyip 'yüzünü' aynaya çevirmediği gibi; bakmadı da. Bir de yolu yarıda bırakanlar! 'Görülen lüzum üzerine istifa ediyorum'! Neyin lüzumu? İşlerin yoğunluğu mu? Olmaz. Bu yola hamle yaparken de 'işlerin' vardı? Demek ki; 'bir çıkmaz' yani 'yolunda gitmeyen işler var?'!

***

Ardı ardına yenilgiler, ardı ardına puan kaybetmeler. Ligin ilk 5 haftasındaki 'takım gitti' yerine; bambaşka bir ruha sahip takım geldi. Futbolcuların 'gruplaşması'! Teknik Heyetin 'yönetimle' parasal hizipleşmesi. Kısacası her geçen gün her geçen saat 'kötüye' gidiyor. İyileşme ve tedavide 'umut' verici bir gelişme gözükmüyor. Çünkü 'para' yok! Var olan borç da 'gırtlağa' kadar. Elde-avuçta ne vardıysa o da verildi. Şimdi her şey 'tam' takır! Peki, tüm bu 'vahim' tablodan çıkış yok mu? Vaaar! Hem de çok alternatifli. Ben öyle 'yönetim' istifa etsin, çekip gitsinler başkası gelsin 'kesin' ifade kullananlardan değilim. Ama şu gerçeğin de altını çizmek istiyorum; 'Diyarbakırspor'a ve Diyarbakırspor Yönetimine' ivedi bir şekilde; 'Taze kan' gerekli! Bunu 'bulacak' ve enjekte edecek de; Diyarbakırspor yönetiminin 'ta' kendisidir. Yönetime 'yedek listesindeki' isimlerle takviye etme metodunun getirisi yok! Onun için şu alternatifler düşünülmeli.

***

BİR: Diyarbakırspor Yönetimi eğer 'Dere geçilirken at değiştirilmez' diyorsa; o zaman 'pamuk eller' cebe diyerek, 'ekonomik krizi' gidermeli. İKİ: 'Bizde olup biten ne vardıysa verdik' deyip yönetimde kalmada ısrarcı kalıyorsa, o zaman 'takviye yönetici' isimlere yönelmeli. ÜÇ: Bir ve ikideki şıkları 'yok' icra edemiyoruz diyorlarsa, o zaman 'bizden bu kadar' deyip, istemeye istemeye 'kongre kararı almalı'. DÖRT: Ki yeni bir yönetim, yeni bir heyecan, yeni bir güç belki diyorum, Diyarbakırspor'a 'eski tas eski hamam' dedirtmeden; 'ayağa' kaldırır.

***

Sonuç itibariyle; Diyarbakırspor şuan için 'ciddi' bir travma geçirmektedir. Aynı zamanda; ona gönül veren taraftarlar da. 'Akıbeti ne olacak?' diye tedirginlik içerisinde. Özetle ifade etmek gerekirse! Ve tüm bu anlattıklarımı da bir tarafa bırakırsak. Bizler de, Diyarbakırspor'a gönül veren taraftarlar da. Bu kentin diğer bileşenleri de; 'Şu tedirginliğin ve güvensizliğin' giderilmesini ve 'güven tesis' eden bir yapının tez elden ortaya konulmasıdır. Ve Diyarbakırspor yönetiminin bu anlamda; 'hamle' ve güven verici mesajlar üretmesi gerekir. Biliyoruz ki; ne Çetin Sümer ne de onun yönetimi ne de Diyarbakırsporlu futbolcular Diyarbakırspor'a yönelik bir art niyet düşüncesinde olmadıkları. Sadece ve sadece buradaki 'çıkmaz', evdeki hesapların bir türlü çarşıya uymaması. Ve ona göre; filenin doldurulamayışıdır. Ötesi; duygudaşlık! Zaten şu anki yaptığımız da; mevzuuya duygudaşlık yapmak değil mi.