DİYARBAKIRSPOR'A TEMİZELLER ŞART!
Eklenme: 10/12/2010 12:00:00 AM

Bilindiği gibi; Tüm gözler ve dikkatler dün Diyarbakırspor Kulübü üzerindeydi. Daha doğrusu Kulüp Başkanı Çetin Sümer'e odaklıydı. Çünkü günler öncesi "duyurduğu" basın toplantısı sözünü verdiği gündü dün. Neler konuşacaktı, neleri konuşmayacaktı? Büyük bir merak ve beklenti hâsıldı. Malum. Haftalardır sürüp giden ve afişe olan "yönetim" konseptli skandallar var. Öyle ki, "saç-baş" yolduğu gibi, mide bulandıran mevzular içermektedir. Bırakın takımın dibe vuran "başarısızlık" zinciri. Ve ligdeki "güçsüz-zayıf" kendinden soğumuş bir takım oluşu. Yok! Hani derler ya; "Balık baştan kokar" diye! Diyarbakırspor "bedbahtların da" ötesinde bir travma yaşıyor. Bakınız!  Son günlerde patlak veren, yolsuzluk, usulsüzlük ve fahiş faturalandırma. Akla-hayale ve mantığa sığmayan "sözleşmelerin" imzalanması.

* * *

Dün; Bu rezaletler ihtiva eden çirkinliklere karşı Mevcut Yönetim. Yani Başkan Çetin Sümer ne diyecek, tepkisi nedir diye cevap bekleniyordu. Ve bu tablo karşısında "göreve" devam edecekler mi, yoksa istifa etme erdemliğini gösterip gidecekler mi? Öncelikle şunu ifade edeyim; Diyarbakırspor'la alakalı son yıllarda olduğu gibi dün bir kez daha "sükut-u hayale" uğradım. Sanırım salt ben değilim. Basın toplantısını takip eden, Muhabir ve Kameraman arkadaşlarım da aynı şaşkınlık içerisinde oldular. Oradaki tablo aynı zamanda Diyarbakırspor'a gönül vermiş milyonlarca renk sevdalısını da "hayrete" düşürüp, olamaz dedirtti. Sözün özü; bu hamurdan ne ekmek olur, ne de çörek? Evet! Beklenen basın toplantısı yapıldı. En gerçek ve doğru olan; saatinde hazır olunması. Ama vasfından ve ciddiyetinden uzak bir halde. Trajikomik bir düşünceyle organize edilmiş bir basın toplantısı. Sözün sahibi, gerçek muhatap, konuşması gereken Kulüp Başkanı Çetin Sümer yok! Kayıplarda!

* * *

Kameralar karşısında Asbaşkan sıfatıyla İsmail Yiğit var. Tabi! Önceden kaleme alınmış bir metin, eline tutuşturulmuş okuyor! Sözde; gündemi meşgul eden hadiselere cevap vermek. Ve kafalardaki soruları yanıtlamak için. Maalesef; "laf" kalabalığı. Merak edilen sorulara net ve açık bir cevap yok! Bildiğiniz gibi; "Bıçak kemiğe dayandı" diyerek geçen hafta kulübün içerisinde bulunduğu "batak" hali iki yazıyla kaleme almıştım. Yalnız; Usulsüzlüklerin, keyfiliklerin, keşmekeşliklerin, hukuk dışı, nizama uygunsuz icraatların salt bu döneme ait olduğunu da ifade etmemiştik. Demiştik ki; Diyarbakırspor'un son 15 yılında bu "eksende" ciddi tahribatlar yapılmıştır. Ancak bu dönemdekiler; "bardağı" taşıran damlalar oldu. Saffet Azbay'ın ifadesiyle; Bu 15 yıllık zaman dilimi içerisinde Diyarbakırspor'un 300 milyon (300 trilyon lira) TL'ye yakın parası "kim yediye" gitti. Yani çar-çur edildi.

* * *

Sanmıyorum; Güneydoğu ve hatta Doğu Anadolu bölgesindeki hiçbir kulübe nasip olsun bu gelir aktarımı. Peki, bu kadar "paraya" karşı, alınan sonuç "hüsrandan" ötesi var mı; yok! Her sezonu çile. Her maçı dert. Her transferi şaibeli. Her yönetimi kendiyle kavgalı. Barışık olmayan, hoşgörü ve iyi niyet taşımayan bir "zihniyetin" debelenmesiyle, yıkım üstüne yıkımlar yaşıyor. Aklın ve mantığın "devre" dışı kaldığı olaylar bu kulüpte ve takım ekseninde organize ediliyor. Sahi; burda Diyarbakırspor mu suçlu? Dahası hiç suçu yok mu? Sanmıyorum! Çünkü Diyarbakırspor masumdur. Hep mağdur edilendir. Üstadın bir sözü var; Birileri kötüyse, birileri art niyetliyse, birileri çıkar peşindeyse, birileri "hinlikler" organize ediyorsa, burada güzelim Diyarbakırspor'un "Yeşil-Kırmızılı" armasının günahı ne?

* * *

Dedik ya; Diyarbakırspor'un "son 15 yılına" bakın. Ne vurgunlar, ne yolsuzluklar, ne hayali fatura tanzimleri var, o zaman görürsünüz "kim ve kimler" vurguncu? Gelen paraların "özel" işlerde kullanılması mı? Kulübün "siyasi" emellere basamak olarak kullanılması mı? 1 verip 5 hatta 10 alan ve yazan. Nam salmış; Faizci ve tefecilerin kulüp ekseninde "cirit" atması. Menajerler, simsarlar, köşe başını tutan "komisyoncular". Tabiri caizse; Züğürt Ağa olarak gelip, lort yönetici diye Kulüp'ten çıkan. Bu tür "tinetli" yüzlerin sayısının haddi hesabı var mı; yok! Ama şu da vardır; Parasını, emeğini, zamanını, Diyarbakır ve Diyarbakırspor sevdasıyla hareket eden yok mu var? Biliyorum ki "onların başarısı ve varlıkları" neticesinde birçok "üçkâğıt ve dalaverelerin" nasıl erime gösterdikleri. Tilki misali "kafalarını kuyruklarının" altına alıp, sıvışmaları. Ben; yıllar önce de dile getirmiştim.  Diyarbakırspor'un "kanının" nesil emildiğini ve içten içe kemirildiğini. Bunun için de; Neşterin vurulması, irinin akıtılması, vampirlerin de gün ışığına çıkması için "Temiz eller" operasyonu şarttır. Ve kulübün salih-i selamete çıkması için, elzem ve kaçınılmaz reçetedir. Ama ne var ki; hep korunup-kollanma kalkanıyla "batak" sümen altı tutulmuş, üstü örtülmüştür.

* * *

Şu anki mevcut yönetim; başarısız mı, beceriksiz mi, acemi mi, evet öyle! Katakulli durumları var mı; yok demek zor. Çünkü ulu orta konuşulanlar var. Ancak şunu ifade edebilirim; bu yönetime önceki ve daha önceki yönetimler kadar "dış ve devlet" destekli parasal katkı sağlanmış değil. Bir ölçüde "üvey evlat" muamelesi görmüşlerdir. Gelirler! Biliyoruz ki ekseriyeti, hacizlere gitmiş. Devletten para akmamış, kapılar da kapanmış. Ama bir şey var; "onlar da boş durmamış"(!). Yani "sütten çıkmış ak kaşık değiller". Ellerinden geldiğince "kulübü" kendilerine borçlandırmışlar. Zaten bu abartıları olduğu içindir ki; "Kep düştü, kel göründü" misali alt yapı antrenörleri ve tercümanların, menajerlerin sözleşmelerine kendi alacaklarını yazdırdıkları deşifre oldu. Bunlar başlı başına suç. Zaten TFF de bunu görmüş ve soruşturma başlatmıştır. Çetin Sümer dün neden yoktu, basın toplantısında? Kaçıyor!

* * *

Spor servisindeki arkadaşların dediği gibi; Çetin Başkan. Maşallah... Ulusal kanalların spor programlarına katılma fırsatını kaçırmaz. Ama asıl hesap vermesi gereken Diyarbakırdaki basının karşısına çıkmaz. Çünkü o da sözleşmelerdeki rezaletin vebalinin ağır olduğunu biliyor. Basının karşısına çıkıp ne cevap verecek? Bu sözleşmeleri yapmadık, TFF ve basın yalan yazıyor mu diyecek? Aslında bu işin kendisine müptela olan çıbanbaşları tarafından yapıldığını o da biliyor. Ama hem maddi, hem de manevi gücü olmadığı için basının karşısına çıkıp bu işi yapanları deşifre edemiyor. İtiraf etmiyor. Üzülerek ifade etmeliyim ki böyle devam ederse "seni çok zor günler bekliyor Çetin Sümer" Çetin'e bir uyarım var! Kader arkadaşlarım dediğin kişileri kurtarmak isterken kendin batıyorsun. Tabi "aileni de" aynı minvalde, heba ediyorsun. Ki, can verdin. Unutma icranın başı sensin hesap senden sorulur. Ne dediğimi öğrenmek istiyorsan; Senden önceki dönemlerde o koltuğa dörtyüzdört gibi yapışanların başına neler geldiğini öğren.

* * *

Gelelim; Yiğit'in eline tutuşturulan yazılı açıklamanın muhtevasına. Dün istedim arkadaşlardan, getirip okudum. Satır aralarını da, irdeleyerek. Her kim kaleme almışsa; "işin ehli" değil. Çünkü çelişkiler hayli ihtiva etmektedir. Alt yapı antrenörleri, menajerler ve tercümanların sözleşmelerinde yapılan usulsüzlükler "alenice" teyit ediliyor. Bir de kendilerinden önceki yönetimlerle ilgili suçlamalar var ki, Ona biz değil kendisinin de içinde yer aldığı eski yönetimler cevap vermesi gerekir. Açıklamada bir itiraf daha var. Talipli varsa alacaklarımızın faizlerini silip anaparanın yeni yönetime gelecek kişiler tarafından belirlenecek takvimle ödenmesi yoluyla bırakmaya hazırız. Ne anlama geliyor? Demek ki kulübe hiç para hibe etmediklerini ve faizleriyle birlikte yazdırdıklarını kabul ediyorlar. Ne güzel! Diyarbakırspor banka, döviz bürosu veya açık tefe dükkânı. Ver 1 lira al 5 lira. Sonra sıkıştığında faizini sil gelsin anapara de. Açıklamada tek doğru nokta: Bu yönetimin sahipsiz bırakılması, herkesin sırt çevirmesi ve kulübün bunların kucağına terk edilmesi. Zaten bu kentin en büyük suçu da budur. Sen sahip çıkmazsan bu hale getirirler? Bir de hesapların incelenmesi olayı var. Açıklamada şöyle deniliyor;  16 Eylül 2009 tarihinde yazı yazdık ilgili yerlere. Savcılığa, federasyona, dernekler masasına, valiliğe hesaplar incelensin dedik ama kimse oralı olmadı. İnceleme talebimiz görmezden gelindi. Bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Gelin bizi inceleyin diyoruz."

* * *

Evet! Doğrusu, bizim de bu yönde çok söylemlerimiz oldu. Defalarca yazdık; hesapların incelenmesi gerektiğini. Galiba; Diyarbakırspor'u "çıkmaz sokağa" sokan. Ve geleceğine "pranga" vuran, yarınlarının önüne duvar ören "bedbahtlıkta" bu nokta olsa gerek. Geçmişte kulüpte görev yapan beli kuvvet, sırtı kalın zülfüyârlardan dolayı bu iş yapılmıyor. Birileri kirli çamaşırların, kan emicilerinin ortaya çıkmasını istemiyor, koruyup-kolluyor. Ben buradan; İl Valisi Mustafa Toprak'a, İl Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam'a, İl Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak'a, İl Dernekler Müdürlüğü başta olmak üzere tüm etkili ve yetkili zevata sesleniyorum. Diyarbakır'ın, Güneydoğu'nun " tek sosyal aktivitesi" olan Diyarbakırspor'u bu "kirlilikten" kurtarmak. Yarınlarına "temiz ve aydınlık" güvenli bir süreç geliştirmek. Ve pek tabi ki, "haklı ile haksızın" gün ışığına çıkmak. Ve fazla da kimse "zan altında" kalmaması için, "Temiz Eller" harekâtı başlatın. Zaten mevcut yönetimin de, "resmi" başvurusu var. İşleme koyun! Lütfen görevinizi yapın. Ki sizler de yarın "zan altında" kalmayasınız. Aksi takdirde; siz de vebal altına girersiniz. Yoksa Diyarbakırspor nasıl temizlenecek?