Öncelikle ifade edeyim.
Ben bu yazıyı Cumartesi günü "kaleme" alacaktım.
Kendimi de öyle programlamış ve yazıyı kurgulamıştım.
Diyarbakırspor'un "iç dünyasıyla" alakalı.
Ancak sonradan düşündüm. Kartalspor maçı kritik.
Bu maç öncesi Diyarbakırspor'un "iç dünyasındaki" travmayı kaleme alırsam.
Hem futbolcular üzerinde, hem de teknik heyet üzerinde.
Özellikle de taraftarlar nezdinde; "moral ve motivasyon" noktasında negatif bir tablo gelişir.
Telafisi olamayacağı gibi; hedef te saptırılmış olur.
Bu anlamda; yazıyı "öteledim". Bir de; Maç sonrası ne olacak?
Haftanın ilk mesaisinde; yeni bir tablo gelişir mi?
Bu beklentiler noktasında yazıyı bugüne aldım.
***
Takdir edersiniz ki; futbol eskiden sadece bir eğlence aracıydı.
Ne var ki; zaman ve çağın gelişmesiyle bu günümüz içerisinde; "çok değişti"!
Bugün salt "eğlence" olarak algılanmıyor. İmaj, kalkınma, diyalog.
Kısacası, Sosyal, Ekonomik, Kültürel. Hatta "siyasal" misyonu üstlenmiş bir yapı kazanmış durumda.
Önemli bir etken.
Birçok dünya ülkesi; başarı sağlayan futbol kulüplerinin "ismiyle" tanınıyor.
Kulüpler temsil ettikleri kentin imajında, tanıtımında, kalkınmasında ve halkın dayanışmasında önemli bir etken.
Elbette ki diğer sosyal etkinlikler olmalı, buna bir şey dediğimiz yok, hatta destekliyoruz.
Lakin kent yöneticilerinin milyonlarca lira harcama yapıp gerçekleştirdiği diğer sosyal etkinlikler hiç bir zaman sporun önüne geçemiyor.
Sporda bu başarıyı, tanıtımı ve imaj düzeltilmesini çok daha aktif bir şekilde gerçekleştirmek mümkündür.
Bu anlamda olaya baktığımızda biz yıllardır Diyarbakırspor'un önemini vurguluyoruz.
Defalarca yazılar yazdım. Ahalinin hassasiyet göstermesini istedim.
Kimi zaman gösterildi, kimi zaman "kaçamak" yapıldı.
***
Neyse! Ben geçmişin "muhasebesine" girmeyeceğim.
Zaten bugüne kadar; "batağa" yöneldiğimizden dolayı bir türlü içinden çıkamıyoruz.
O nedenle önümüzdeki günlere bakmak ve bu alanda düşünce efor etmek gerekir.
Sezon başından beri; Diyarbakırspor ekseninde "sıkıntı" büyük.
Sahipsizlik ve çalkantılar. Borç batağı, gelir yokluğu.
Tüm bunlara rağmen, "sahadaki" başarı, son yılların en başarılı grafiğine sahip.
Şayet "başarı" atmosferini estirmeseydi hafta sonu oynanan Kartalspor maçına 15 bin seyirci gitmezdi
5 bin taraftar da "stat" dışında kalmazdı. Biz de; "önemli" dönemeci kaleme almazdık.
Bu demektir ki; Diyarbakır halkı Süper Lig'e "özlemle" yanıyor.
Takım da taraftarların başarı beklentilerine en güzel cevabı veriyor.
***
Dedim ya; Diyarbakırspor'un "iç dünyası" kapital anlamda "bedbaht" durumda.
Bunla alakalı; Diyarbakırspor'un yarıştığı bazı kulüplerin bütçelerini araştırdım.
Kim ne yapıyor. Geliri-gideri, arkasındaki güç nedir diye?
Ç. Rizespor'un bu sezonki bütçesi 18 milyon civarında. Ve istedikleri her transferi paraya bakmadan yaptılar.
Vestel'e bakıyorsun. Kulübün borcu yok, aylık 23 milyon geliri var.
Futbolcu transferlerinden ve sponsorlardan aldıkları paralar var.
Nereden baksan 15 trilyonun üzerinde bir bütçesi var.
Boluspor'un hiç borcu olmadığı gibi her ay belediye ve diğer işletmelerin verdiği düzenli gelir kaynaklarıyla geçiniyor.
Kasımpaşa'yı söylemeye gerek yok.
Karşıyaka ve Altay'ın ekonomik sıkıntıları var ama onlar da her ay belediyeden düzenli para alıyor, kendilerine ait gelir kaynakları var.
Yani zirve mücadelesi veren 7 takım arasında en sahipsizi Diyarbakırspor.
Diyarbakır tabiriyle en garibanı Diyarbakırspor.
Puan cetveline bakıldığında ise 4 hafta önce 10 puan gerisinde olduğu takımları yakalamış bazılarını da geçmiş durumda.
Bazılarına da 10 puan fark takmış. Peki, bu saydığım takımların; "ne üstünlüğü" var?
Bir dostumun ifade ettiği gibi; "onların samimiyeti" var.
Bizim ise; "en büyük" kaybımız; samimi duruşumuzun zayıf olmasıdır.
Kartalspor maçında bizi yıllar öncesine götüren muhteşem bir atmosfer vardı.
Hele takımın son 5 dakikada attığı gollerle galip gelmesinden sonra her yer bayram yerine döndü.
Şehir'de bu anlamda çok güzel bir hava oluşmuş durumda.
Ligin bitimine 9 hafta kaldı ve takımın kaderini tayin edecek maçlar Diyarbakır'da oynanacak.
Bir anlamda ipler Diyarbakırspor'un elinde.
Eğer sorunlar çözülürse, bu hava dağıtılmazsa takım sezon sonunda Süper Lig'e dönüş yapar -ki bu da kent için müthiş bir kazanç olur.
***
Dün Kulüp Başkanı Abdurrahman Yakut'la konuştum.
"Futbolcuların", idmana çıkmayacağı haberi gelmişti.
Sordum; son durum nedir diye? Bir dokun bin ah işit misali çok dertli ve sıkıntılıydı.
6.57 milyonluk bütçeyle takım oluşturduklarını, devre arasında gönderilen 12 oyuncudan dolayı kulübün önemli bir yükten kurtulduğunu söyledi. Başkan böyle konuşunca spor servisinden bir bilgi daha aldım.
2. Lig Yükselme Grubu'nda mücadele eden takımlar içerisinde bütçesi 10 milyon olanlar var.
En kötüleri bile 6 milyona yakın para harcamış.
Başkan Yakut, geçen hafta futbolcuları zor ikna ettiklerini, ligin ikinci sırasında bulunan takımda futbolcuların dünden itibaren idmanlara çıkmama eylemi yaptıklarını söyledi.
Devre arasındaki krizden sonra kulübe 1 milyon kaynak sağlanmış.
Bunun 550 bini yabancı futbolcuların FİFA'lık borçları ve TFF'ye olan borç için kullanılmış.
450 bini ile futbolcuların transfer taksitlerinin yüzde 30'u ödenmiş.
Geriye kalan harcamalar başkan Yakut'un kendi imkanları, eş, dost ve sağdan-soldan yapılan borçlanmalarla kaynaklar sağlanmış.
Şuan için; Futbolcuların 25 maç başı, transfer taksitleri ve 3 maçlık prim alacakları var.
***
Kulüpteki durum da içler acısı. Personele 8 aydır maaş ödenemediği gibi bunların SSK primleri de ödenemiyor.
Kulübün İddia gelirlerinin üzerinde haciz var.
Başkan Yakut'un anlattığına göre her ay otogardan gelen 4 bin TL dışında bir kuruş sabit gelir yok.
Bu arada yabancı saha giderleri ve prim borçları için eş, dost ve yakın çevreden borçla aldıkları paralar var.
Yakut'un bir diğer çarpıcı ifadesi ise şu ana kadar Bakan Mehdi Eker, milletvekili İhsan Arslan ve vali Hüseyin Avni Mutlu dışında kimseden destek alamadıklarını söylemesi oldu.
Oysaki Diyarbakır'da 23 sivil toplum örgütü, SİAD'lar, odalar var. Bu kentin belediye başkan adayları, yerel yöneticileri, belediyeleri var.
Buradan net bir mesaj vermek istiyorum.
Siyasiler her defasında Diyarbakır'ın önemine vurgu yapıyor. Biz de diyoruz ki; Diyarbakır sahipsiz bir memlekettir.
Aksini iddia edenlere Diyarbakırspor'u örnek gösteriyoruz. Madem Diyarbakır'ı bu kadar çok seviyorsunuz.
Önemsediğinizden bahsediyorsunuz neden Diyarbakırspor konusunda duyarsızlık hakim.
Neden; şu kritik zaman dilimi içerisinde "topyekûn" hamle geliştirmiyorsunuz?
Demek ki Diyarbakır'ı önemsemeniz sadece lafta.
***
Bakınız seçim sath-i mailinde bulunuyoruz. DTP de, AK Parti de. Seçim yarışı içerisinde.
Bir dizi proje gündeme getirdiği gibi; "seçim" için de milyonlar harcıyorlar.
Bir meslektaşımın ifade ettiği gibi; "alın size Diyarbakırspor projesi".
Bu kentin "en büyük" sivil toplum kuruluşu. Oy potansiyeli de var.
Ne fizibilite hazırlamaya. Ne de proje üretmeye gerek yok.
Hazır. Ha gayret deyip, "eldeki" fırsatı hem kendiniz için hem Diyarbakırspor için "kullanın".
Bu tarihi fırsatın kaçırılmasına seyirci kalmayın. Hafta içerisinde; "sıkıntılar" aşılmalı.
Aksi taktirde; sahaya çıkacak futbolcu. Tribünde seyirci. Kulüpte yönetici "bulamayız"!
Sonuç itibariyle;
Diyarbakırspor konusunda Bakanından, valisine, milletvekilinden belediye başkanına, esnafından, sivil toplum örgütüne, hatta sokaktaki simitçi Memo'ya, çaycı Ahmet'e kadar herkes sorumludur.
Halkın gelir düzeyi düşük, yoksullaşmanın had safhada olduğu bir kentte yaşıyoruz.
Yıllardır ezilen bu halkın tek "eğlencesi" ve sosyal aktivitesi Diyarbakırspor'dur.
Onbinleri Peşinden" koşturuyorsa. İnsanları; "kötü alışkanlıklardan" alıkoyuyorsa.
Birliği, bütünlüğü ve kentin "imajını" geliştiriyorsa.
Bu mutluluğu bu insanlara "fazla görmeyin"!