DOĞAN DOĞRU OLANI YAPTI
Eklenme: 2/24/2010 12:00:00 AM

Öncelikle söze Diyarbakır'ın gündeminden başlayalım! Gündem bir hayli hareketli. Aslında dün, bugün ve önümüzdeki bir kaç gün bir 'hayli' trafik yoğun olacak. Çünkü; bir taraftan 'Demokratik Açılıma' ilişkin beyin fırtınası. Diğer yandan, 'Spor ve Güneydoğu'. Beri yandan; Haldun Dormen'in 'Kürtçe Müzikali sahnelenecek. Tüm bunlara ilaveten Diyarbakırspor'daki 'tahribat' süreci. İşte dün 'tahribata' fren niteliğinde beklenen bir gelişme oldu. Aslında olması gerekendi, Teknik Direktör Ziya Doğan 'görevinden' istifa etti.

* * *

Dün yönetimle el sıkışarak ayrıldı. Hayırlı olsun, kendisine de 'güle güle' diyorum. Ziya Doğan'ı 'beşeri ilişkiler' noktasında tanımam. Ama bir-kaç kez konuşmuşluğum oldu. Görüntü itibariyle 'iyi' bir insan! Diyarbakırspor'un da 'en sıkıntılı' çıkmaz sokaklarında görev aldı. Hatırlarsanız! Sezon öncesi Diyarbakırspor Nurullah Sağlamla anlaştı. Ancak bu teknik adam yönetimin verdiği sözleri yerine getirmediğini gerekçe göstererek göreve başlamadan ayrıldı. Ziya Doğan, son 2 yılda takım çalıştırmamanın getirdiği hırsla da  'daveti' kabul edip geldi. Toplama bir takım kuruldu, lige başlandı ve ilk haftalarda flaş sonuçlara imza atıldı.

* * *

Ne var ki iç sahadaki Fenerbahçe ve deplasmandaki Bursaspor maçlarında yaşanan olaylar hepimizin malumu. Saha kapatma cezaları, maddi sıkıntılar, son dakika golleriyle kaybedilen maçlar, yönetimin hataları. Beri yanda hakem hataları. Ve ardı arkası kesilmeyen kaybedilen puanlar. Teknik Direktör Ziya Doğanın hataları derken takım çıkmaza sürüklendi. İlk yarı sonunda maddi sorunlar kaynaklı sebeplerden dolayı birçok futbolcu ayrıldı. Bunların yerine getirilenler bir türlü beklenen katkıyı sunamadı.

* * *

Sivas ve Denizli maçlarında 5 puan kaybedilmesi 'bardağı' taşıran damla oldu. Şuan Diyarbakırspor deyim yerindeyse uçurumun eşiğinde! Elbette ki, 'tribünleri' dolduran gönüldaşların tepkisi sert oldu. Futbolda klasik bir durum var; Lig devam ederken yönetim ve futbolcuyu göndermek pek kolay değil. En basiti teknik adama faturayı çıkarmaktır. Nitekim öyle oldu?

* * *

Doğanın kendisi de bu şekilde işlerin yürümeyeceğini anladı ve yollar ayrıldı. Dünkü haberimizde aslında istifa sinyali vermiştik. Çünkü yönetim ve hoca arasında kan uyuşmazlığı had safhaya gelmişti. En iyisi bu evliliği devam ettirmemekti bu da oldu. Kan değişikliği genelde takımlara ayrı bir hava getirir. Umarım! Bu karardan sonra takım çıkışa geçerek Diyarbakır halkının beklentisi olan Süper Ligde kalır. Bakalım Ziya'nın yerine kim gelecek? Haydi hayırlısı!

* * *

BALYOZ'UN HİKMETİ

Hepimizin malumudur! Zaten nefesler tutularak takip ediliyor. Şu 'şok'lar' içeren gözaltı dalgasını. Müthiş ve asrın dalgası. Şuan 72 milyon Türkiye dahil olmak üzere, dünya ülkeleri 'pür' dikkat kesilmiş. Ülkede olup-bitenleri izliyor. Ve genel kanaat içeren soru; 'Türkiye'de neler oluyor?' diye! Asrın gözaltı dalgasında; şuan için 3'ü kuvvet komutanı 17 Emekli General. 26 Subay ve 1 de Astsubay. 4 de Muvazzaf Amiral bulunuyor. Toplamda komutan vasfına sahip 48 kişi! Sancılı ve sıkıntılı dalganın sebeb-i mucibesi de malum; 'Balyoz Darbe Planı'. Yani 'yabancısı' olmadığımız ama bir türlü 'kimsenin' üstlenmediği bir eylem organizasyonu.

* * *

Çünkü bu hadise 'iki yıldan' bu yanadır konuşuluyor-tartışılıyor! Hatırlarsanız, 'Islak imza', kopya imza. Darbe 'günlüğü'. Velhasıl; 'bilumum' belge-doküman ortaya döküldü. Ta ki düne kadar! İstanbul 'Özel Yetkili Savcılar' düğmeye bastı. Mevcut isim listesinde kim varsa; 'ev ve işyerleri' arandıktan sonra; gözaltına alındı. Şuan 'top-yekûn' İstanbul Emniyet Müdürlüğündeler! Ekseriyeti için savunma avukatları 'susma' haklarını kullanacaklarını söylüyor. Ama yine de 'savcıların' prosedür gereği soruları olacak. Gelen bilgilere göre; savcıların elinde cevap aranan 80 soru bulunuyor. Yani darbe planının iç yüzünü 'deşifre' edecek sorular.

* * *

Öne çıkan sorulardan bir kaçı! * Fatih ve Beyazıt camilerinin bombalanmasına ilişkin teşebbüs * Çarşaf, Sakal, Oraj eylem planlarından haberleri olup olmadığı. * Seminerlere katılıp katılmadıkları. * AK Parti'yi bitirmeye ilişkin planlara dair sorular. * 1'inci Ordu'nun sorumluluk alanları.

* * *

Neyse! Konuşsalar da, susma haklarını kullansalar da! Onların yasal hakları. Ama Er-geç haklarındaki 'isnat' edilen suçlamalara ilişkin 'konuşacaklar'. Tabi şuan için 'bir hükme' varmak, 'Yargısız' infaz olur. Ama velâkin; bir-kaç yıldır bu hadiseyle alakalı ciddi bir şekilde 'emareler' vuku buldu. Nitekim şuan için yürütülen soruşturma 'sadece' duyum ve haberlere dayalı değil. Hatırlarsanız 'Taraf' Gazetesinin Muhabiri bir süre önce bir bavul dolusu belgeleri savcılığa teslim etti. Bir de CD var. 1. Ordu Komutanlığı Bilgisayarında çıktığı saptanan 'dokümanlar'. Çünkü bu 'Darbe Planı' 2003 yılında Org. Çetin Doğan'ın görev döneminde hazırlanmış. Mevcudiyetin altında bir de 162 imza var. Diyebiliriz ki; 'gözaltılar' ve haklarında işlem yapılacaklar sadece bunlar mı? Bence hayır!

* * *

Savcı öncelikle 'kuvvetli' şüphe yaratmayanları bu soruşturmada 'ayıklayacak'. Diğerlerini 'derdest' edecek. Ve bilahare genişletip yeni bir 'gözaltı' dalgası icra edebilecek. Çünkü şuan için 'böylesi' bir kanaat vaki. Ki bu yöndeki emare de; Genelkurmay'da dün ve önceki günkü 'gerçekleştirilen' zirve. Ve Cemil Çiçek'in Genelkurmay'a gitmesi ve burada 'Başbuğ'un toplu istifa edeceği yönündeki söylenti. Hatırlarsanız, Başbuğ Balyoz planı deşifre edilince 'yumruğunu' sıkarak şöyle demişti; 'El insaf.'  Taarruz'da 'Allah Allah' diyen Asker nasıl olur Allah'ın evini bombalar' diye! Anlayacağınız; fena halde sancılı ve sıkıntılı bir süreç. Özellikle Asker için! Gözler şuan için Başbuğ'da ve bugünkü 'trafikte' olacak? Sonuç ne olur bilmem! Ama dün de ifade ettiğim gibi; 'çekilen' acı sancılar! Ülkenin ve Cumhuriyetin, Demokrasinin, Hukukun 'normalleşme' sürecine kâmildir.

* * *

Demokrasi! Baki kalan 'bu kubbede' bir hoş sedadır. Yeter ki 'istikrar' olsun. Ve demokrasinin 'eli' güçlendirilebilinsin. En önemlisi 'sancılı' dönemlerde korkuların körüğüne gelinmesin. Öncelikle ifade etmek istiyorum. Sessizlikten korkun! Gürültüden hiç ama hiç korkmayın. Çünkü 'gürültünün' vaki olduğu ortamda yaşam var demektir.

* * *

Hani derler ya; 'Su akar yolunu bulur' diye! Şuan için de ülkede 'geçmişin karanlık hadiseleri' deşifre ediliyorsa, Bu su gibi mecrasında akıp gidecektir. Er ya da geç, 'gerçek' ortaya çıkar. Onun için şu 'gözaltı dalgası' ve komutanların sorgulanmasını. Birilerinin 'felaket' tellallığıyla değil, 'Ülkenin' normalleşmesiyle değerlendirmek. En doğru ve gerçekçi 'duruştur'. Çünkü geçmişi hatırlarsak, 'bu tür korku salıcılar' hep dönemine özgü 'borazanlardır'.