DOĞRU BİR KARAR
Eklenme: 12/19/2009 12:00:00 AM

Ve sonunda kapatılan Demokratik Toplum Partisi Milletvekilleri karar verdi.

Bundan sonraki 'siyasi hayat' ve demokratik mücadelenin ikmaline ilişkin!

'Tarihi' nitelik taşıyabileceğini söyleyebileceğimiz bu 'karar' dün itibariyle geçerli.

Topluca 'siyasete' kalınan yerden devam!

'Sine-i Millet' değil, 'Sine-i Meclis'.

Kimileri için 'karar' sürpriz olabilir, ama bölge ve bizler açısından 'değil'.

Beklenen ve istenilen bir siyasi duruş ve tavır!

Hani derler ya 'olması' gerektiği gibi.

Çünkü başka türlüsü olmazdı. Özellikle zamanlama ve dönem açısından!

Doğru bir tercih, 'ortak paydayı' geliştirecek.

Aksi 'demokrasiye ve siyasetin' özüne yakışmazdı.

Nitekim DTP'lilere 'karar' değiştiren en büyük etkenler de 'gelen' bu yöndeki tepkilerdi.

* * *

Şöyle ki!

Partinin tabanı şunu net görüyordu;

'Partinin' kapatılmasına ilişkin kararın 'neyi içerdiğini?'!

Hukuki değil, siyasi bir düşünce olduğunu.

Devletçi ve otoriter bir geleneğin 'ürettiği' bir kapatmaydı.

Buna karşı koyulması gereken tavır; 'çözümün ikmal merkezi' olan Meclis'ten çekilme değil.

Bilakis 'içinde' varlık gösterip, devletçi ve otoriter geleneği yıkmaktır.

Bu da 'demokrasiyle' mümkün.

En ince mesajda; 'Biz sizi oraya gönderdik, biz ancak sizi oradan geri alabiliriz, sizler değil.

Beri tarafta demokratik çevreler!

Yani kanaat önderleri, sivil toplum örgütleri. Kısacası 'düşünce' üreten herkes.

Şu fikrin odağındaydı. 'Kürt hadisesi' önemli bir açılım evresinde ülkenin tüm katmanlarında 'tartışılıyor'!

Ulusal ve uluslararası düzeyde; 'ileriye' dönük düşünceler gelişiyor.

'İyi işlerin' icra edilmeye başlandığı bir zaman.

Fırsatlar' değerlendirilmeli, heba edilmemeli.

* * *

Siyaset ve onun ekseninde üretilen politikanın 'söz sahipliği' ve tercih ediliciği;

Meclis'teki ikmaliyle mümkün.

Onun için; 'Anayasal' bir nizamdan gelen 'hukuki' değil, siyasi bir karar dahi olsa; 'sine'ye çekilmeli.

Daha 'köklü ve içtima-i' bir performansla Devletçi ve otoriter geleneğin 'tabularını' yıkarak, yarınları aydın kılabilirsin.

Bir de; 'bedeli' ağırdır. Siyasi ve zaman açısından. Hakların elden alınması da cabası.

Onun için; '6 kez parti' kapandı 'dünyanın sonu mu?' oldu.

Evet! DTP'lilerin 'karar kıldıkları' siyasi tercih; 'bu yol haritasında' oluştu.

Peki, bundan sonra ne olacak? 

Bu sorunun cevabını dün Ahmet Türk verdi, gerisi de 'konuşmasının' detaylarında yer aldı.

DTP'liler bundan sonraki 'siyasi çatıları', Barış ve Demokrasi Partisi olacak.

Bildiğiniz gibi bu parti iki yıl önce kuruldu.

Yani Anayasa mahkemesinin 'kapatma davası' açtığı tarihte 'yedek parti' diye kuruldu.

Ve bugün o yedek parti devrede.

Zaten bölgenin 'genelinde', DTP teşkilatlarının bulunduğu yerlerde 'tabelalar' değiştirildi;

DTP'nin yerine BDP.

* * *

Gelelim Milletvekilliği düşürülen siyasi yasaklı Ahmet Türk'e.

.Ve 'Sine-i Meclis'te karar' kılan konuşması.

Çünkü dünkü konuşması 'çok çarpıcı' cümleler içeriyordu.

Önümüzdeki günlerin bir hayli 'tartışılacak' hadiselerinden bahsediyordu.

Tabi 'partinin' bundan sonraki 'duruşunu' da alenileştiriyordu.

İşte o konuşmasından bir kaç satır başı:

-Bildiğiniz gibi DTP Anayasa Mahkemesinin kararıyla kapatıldı. Biz bu kararı başından beri bir siyasi karar olarak değerlendirdik.

12 Eylül darbe anayasasıyla kapatılan bir parti, bu karar aslında çok düşündürücüdür.

Bu statükoculuğun devamını isteyen mantığın devamıdır. Türkiyenin demokratikleşmesini istemeyen güçlerin kararıdır. Bu karar inkâr imha asimilasyon politikalarının devamını isteyen bir anlayışın devamıdır.

Bu kararı hukuki görmüyoruz. Biliyorsunuz uzun süredir siyasetin içindeyim.

HEP'ten başlayan bu sürecin tanığıyım, o süreçlerin sanığıyım.

HEP, HADEP, DEHAP, DEP kapatıldı.

Ama bugün yine barışa olan inancımızı halkların kardeşliğini sağlamaya yönelik siyasetimizi;

Barış ve Demokrasi Partimizde sürdürme kararını aldık.

* * *

Ahmet Türk Partinin özellikle BDP'nin bundan sonraki 'yol haritasıyla' alakalı döneleri verirken şöyle diyordu:

"-Türkiyede, Türkiye halkının, Kürt halkının, farklı inançların, emekçilerin vicdanı olacak bir siyasi oluşumu da ortaya çıkarmamızdır.

Eğer bunu ortaya çıkarabilirsek ve demokrasi mücadelesini verebilirsek, o zaman Türkiyeyi değiştirebiliriz.

Demokrasiyi sağlayabiliriz. Özgürlüklere kavuşabiliriz.

Bugün mücadele gerçekten demokrasiye inananların, inançların kendini özgürce ifade edebileceği, emekçinin hakkını savunacak bir Türkiye Partisine ihtiyaç var."

Evet! Türk'ün ifade ettiği gibi; Demokratik Siyasi Mücadelede', DTP'ye de, bugünkü BDP'ye de 'ihtiyaç vardır'!

Çünkü 'farklılıklar' zenginlik olduğu gibi düşünceler 'kazanım ve aydınlıktır'.

Yeter ki toplumsal 'ayrışmayı ve ötekileştirmeyi' geliştirmesin.

Türk'ün konuşmasında bir ayrıntı vardı. Dikkatinizi mutlaka çekmiştir.

'Öcalan Parlamento zeminini terk etmeyin' diye!

Sanırım önümüzdeki günlerin 'en hararetli' tartışılacak hadisesi bu olacak.

Tabi bu söylem; şunu da alenileştiriyor. 'İmralısız' hiçbir şey olmaz.

* * *

Şunu da tahmin ediyorum, özellikle bugünkü gazetelerin 'başlıkları' ve köşe yazarlarının yazı başlıkları.

'Öcalan Meclis'te diye! Ya da 'Öcalan' Kandile yönelik 'hükmünü' siyasi alanda da icra etti.

Bu iyi mi oldu, kötü mü oldu, önümüzdeki günlerde göreceğiz.  Ama hamuru çok su alacak bir ayrıntı.

Türk bu ayrıntıyı kameralara şöyle verdi:

"Çarşamba günü İmralıda sayın Öcalanla avukatları bir görüşme yaptılar bu görüşme sonucunda sayın Öcalan da parlamento zemininin terk edilmesinin doğru olmadığını ve mücadelenin devam etmesini istediğini bize ilettiler.

Bütün bu gelişmeleri değerlendirdik ve arkadaşlarımızla birlikte istifanın doğru olmadığı fikrine vardık.

Ve parlamento da Kürt sorununun çözümüne katkı sunmak için devam etme kararı aldık"

* * *

Sonuç itibariyle; her şeye rağmen; hangi 'insiyatifin' etkisiyle 'Sine-i Meclis'te karar kıldıysalar da.

Atılan adım 'doğru' bir adım ve demokrasiye, demokratik parlamenter yapıya ve siyasi mücadele yakışandır.

Çünkü temel doğru şudur: Çoğulcu ve uzlaşmalı anayasal demokrasidir.

Bunun icrasıdır ve teşekkülüdür.

Onun için herkes; Demokratik standartların yükseltilmesinde hem fikir ve mücadelesinde yekvücut olmalıdır.

Bu sağlandığı taktirde; 'düşünceler ve iradeler' özgür hareket edebilir.

Türkiye'nin şuan en büyük çıkmaz sokağı.

'Düşünce ve ifadelerin, iradelerin' özgür hareket etmeyişidir.

Bunu toplumsal düzeyde 'içimize' sindirdik mi; Tutana aşk olsun!