KCK davası ekseninde! Açıkça, İfade etmek gerekirse çok yönlü bir "akıl" kilitlenmesi yaşıyoruz. Hem de, Zaman süreci noktasında, sıtma hastalığının vücuda getirdiği "ateşli" hastalık gibi. Bi iyi, bi kötü misali.
* * *
Bakınız; Dün, Diyarbakır dâhil olmak üzere... Bölge il ve ilçelerinde; KCK davası noktasında yaşanan olaylar. Sokağa, Yansıyan "savaş ortamını" aratmayan görüntüler! Hiç de; Çağa ve günümüze, hele demokratik Kürt hareketine katkı sağlamış değil. Bilakis; Zarar vermiştir! Buradan ifade etmiştim dünkü yazımda; "günün" önem ve hassasiyetini. Ve tabi ki, Muhtemel olabilecekleri de önsezi noktasında aktarmıştım. Herkes, ama herkes. Ne olur; "Ortak akıl" icra etme başarısını göstersin, çünkü zaman ve süreç bunu gerektiriyor diye! Sağduyu. DTK Başkanı Ahmet Türk de Cezaevi ziyareti çıkışında aynı minvalde konuşmuştu; "İnşallah, ortak akıl icra edilir" diye.
* * *
Ne yazık ki; Bu beklentiler boşa çıktı. Tersi, bir durum hâsıl oldu. Keşke, Haklılığım, işte söylemiştim ifadesi dünkü görüntülerin hayat bulmasıyla "yer" almasaydı. Keşke; Bizi şiddet yanlısı diye yansıtan tablo oluşmasaydı. Diyarbakır, Çatışma, kavga ve terör üreten merkez diye beyinlere "algı" dökümü getirmeseydi. Tansiyonu yükselten. Ateşi körükleyen... Duyguları geren olaylar silsilesi inanıyorum ki, herkesi rahatsız ettiği gibi, sorgulanmıştır da. Zaten; Görülmemesi ve katılım gösterilmemesi, sorgulanmaması mümkün değil. Çünkü; Dün olup-bitenlerin vücuda getirdiği yapı her ne kadar bir saatlik zaman dilimi içerisinde oldu bittiyse de. Tamamen davanın başından bugüne kadar, takınılan tavrı gölgede bırakmıştır diyebilirim.
* * *
Ve, Dün hiçbir kamuoyu iletişim aracı "davanın" içyapısı ve derdest olanların söyleminden söz etmedi. Ahmet Türk ne dedi? Selahattin Demirtaş ne mesaj verdi? Duruşma esnasında, zanlılar ile mahkeme heyeti arasındaki diyalogta neler yaşandı? Hiç, bahsedilmedi. Ne vardıysa; Adliye önündeki "o şiddet ve çatışma" görüntüleri oldu. Hele; Ulusalın görsel yayın kuruluşları ki, "mal bulmuş mağribi" gibi üzerine atlayıp. "Savaş muhabirliği maharetiyle; "söylendiler" Güneydoğu barut fıçısı. Diyarbakır sokakları savaş alanına döndü diye. Galiba; En büyük zaafiyetimiz "öfkemize" çabuk yenilmemizdir. İşte; Bu öfke yenilgisi ne hazin ki "barış" için olması gereken binlerce sebebi, unutuyor bize. Ama; Kavga etmek. Sokakları savaş alanına çevirmek. Yakmak, Yıkmak, Dövmek, bombalamak. Gaz bombası mı, Molotof kokteyli mi? Velhasıl; Şiddeti körükleme noktasında "bir sebebi" bile çok gören ortamın havasına maalesef çok çabuk geliyoruz.
* * *
Ne var ki; Barış ve kardeşlik için atılması gereken adımlar ve ortaya konulmasıyla hayat bulan atmosferi "öfke yenilgisine" kurban ediyoruz. Bence; Dünün çekilen resimlerin detayında kimlerin olduğu. Veya; Kimler suçlu, kimler suçsuz, çatışmayı kim körükledi, kim başlattı girdabına girmek, suya yazı yazmak olur. Pek; Muteber bir görüş olmaz. Akıl kilitlenmesinden kurtulup; Bu girdabın "yeni" kişileri ve zamanları kurban seçmemesine hamle yapmamız gerekir. Çünkü; Dün Diyarbakır'ın salt Adliye önünde olay vuku bulmadı. Bölgenin; Bir çok il ve ilçesinde "seri" bir sirkülasyonla vücuda gelmesi, ileri zaman için düşündürücü. Bu düşündürücü durum; birçok noktada analiz edilmeli. Devlet mekanizması, Ve tabi ki bu harekâtın odağındakiler süreci iyi okumalı.
* * *
İlk günden bu yana ifşa ediyoruz. KCK davası, Ve getirilen suçlama nevileri tamamen "siyasi" kimlik ihtiva etmektedir. Tutuklu bulunanların; Üstlendikleri siyasi görev ve davanın vücuda geldiği zaman ölçeği açısından; her şey açık. Ve tabi ki; Davanın tutuklu zanlıları da "bu siyasi" cepheyi gördükleri için; "Kürtçe savunma" siyasi isteği öne çekti. Onun için; Davanın siyasi olması noktasında üzerinden birçok hesap üretmeye müsait. Ki bu "olguyu" birçok kez konuştuğumuz gibi; mevzuya sağduyu noktasında yaklaşanlar da telaffuz etti. Bu dava; Ve bu gözaltılar, tutuklama ve eller kelepçeli verilen resim, "sıradan" bir adli tahkikat değil. Zaten olmadığı da; zaman işledikçe "ortaya çıktı" diyebiliriz. Evet, Dün yaşanan ve yaşatılan atmosfer, önümüzdeki günler noktasında da, önem arz edici. Belki; Dünün geliştirdiği şiddet içerikli olay "kuşku" yaratan mevzularla direk bir bağlantı oluşturmak sanal olabilir. Ne alaka denilebilinir?
* * *
Ama, Bana şu hassasiyetleri tüm uzak duruma rağmen söyletmiyor değil... 2011 seçimleri için geri sayımın başladığı bir zaman dilimi içerisindeyiz. Hizbullah dâhil olmak üzere, birçok önemli davanın kilit isimlerinin tahliye edildiği malumunuzdur. PKK'nın eylemsizlik kararına gösterilen siyasal sessizlik ve giderek zamanın tükenmesi, vaki. Siyasal iktidarın alaşağı edilmesi noktasında; tezgâhlanan iç ve dış planların düzene sokulma gayretleri, malum. Sivil Anayasa'nın seçim sonrası hayat bulmaması için; Uğraş verme gayreti içerisinde olanlar dumanlı havayı solma gayreti de ortada. Hele bir de; Ortadoğu üzerinde uluslararası organizeli kaleme alınan senaryolar. İsrail, Yunanistan, Almanya ve tabi ki Mısır'ın son zamanlarda gösterişli diş göstermesi. Gibi; Bu "kritik ve derinlik arz eden ara başlıklara sahip "önem arz edici" siyasi hesapların vücuda gelmesi noktasında uğraş verenler için... KCK üzerinde; Kürtler ve Güneydoğu'da "sıkıştırma" öfke üretilmesi ve yaşanması ballı ekmektir. Onun için; Öfkeye yenilgi noktasında hayat bulması, yarardan çok derin zarar verir.
* * *
Özellikle biz Kürtler. Yani; Kürt hareketinin "demokratik" sonuç doğurması noktasında en hassas olması gereken kesim olsa gerek. İstasyon meydanında verilen mesaj. Ve 2 kilometreyi bulan demokratik yürüyüş. Meramı anlatma; Babında önem arz ediciyken. Salt; Etki-tepki öfkesine yenik düşülerek cereyan edilen görüntülerin oluşması. Tüm; Pozitif atmosferi bir tarafa itip, negatif bir resim verilmesine neden olundu. Sonuç itibariyle; Dünkü "şiddet" içeren olaylar birçok haklı talebin mücadelesine "haksızca" gölge olmuştur. Ve en önemli korku üretici durum; Şiddet bir düşünce biçimidir algısı artık giderek "ekmek peynir" gibi tercih edilerek itibar görmesidir. İşte böylesi bir ortamda demokrasi kendi çocuklarına kök söktürüyor. Onun için; Barışın bize, bizden sonra geleceklere kazandıracaklarını; kavganın kaybettireceklerini topluca muhasebeden geçirmenin tam zamanıdır. Hayırlı Cumalar.