Bugün için azıcık şöyle Ankara aksiyonuna mola diyelim... Kavga çıkaran kavram çelişkisine de, takılmadan. Partilerin de; Her salı günleri periyodik olarak icra ettikleri "grup toplantısında" estirdikleri rüzgârı, görmeden... En hassasiyet içeren; Parti liderlerinin "yaramaz çocuk" misali birbirlerine karşı "sevgi(!)" muhabbetiyle, gerçekleştirdikleri salvolar. Hani deriz ya; kavgada bile söylenmez, sözler! İşte bugüne özgü olarak bahse konu "gündem" aşına, kaşık sallamayacağım. En önemlisi de; şuursuzlukla "vücuda" gelen ve benim de dün kafa yorduğum "Kâğıttan Kaplan" ifadesinin aksiyonu. Ve ekseninde, siyasi aktörlerin icra ettiği "strateji".
***
Yani; Top yekûn bir "niyetle" Başkent'in "gündemini" oluşturan mevzulardan uzak bir seyr-ü sefere niyet ettim! Bugün için; Diyarbakır'ın gündem harmanındaki "berekete" dümen kırdım. Dün gerek hafta sonu, gerek hafta başı ve gerekse de dün gelişen önem arz edici, meseleler oldu. Üzen, sevindiren, rezalet ihtiva eden ve pek tabi ki "acı" veren hadiseler zinciri... Bu nedenle; Diyarbakır'ın Gündem harmanı diye "şöyle" seyredelim diye düşündüm. Ne oldu, neler oldu, kim neyi yaşattı babında! Günün; Zaman tüketim trafiğiyle değil, hadiselerin önceliğiyle, konu başlıklarını aktarmak istiyorum!
***
BİRİNCİSİ; MARKETTE PATLAMA! Bilirsiniz; Koşuyolu kavşağındaki Oryıl Petrol yanında Arı Market var. Üç katlı bir bina. İşte bu binanın bodrum katında dün akşam büyük bir patlama meydana geldi. Yazıyı kaleme aldığım; Gecenin geç saatlerinde gelen en son bilgiler şöyle. Şans eseri; Ölen yok. Ancak biri ağır toplam 14 yaralı var. Patlama gaz sıkışmasından meydana gelmiş. O da; Oryıl Petrol'deki "LPG" istasyonundan.
***
Denildiğine göre; Patlamadan iki saat önce Petrol İstasyonu çalışanları "sızmayı" fark ederek vanaları kapatmışlar. Şayet; O vanalar açık olsa idi. Ve Patlama, istasyonun kendi içinde yaşanmış olsaydı. Facianın boyutu; İfade edilemez. Yani; Diyarbakır dün büyük bir faciadan kıl payı kurtuldu. Tabi; Polis ve İtfaiye kendi cephesinde "ihmal-kusur" var mı noktasında soruşturmalarını sürdürüyor. Kesin rapor neyi içerir, şimdilik bilinmez. Ama; Hatırlatma babında şu gerçeği daima görmek ve hatırlamak gerekir. Şehir merkezindeki; Bu yönde petrol istasyonları ve alış-veriş merkezleri "ciddi" bir denetim. Ve kent imarı babında; "şiddetli" hassasiyet, içermektedir. Evet; Yaşanan hadisenin tesellisi de "Can kaybının" olmayışı!
***
İKİNCİSİ; ELİ SOPALI KÖYLÜLERİN GÖRÜNTÜSÜ! Malumunuz üzre; DEDAŞ İl Müdürlüğünde önceki gün 40 köylünün gözaltına alınmasıyla son bulan. Uzunbahçe Köylülerinin; Bir aydan bu yana elektriklerinin kesik olması ve dertlerini anlatmak için geldikleri müdürlükte karşılaştıkları durum. Basına; "Masumane" diye yansıdı. Ancak; Ne var ki dün ortaya çıkan "güvenlik kamerası" görüntüleri durumun hiç te masumanelik içermediği görüldü. Çünkü Görüntülerde köylüler ellerinde sopalarla, önce özel güvenliği aşıyor. Ardından da; İl Müdürü'nün bulunduğu makama geliniyor. Bilahare; Çevik Kuvvet'in müdahalesiyle "köylülerin" bir bölümü gözaltına alınıyor. Diğerleri de; uzaklaştırılıyor. Lakin; Durum iki eksenli bir mevzu ihtiva ettiği için. Kabahat, Kusur ve kabadayılık iki taraflarca da, vücuda getirilmiş. Şöyle ki; Köydeki trafonun yakılmasında her kim sorumlu ise de. Bir ay süreyle; Onlarca hanenin karanlıkta kalmasının yarattığı psikolojik hal-i kimse kaldıramaz.
***
Tabi; Bu hal-i ruhiyet kurum basmayı ya da müdürü darp etmeyi haklı kılmayacağı gibi, kabul de etmez. Bunun; Demokratik ve yasal yolları mevcut. Şikâyet edersin, Olmazsa DEDAŞ'ın önünde demokratik çerçevede eylem koyarsın. Tabi bir de; DEDAŞ'ın ve İl Müdürü Nurbaki'nin de "hassasiyet" göstermesi gerekir. Köylü; Makul bir dille her halükarda bilgilendirilebilinirdi. Oradaki; Özel Güvenlik Elemanları "silah çekmeden, ateş etmeden" müdahale edebilirdi. Ya da; Bir kaç kişiyi "sözcü" olarak içeri alıp, Müdürle görüştürebilirdi? Velhasıl; DEDAŞ'ta vuku bulan meselede; iki tarafta suçlu, iki tarafta mağdur. Sonuç; Diyarbakır hassas öneme sahip bir kent. Ahalisi de ha keza. Masum bir istek; Öyle bir kıvılcıma neden olur ki, "ortalık" akla ziyan bir ortam alır. Bunu; Birey, toplum ve akil adam olma noktasında iyi görmemiz gerekir. Ve Üstadın ifadesiyle "vatandaş" daima haklıdır.
***
ÜÇÜNCÜSÜ; DİYARBAKIR EMITT FUARINDA!
Takdir edersiniz ki; Kentler dâhil olmak üzere, üretim ve yapıların "tanıtım" adreslerinden biri de; Uluslararası Fuarlardır. Bu turizm de olur, sanayi de olur, kültür de olur. Çünkü; Yerli ve yabancı bir çok misafir sirkülasyonuna sahip olduğu için fuarlar büyük önem arz edici. İşte Diyarbakır; 1013 Şubat tarihlerinde İstanbulda organize edilen; Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarına (EMITT) katılıyor. Dün; Valilik, Büyükşehir Belediyesi, Karacadağ Kalkınma Ajansı, Ticaret ve Sanayi Odası, Esnaf ve Sanatkarlar Odası ve Diyarbakır Turizm ve Tanıtma Derneği temsilcileri tarafından kurumlar arası işbirliği protokolü imzalandı. İl Valisi Toprak; Acı bir itirafla Diyarbakır'ın özellikle "Turizm" alanında Hak ettiği yerde olmadığını söyledi. Düşünebiliyor musunuz;? 33 Medeniyete beşiklik etmiş, tarih, kültür ve peygamberler diyarı Diyarbakır'a gelen turist sayısı, 2010 yılı için 213 bin. Artış var; Ama biz hala değil Mardin'i, Hasankeyf'i biz Elazığ'ın turist sayısına ulaşmış değiliz. Demek ki; Diyarbakır varlık içerisinde hep yokluğu yaşamıştır. Çünkü; Ne meramını anlatabilmiştir, ne meramını dinleyen olmuştur. Ve ne de; Kendini tanıtabilmiştir. Varsa, yoksa "siyasi" merhalede koşmuştur, koşturulmuştur. Malum; İmaj noktasında bir kentin "Kültür ve Turizmi" en arzu duyulan, değerleridir. İşte; Diyarbakır'da bu arzu duyulan değerleri artık "pazara çıkarmalı" ve satışını yapmalıdır. Bu minvalde; EMITT Fuarında Diyarbakır "çok önem arz" eden bir stantla, kendinden söz etmelidir. Tabi; Ahalisi de, ağabeyleri de, bilinen ve tanınanları da "tanıtım" çorbasında, tuzları olmalı.
DÖRDÜNCÜSÜ; İNSANA YATIRIM!
Güzel; Duygular ve insana hitap eden aktiviteler daima alkış almıştır. Nedeni de; Gayesinde "İnsan" yatmaktadır. Dün; Uluslararası "aktivitelere" sahip olan Kimse Yok mu Derneğinin bir etkinliği vardı. Derneğin; Diyarbakır Temsilcisi Atilla Halit Ün'ün şahsi daveti üzerine katıldım. Hükümetin; 2008 yılında hayata geçirdiği Sosyal Destek Projesi (SODES) kapsamında. Derneğin; Hazırladığı proje babında Şehitlik semtinde "Okuma Salonu" açılış töreni. İl Valisi Mustafa Toprak, Emniyet Müdürü Sağlam ve Daire Müdürleri yanısıra, STK ve Siyasiler hazırdı. Kalabalık bir kesimle; açılış yapıldı. Okuma salonu; Salt kitap okuma, ya da çocukların oyun ve kitap-defterle meşgul oldukları yer değil. Komplike bir çalışma var.
***
Bir tarafta çocuklar. Diğer yanda aileler. Çocuklar; Sokak kültürüyle değil, eğitim kültürüyle büyüyorlar. Aileler de; Aynı minvalde "iyi bir ebeveyn" ve bilgili bir aile olmanın, gayretinde. En önemlisi de; Okul derslerine ve sınavlara hazırlık noktasında; ders görüyorlar. Yani; Artık varoştayım, ailemin dershane ücreti ödeyecek parası yok, huzursuzluğu yok. İşte dün; Şehitlik ahalisi bu yönde "şanslı" bir imkânla okuma salonuna kavuştu. Belki; Bu okulların meyvesi üstadın ifadesiyle bugün görülmeyebilir. Ama; Öyle inanıyorum ki bir kaç yıl sonra değil meyve, yeni fideler de verecek. Onun için önemli zat'lar hep şöyle ifade eder. En büyük kutsal değer; İnsan'a verilen değerdir. Zaten; Alkışlanması gereken de bu tür; aktivitelerdir.