EKMEN İDDİASI DOĞRU İSE?
Eklenme: 2/9/2009 12:00:00 AM

Gönül isterdi ki; haftanın ilk gününde "güzel" bir muhabbet geliştirmek. Hoş seda içerisinde; "hafta sonu" rehaveti içerisinde; gündemin "hoş" icrasını yorumlamak. Tamamen "pazar yazısına" dayalı bir keyifle, "Zara"nın konserinden bahsedecektim. "Önce coşturup, sonra ağlattığı konserde neler oldu, neler yaşandı diye? Diyarbakır Kültür ve Sanat Etkinlikleri "kapsamındaki" bir icraat. Her ne kadar; "Diyarbakır'ın kültürel dokusuyla" uyuşmayan aktiviteler yer alıyorsa da. Diyarbakır "ahalisinin" ulaşmada sıkıntı çektiği bir mekânda; konserler organize ediliyorsa da. Diyarbakır "kent merkezindeki", Kapalı spor salonlarında herkese açık bir "konser" tertibi yapılmıyorsa da. Güzel ve keyifli geçen "atmosferi" tahlil edecektim. Öyle de derin bir niyet geliştirmiştim.

***

Ne Dicle Üniversitesi'nde "patlak" veren, Eski ile Yeni "yönetim" kapışması. Ne; Yolsuzluk ve usulsüzlüklerin "icra" edilmesi. Ne de; "açık oturumda", kozlarınızı paylaşın çağrısı. Ve bu çağrıda eski yönetimin cevap vermesi, yeni yönetimin "sessiz" kalması. Ne; Mazıdağ'daki "kazıda" çıktığı iddia edilen bombalar ve kemik kalıntıları. Ve bunların Hizbullah'la bağlantısının olması. Ne 29 Mart Mahalli Seçimlerle "alakalı" baş döndüren siyasi hareketlilik. Ve ne de; Baydemir'in Başbakan Erdoğan'a yönelik "Te go çi, te go çi?" iltifatı. Ekonomik "krizin" yarattığı tahribat.. Ve siftahsız kepenk indiren Esnafın "battık" şeklindeki acı çığlığı. Ne de; Ergenekon Terör Örgütü zanlılarından Tolon paşanın "delilsiz(!)" tahliyesi. Evet. Bunların "hiçbiriyle" ilgilenmeyecek. Tamamen; "Zara"nın sesine. Ve "ona hazırlanan" kaburgalı yemekte kendisiyle poz çekme yarışına giren kentin "kadim" insanlarına odaklanacaktım. Bu "keyfe mayeşaya" nazar değmesin diye?

***

Ama ne var ki; "evdeki hesap" çarşıya uymadı misali. Bu "odaklanma", tamamen Güneydoğu'nun "karanlık" profiline yöneldi. Çünkü Taraf Gazetesi'nin dünkü manşeti "şok" ediciydi. İnsanın "kanını" donduran ve bölge insanı olarak ne kadar "karanlık" günler geçirdiğimizle alakalı "irkilten" bir haber. İri puntolarla gazetenin manşeti şöyle: "11 Köylüyü JİTEM öldürdü"! 13 Yıl önce Güçlükonak'ta bir minibüs içerisinde 13 köylü "diri diri yakılarak" öldürülmüştü. Haber bu vahşete ilişkindi. O gün bu vahşeti "medyanın" ekseriyeti "PKK yaptı" dedi. Devletin "etkili-yetkili" tüm organları "çarşaf çarşaf" resmi açıklamalarla; "Terör Örgütüne mensup teröristler yol kesip, 13 köylüyü katletti" dedi.

***

O gün "kuşkular" yok değildi. PKK ateşkes ilan etmiş. Eylemler "artık" yapılmıyor. Silah sesi yoktu. Birden "GÜÇLÜKONAK" vahşeti yaşandı. Ardından; "tansiyon" yükseldi. Evet. "11 KÖYLÜYÜ JİTEM ÖLDÜRDÜ?"! Her ne kadar; "haberin başlığı" Taraf Gazetesi'ne ait ise; Söyleyen kişi var. O da O dönemde İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı olan Adnan Ekmen. Ekmen bu konuda daha önce "Yeni Aktüel" dergisine konuşmuş. Taraf da buradan yola çıkarak kendisiyle "Pazar sohbetinde" bulunmuş. Ve o da; "o günün karanlık" vahşetini itiraf niteliğinde aydınlatıyor. Kesin bir ifadeyle; "o katliamı PKK değil devlet yaptı." Haberde "bildiklerini" aktarırken; "On biri de yakılmış olan cesetlere ait hüviyetler, oradaki bir çavuşun cebinden çıkmış" diyor. Ve ekleyerek soruyor. "PKK tarafından tümüyle yakılmış cesetlerin hüviyetleri çavuşun cebine ne zaman ve nasıl girmiş?" Nasıl olur? Hatta "olayı soruşturmaya gelen savcıyı korkutmuşlar" diyor. "Tümüyle güvenlik güçlerinin denetiminde bulunan bölgede yapılan bu katliamın" sorumlusu JİTEM iddiasını güdüyor. Çünkü o günlerde PKK "tek taraflı" ateşkes ilan etmişti. Ateşkese aldıran olmayınca, bölgede savaş yeniden kızışmış."

***

Bakan Ekmen, JİTEM'i Ergenekon'un "nüvesi" gibi görüyor. Ve bu minvalde; sohbetini detaylandırırken "Ergenekon davasını soruşturan savcılar Fırat'ın öbür yanına baksınlar" diyor. Tabi bu "şok denilecek" ifadelerine bir "tanıklık" yaparımı ekliyor. Ergenekon davasında "tanıklık" yapmaya hazırım. Aslında; Ekmen gibi Güneydoğu'nun karanlık yüzlerinin aydınlanması için "onlarca" kişi tanıklık yapmaya hazır. Yeter ki; "soruşturmanın" yüzü Güneydoğu'ya çevrilsin. Hatırlarsanız; 33 askerin Elazığ-Bingöl karayolunda "şehit" edilmesi tarihinde de; "ateşkes" vardı. Bunlar "alt alta" getirildiğinde; Güneydoğu'nun ne kadar "karanlıklar" diyarı olduğu daha bir tescilleniyor. Onun için de; eğer Ergenekon'la alakalı bir yere "varılmak" isteniyorsa. Türkiye "karanlık" yapıdan kurtulmak istiyorsa. PKK'yı, Ergenekon'u ve JİTEM gibi "oluşumların" yüzünü açığa çıkarmak istiyorsa. Hepsinin "odak" mayası olan Güneydoğu'ya "yüzler" dönülmeli. Ekmen'in dediği gibi; "Savcılar Fırat'ın ötesine" gitmeli. Eski Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu'nun geçtiğimiz haftaki "mülakatını" okudum. JİTEM'le ilgili "ürküten" ifadeler "JİTEM dağıtılmadı. Sadece kadroları aktif değil. Eleman ağı aynen duruyor. JİTEM'in öldürdüğü veya öldürdükten sonra kaybettiği 5 bin civarında insan var."

***

Bugün; ülke "karanlık" resme ışık tutmaya başlamıştır. Taşlar "yerinden" oynadığı gibi, ülkenin demokratik yapısı da "rayına" oturuyor. Ergenekon Terör Örgütü'yle gelişen "süreç" ülke için önemli bir fırsattır. Adam öldüren, katliam yapan "devlet" zanlılığından kurtulma şansıdır. O nedenle yaşadığımız dehşetengiz tablo değiştirilmeli. Artık bu tablo ülkenin "karanlık" resmine çerçeve olmamalı. Şer odaklarının "piyonu", ranta yönelik "kan emicilerin" kurbanı olmamalı. Tamamen; Demokrasiyi, İnsan Haklarını, Hukuku, Adaleti, Özgürlüğü, Hakları ve çağdaşlığı, resimleştirip, çerçeveyi "aydınlık" yarınlara odaklandırmalıdır. Ki; Türkiye "payidar" olabilsin. Yoksa gaflet ve delalet içerisinde "Osmanlı"da yaşanan tarihi yıkımı "tekerrür" etmiş hale geliriz.