Herkes,
Şu soruya odaklanmış vaziyette.
Kurcalayıp, duruyor cevap bulma gayretkeşliğiyle.
Neden, Erdoğan, Numan Kurtulmuş'a "partisine" katılma kancası attı diye?
Niye attı?
Düğün değil, seyran değil, eniştem bilmem ne, misali!
Bu davet ve "birleşme" siyaseti neye hikmet?
Unutmuştuk, "siyasetçi ve parti" transferlerini.
Malum geçmişte bir hayli "benzer" hamleler vaki idi.
Özellikle,
Sırca köşklerde, otel odalarında velhasıl "kapalı kapılar" ardında, Meclis aritmetiğini "elde tutma" gayesiyle pazarlık ve hesaplar yapılıyordu.
***
Ama şimdi derseniz, böyle bir "arıza-i" durum yok.
Tek parti dönemi yaşıyoruz!
AK Parti almış gidiyor.
Üç dönemdir.
Dört için de, "plan" kurguluyor.
Bu tablo karşısında;
Yani böyle bir "rakipsiz" siyasi güce sahip iken, "neden" transfer?
***
Daha açık bir ifadeyle.
Erdoğan,
Numan Kurtulmuş'u "partiye" neden davet ediyor?
"Has Parti'yle" neden, birleşmek gayretinde?
Evet, siyaset alanında,
Hareketliliğe vesile olan bu "mevzuu" üzerinde ne diyeyim, çok soru ve tartışma var.
***
Özellikle,
Bir soru var ki, buna gülünür bence.
Kurtulmuş,
Yeni bir parti hamlesiyle "siyasi kulvarda" koşu yapması, AK Parti'nin "bir stratejisi".
Hatta
Kurtulmuş'un "AK Parti'yle" birleşme planı imiş.
Niye;
Böyle bir düşünce hsıl oldu, anlamış değilim.
***
çünkü,
Hal-i durumla, AK Parti "cebinden" oylar çıkıyor.
Seçime katılım,
Muhalefette kalma,
Seçmen'den,
Teveccüh görme noktasında, HAS Parti tarafından "üretilen" bir siyaset var.
Has Parti'nin, kuruluşundan bugüne kadar ki, "siyasi mülahazaları" irdelersek, "eli armut" tutmadı.
Yeri geldi eleştirdi yeri geldi, tavır koydu.
***
Derler ya;
Kim keseri ayağına vurur ki.
Bu tez, "doğru" değil.
Kurtulmuş,
Ve Kurmayları AK Parti'de "yer alıp koltuk sahibi" olma gayretkeşliği içerisindedirler, düşüncesi de bana göre yanlış.
Lakin böyle bir düşünce olsa idi.
AK Parti'nin "üç dönemlik" iktidarı döneminde, "isteseydiler" her dönemde yer alabilirdiler.
Şimdi niye olsun!
***
Bence,
Has Parti cephesindeki bir hesap değil.
Bu hesap,
Tamamen Erdoğan'dan "gelişen, planlanan ve kurgu" alan bir hal-i vaziyettir.
Şöyle ki,
Erdoğan, salt Kurtulmuş'a çağrısı olmadı.
Süleyman Soylu'ya da oldu.
Kamuoyunda,
Farklı tartışmalar olduğu için olsa gerek, "bu isimlerin" dışında birçok ismi de, "kafasında" tutuyor.
***
Parti içerisinde;
Siyasi alanda hiç yer almamış,
Ama kamuoyunun mesleki ve icra ettiği makam noktasında tanıdığı, bazı önemli şahsiyetlerden söz ediliyor.
Ancak, şimdilik gizli tutuluyor.
Velhasıl,
Bir bütünlük içerisinde Erdoğan'ın bu arayışları, "önümüzdeki" sürecin sağlam ve güvenirliğine dayalıdır.
***
Tabiri caizse,
Bir taşla, birçok hedefi vurmaktır, Erdoğan'ın gayesi.
Özellikle dedi ki;
"Bir daha parti başkanlığına aday değilim".
Yani, bu kongre son kongresi!
Parti tüzüğünde,
Üç kez üst üste Milletvekili olan biri bir daha "seçilemez ve aday gösterilemez" deniliyor.
***
Cumhurbaşkanlığı.
Beri yanda,
Gündemde "soğuk" hal alan, Başkanlık sistemi.
Ve tabi ki,
Yeni Anayasa'daki değişikliğin "muhtevaları".
Tüm bunları göz önüne aldığınızda,
Karşınıza şu hakikat çıkmaktadır.
AK Parti,
Genel seçimlerde tüzük gereği "birçok önemli" kurmayını kaybedecek.
***
Bülent Arınç. Cemil çiçek. Abdulkadir Aksu.
Daha birçok isim.
60 önemli isimden bahsediliyor.
Yani, A takımında bir hayli eksilen olacak.
O zaman eksilenlerin yerini "doldurmak" gerekir.
İşte Erdoğan,
Bu eksilmeyi gördüğü ve bildiği için, "şimdiden" kolları sıvadı.
Davet edip,
Birleşmek istediklerini şimdiden Partiye "adapte" etmeye çalışıyor.
Küskünler oluşturmadan.
Alıştıra, "hazmedici" siyasi ikmalle!
Bu birinci hedef.
***
İkinci hedef ise;
Erdoğan'ın önünde Cumhurbaşkanlığı seçimi var.
Bu seçimde, halk desteğinin "güçlü olmasını" istiyor.
Has Parti, DYP ve BBP akımını yanına olarak.
Kendi hesabına göre,
Yüzde 60'lara ulaşabilecek bir oy alarak, Köşk'e çıkmak istiyor.
Konumunu, güç noktasında "tartışma getirici" bir rakamda, görmek istemiyor.
Bilindiği gibi,
Erdoğan "konuk ve güç noktasında" ihtiraslı olduğu kadar, koltuğunun tartışması ve sarsılmasını istemez!
***
Üçüncü hesap,
Erdoğan AK Parti içerisinde "kendisinden" sonra olabilecek birinci, ikinci adam kavgasını, engellemek.
Tabi burda ana etken de, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün konum ve ortaya koyacağı siyasi, "tercih" önemli.
Gül siyasete "döner mi?"
Yaş itibariyle.
Ve siyasetten gelen biri olarak; "emekliliği" düşüneceğini sananlardan değilim.
Siyaset aranası;
Kendisi istemezse de, "sahaya çekme" gayret bir hayli olacak.
***
Diyeceksiniz ki,
"Attan indim eşeğe" olur mu?
AK Parti.
Ve Milli Görüş geleneğinde, hep şu ilkeden söz edilir.
Görev istenmez, verilir.
Pek tabi ki,
Gül'ün konumunda olan geçmişteki birçok siyasetçi var.
Mesela Demirel.
Köşkten inişinden sonra bir hayli gayret etti, "siyasi alanda" yeniden yer almaya.
Ama "çoğunluk ve parti gücü" yokluğuyla, olmadı.
Ancak, "tüm vücut ve akıl haliyle" yer alıp, yol gösterici oldu.
Ki Merhum Turgut Özal da.
Eğer ömrü vefa etseydi,
Köşk süresi sonrası "yeniden" icranın başı olarak, Başbakanlık ve Parti liderliği için, "uğraş" verecekti!
***
Sonuç itibariyle;
Erdoğan "ileriyi" gören, düşünen ve hesabını yapan biri.
Tabiri caizse,
Hazırlıksız, "hadiselere" dalmaz, "sazan balığı" olmak istemez biri.
Böyle bir siyasi düşünceye sahip!
Kurtulmuş'a,
Soylu'ya ve isimlerini çıkan "siyasi arızalardan" dolayı şimdilik saklı tuttuğu, şahsiyetler.
Tamamen,
2023 yılına "odaklı" bir siyasi plan dhilinde, icra ediyor.
Derler ya;
"Aklın inşasıdır" şuan ki kurgular.
Kurtulmuş'da,
Bu hakikati gördüğü içindir ki, "talebi" geri çevirmedi.
Bakalım,
Önümüzdeki zaman tüneli içerisinde, "siyasette yeni hareketlilikler" olacak mı?