ERGENEKONUN MAYASI GÜNEYDOĞU'DA!
Eklenme: 1/15/2009 12:00:00 AM

Hiç kuşkusuz ki; en büyük "mirasımız" kültürümüzdür.

Ecdadımızın miras bıraktığı "edebiyattır"!

Çünkü çok zengin bir kültüre ve medeniyete sahibiz. Onun için de; her mevzuya "bir deyim" nakşedilmiştir.

Mesela; "derin" mevzularla alakalı kullanılan bir deyim vardır.

Ki ahali olarak da; yaşadığımız ve yaşatılanlar noktasında sıkça kullanırız.

"Kep düştü, kel göründü" diye!

Bu deyimin özü "gerçeklerin" ortaya çıkmasıdır. Yani "karanlığın" aydınlıkla buluşması.

Yalanın "gerçekle" yüzleşmesi gibi. İşte bugün; Türkiye "tarihi" bir dönemeçte.

Geçmişiyle "yüzleşmekte"! Geçirdiği "karanlık" dönemler aydınlanmakta.

Kurumlar da, kişiler de, gruplar da. Yani "kimin ne olduğu" alenileşiyor.

Ergenekon Terör Örgütü. Ve onunla "gelişen" detaylar.

İşte bugün "ayna" gibi; ülkenin geçmişini ortaya koyuyor. Yıllarca "irin bağlamış" yara misali. Vurulan "neşterle" pislik akıyor.

Aktıkça da; yaranın teşhisi net ortaya çıkıyor. Kazıldıkça ortaya çıkan "cephanelikler". Masalara dizilen "silahlar".

Fişlemeye "dayalı" listeler. Krokiler. Ve de "örgütsel" şemalar.

Bin bir "sürat" misali; şahsiyetler. Ve her saat başı "ortaya dökülen" yeni veriler. Bunlarla alakalı; dokümanlar!

Akla hayale gelmeyen "bağlantılar"!

***

Korkunç bir yüz. Ve ne yazık ki bu ortaya çıkan "korkunç" yüz Türkiye'nin "gerçek" yüzü.

Onun için de diyorum; Ergenekon ve onun "korkunç yüzü" artık toplumsal bir "meşruiyete" dayanmaktadır.

Bu saatten sonra da; yüzü maskelemek zor. Çünkü ahali "tamamen" odaklanmış vaziyette.

Öyle ki; "tabağındaki" yemeğe bakmıyor, ekranda olup-biten nedir diye gözlüyor?

Sinema filmi gibi "pür dikkat"! Sonunu "merak" ediyor.

Başroldeki "kahraman" kim olacak? Kötüler mi, iyiler mi "savaşı" kazanacak?

Her ne kadar; zaman zaman "tereddütler" hasıl oluyorsa.

Kuşkular "gelişiyorsa da", son "hamleler". Ve ortaya çıkan "itirafnameler".

Yıllardır "birbirine" bağlanamayan zincirin halkalarının belirlenmesi. Duruma "sözün bittiği" nokta diyor. Geriye dönüş yok.

Hiç bir kudret ve güç de; "yeni maskeler" geliştiremez.

***

Yıllardır. Ki 30 yıldan beridir "aynı" senaryolar, aynı "düşünceler" hep uygulandı.

Gerek Güneydoğu "illerinde"! Gerekse de ülkenin diğer bölgelerinde.

Cinayetlerden, bombalamalara, provokasyonlardan, toplu katliamlara kadar.

Öyle ki; "karı-koca" kavgasında bile; hemen "akla" getirilirdi.

Kim yaptı, katil kim diye? Ve ardından; mırıldanılırdı. "PKK veya bir başka örgüt" diye.

Daha dün gibi hatırlıyorum. 1991 ila 2000 yıllarını. Ötesini de biliyorum.

Ama "en ateşli" dönem bu dönemlerdi. Gün "faili meçhul" cinayetsiz. Gün kansız ve çatışmasız.

Gün katliamsız. Gün bombasız ve baskının. Gün "sırra kadem basan" insansız geçmiyordu.

Öyle gün vardı ki; "dualı" manşetle çıkıyorduk. "Şükür Allah'a bu gün cinayet işlenmedi" diye.

Aslında o gün birçok "vakanın" müsebbibi kim? Kimler tetiği çekiyor, kimler cinayeti işliyor?

Biliniyordu. Seslendirilmesine rağmen; "hazır cevapla" mecra değiştiriliyordu.

***

Bakınız! Ergenekon Savcısı Diyarbakır'dan üç önemli dosya istedi.

Biri; Lice'de şehit edilen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın.

Diğeri iki korumasıyla Mardin'de şehit edilen Jandarma Alay Komutanı Albay Rıdvan Özden.

Üçüncüsü ise; Diyarbakır'ı kalbinden "hançerleyen" Koşuyolu katliamıydı.

"Termosa" konulan bombanın patlaması sonucu, 10 kişi ölmüş, 16 kişi de yaralanmıştı.

Hatırlarsanız. Bu vahşet olayından hemen sonra; "internet" sitelerine görüntü düşmüştü.

"Bombanın" nasıl hazırlandığı ve "TİT" diye bir örgütün, olayı gerçekleştirdiğine ilişkin.

Ama yine de "vaka" bilinen adreslere fatura edilmişti.

Evet. Artık; "Kep düştü, kel göründü"!

Ergenekon Terör Örgütü'nün "rotası" Diyarbakır'a ve Güneydoğu'ya yönelmiştir.

***

Zaten örgütün "mayası da", buradaki gelişmelerdir.

Bölgedeki kaos ortamıdır. Dün DTP Lideri Ahmet Türk deklare etmişti.

"Cephanelikler ve ölüm kuyuları Güneydoğu'da"!

Salt bu üç "dava" dosyası da sorunu çözmez. Maskeleri de "düşürmez"!

Bir önceki yazımda ifade ettiğim gibi; "Ergenekon'un asıl yüzü" Güneydoğu'dur.

Ve 30 yıldan buyana yaşanan olaylardır. Binlerle ifade edilen "faili meçhul" cinayetler.

Yüzlerle ifade edilen "kayıplar".

Toplu katliamlar, bombalı saldırılar. Gözaltına alınıp fişlenen onbinlerce insan.

Sahte belgelerle; "hakkında" işlem yapılanlar. Bunlar "gün ışığına" çıkmadığı sürece; Ergenekon "askıda" kalır.

Mevzuunun "kilit" adamı Tuncay Güney'in "dün" kamuoyuna yansıyan itirafnameleri.

Gerçekten "dehşet" verici. Ergenekon "yapılanmasının" ne kadar "korkunç ve dehşetengiz" bir yapı olduğunu gösteriyor.

Ki sanırım Savcı Zekeriya Öz'ün Diyarbakır'dan istediği üç "önemli" dosyanın "işareti" Tuncay Güney'in ifadelerinden gelişmiştir.

***

Tabi. En önemlisi "bu maskeye" birilerinin su katma girişimidir.

Çünkü son günlerde; "ayrıcalık" kokan; gündemler geliştiriyor.

Yok şu, yok bu diye. Hukuk herkes için vardır.

Adalet te herkes için "eşittir"! O nedenle; Kimse ayrıcalıklı, kimse dokunulmaz değil.

Hele, yakın tarihte dökülen kanlar bilinirken, ülkenin nasıl karıştırıldığı ortadayken ve üstelik Ergenekon'da tutuklanan, gözaltına alınan, yargılananların o karmaşadaki rolü hafızalarda hala çok tazeyken kimse ayrıcalıktan söz etmemeli.

Bir üstadın Gladyo ile alakalı analizinde ifade ettiği gibi;

"Herkes tetikçi, herkes bombacı da değildi.

Bazıları adam öldürüyor, bazıları bomba düzenekleri kuruyor, bazıları da mesela siyaseti etkileyecek işler yapıyor, yüksek yargıda operasyon tertipliyor veya darbe planlıyordu. Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi."

Onun için de; "kimse" ayrıcalıklı değil.

En önemlisi de; kimseye suçlu diyemeyeceğimiz gibi, kimseye "suçsuz" diyemeyiz.

Onu diyecek tek merci vardır; "O da Adalet mekanizmasıdır".

Bakın; Adalet "ülkenin karanlıktaki kepini düşürmüş, kelini ortaya çıkarmıştır".

Aydınlık yarınlar bu "yaranın" temizlenmesiyle mümkündür.

Aksi halde; "daha bir palazlanarak" büyür. O zaman da; "ne demokrasi kalır. Ne de özgürlük".

***

"DİYARBAKIR'DAN GAZZE'YE".

Yanı başımızda; "Siyonizm'in" dehşeti yaşanıyor.

Gazze'deki İsrail "vahşeti" 20. günde.

Kan, gözyaşı ve barut kokan Gazze'de çaresizlik yaşanıyor.

İşte bu "insani drama" Diyarbakır sessiz kalmadı.

Kentteki birçok "Sivil Toplum Kuruluşu" ortak organizasyonla; "Diyarbakır'dan Gazze'ye Barış, Dostluk ve Dayanışma" girişimi başlattı.

Dün bunla alakalı bir "duyuru" metni aldım.

Buradan sizlere aktarmak istiyorum.

İnanıyorum ki; Diyarbakır halkı bu girişime "gerekli" hassasiyeti gösterecektir.

4 Temel'de başlatılan "Gazze'ye yardım" organizasyonuna katkıyı şu şekilde yapabilirsiniz.

1- TÜRKİYE FİNANS BANKASI DİYARBAKIR ŞUBESİ

TL: 20618832794 -1

DOLAR: 20618832794101

EURO: 20618832794102

2- YARDIM SANDIĞI: SANDIKLAR YAKLAŞIK 30 TANEDİR. BAZI STK'LARDA VARDIR. MAZLUMDER'DE DE BİR SANDIK VARDIR.

3- EN AZ 5 TL TUTARINDA YARDIMLARINIZ İÇİN MAKBUZLA MAZLUMDER'DE

4- EN AZ 5 TL TUTARINDA KART MAZLUMDER'DE

Bu arada "Gazze'ye yardım" kampanyası 1 Şubat'ta sona eriyor.

Kampanya ile ilgili geniş bilgi almak isteyenler; 0412228 42 04 nolu telefonu arayabilirler.

En büyük sevap, "insana yapılandır".