Vay halimize! Hem de binlerce kez 'vay da vay'. Günlük hayat akışı içerisinde yaşadıklarımıza bi bakın. Düştüğümüz 'hal-i durum' vahim'in de ötesinde. Ahlak ve vicdan duygusu batak misali, mecrasından sapmış. Ürkütücü olduğu kadar 'derin' bir korku terörü yayıyor. Toplum! Ve düştüğü 'vicdani' çöküntü. Ahlaki 'erozyon. Dibe vuruyor. Öylesine bir hale gelinmiş ki; 'vicdan cüzdan', ahlak ise batak olmuş. Yani 'girdap' ve üzerimize çöken iğrençlikler 'gırtlağa' dayanmış vaziyette. Çünkü 'insan' olma vasfı elden gittiği gibi; 'karakterist' hali mum gibi erimiştir. Artık aklımızın ucundan bile geçiremediğimiz 'hadiseler' çirkin bir yüzle icra edilmekte. Ve ne yazık ki 'çirkinlikleri' yaşamın günlük akışı içerisinde; olağan olarak değerlendiriyoruz. Hem de pişkinlik içerisinde 'Ne olmuş ki?' tepkisi de cabası.
* * *
Düşünün! İnsan evladı 'olma' vasfını taşıyan hiç kimsenin yeltenemeyeceği! Hatta cesaret dahi edemeyeceği 'vakaları' yaşatıyor ve yaşıyoruz. Ne Allah korkusu! Ne de 'inanç' değeri. Hiçbirini 'ruhu' derinliklerinde yaşamadan, hiç kimsenin de aklının ucuna bile getiremediği; Çirkinlikleri maalesef yaşatmakta. Ki son dönemlerde 'yaşadıklarımız' ve sıklık kazanan; 'hadiseler' toplumun 'vicdani' çarpıklığını gözler önüne seriyor. Tabi bu tür 'tinetli' düşünceleri yasayla-cezayla veya başka bir yaptırımla 'engellemek' mümkün değil. Çünkü 'vicdanı' olmayan ve ahlaki dejenerasyona uğrayan hiçbir insan yaptırımla engellenemez. Böyle bir 'engel' durum caydırıcılık hasıl olsaydı, 'Yasalar ve Kanunların' çokluğuyla; bu durumlar yaşanmazdı. O nedenle; 'vicdani ve ahlaki' yoksunluğa sahip insanlardan 'şer' dışından hayır beklenmez.
* * *
Bakınız! Diyarbakır'da vuku bulan şu 'tek tırnaklı' hayvanlara ait et hadisesi. Bana 'binlerce' kez denilseydi; Diyarbakır'da böyle bir durum var. İnanmazdım! Tereddütsüz de 'yemin' ederdim. Ama ne yazık ki; Diyarbakır ahalisinin içerisine sızmış 'bu tin-ete' sahip yüzler meğer varmış. Bir kaç gündür; 'gündeme' oturmuş, ciddi manada tartışılıyor. Bir taraftan 'ortaya' çıkan vahim hadise, diğer yandan 'hadisenin' yarattığı binlerce mağduriyet. Son iki gündür; kent esnafından yoğun bir telefon alıyorum. E-Mail atanlar. Faks çekenler! Hepsinin sebebi-i mucibesi de malumunuz. Az önce ifade ettiğim 'Tek tırnaklı' hayvan etinin satışı. Ve İki işletmede kullanılması.
* * *
Bildiğiniz gibi; Bir kaç gün önce Tarım İl Müdürlüğü Gıda Denetim ekiplerinin 'ortaya' çıkardığı bir skandal idi. Halkın sağlığıyla oynandığı yönünde yaptığımız bir de haber vardı. 'Bu nasıl vicdan' diye? Neyse! Ben 'vay halimize' dediğim bu çirkinliğin 'iç dokusuyla' alakalı gelişmelerden çok. Diğer yönüne değinmek istiyorum. Çünkü yoğun aldığım telefonların ekseriyeti 'madalyonun' diğer yüzüyle alakalı. Şöyle ki! Ortaya öyle bir vaziyet çıktı ki; 'kaş yapayım derken, göz çıkardılar' adeta. Nedeni de; Yıllardır namusuyla, şerefiyle bu işi yapan lokantalar ve kasaplar adeta 'kepenk' kapatma noktasına geldi. Lokantacı dostların büyük çoğunluğu 'halkın korku ve endişe' içerisinde, gelmediklerini. Artık 'günlük' iaşelerini, 'başka' seçeneklerle gideriyorlar. Bu yüzden de müşteri sayısı yüzde 70 oranında düştü.
* * *
Aslında bu noktada 'tek tırnaklılara' ait etleri kullananların deşifre edilmesi gerektiği kanısındayım. Çünkü şuan için 'herkes' zan altında bulunmaktadır. Bu da büyük bir haksızlık! Ve derin bir mağduriyete neden olmaktadır. Özellikle bazı art niyetli kişilerin alanlarında 'marka' olmuş müesseseleri karalama bazında çıkardığı dedikodular var ki. Maazallah. İşin utanç verici bir yönü de bu. Hatırlarsanız! Bu durumun bir benzeri Adana'da yaşandı. Öyle bir hal yaşandı ki, 'Adana' kebabı Türkiye'nin hiçbir yerinde tüketilmez olundu. Taki 'olayın' müsebbipleri ve 'at-eşek' atı satıp kullananlar deşifre edilinceye kadar.
* * *
Bu anlamda; Kasaplar Odası ve Esnaf Sanatkârlar Odası Başkanlığına büyük görev düşüyor. Bu odaların kendi 'içlerindeki' çürük domatesleri ayıklaması lazım. Zaten olayın müsebbipleri yargıya intikal ettirilmişler. Ve işyerleri mutlaka 'kapalı'. İki oda yönetimi 'risk' te alarak, kamuoyunu ve bu işle meşgul olan namuslu esnafı rahatlatma anlamında; 'Söz konusu' müesseseleri deşifre etmelidir. Bir de kendi alanlarında 'marka' olmuş ve şuan için faaliyetine devam eden; İşletmelere bana sorarsanız vatandaş 'gönül' rahatlığıyla, gidip yemeğini yiyebilir. Kebabını da, lahmacununu da, sulu yemeğini de.
* * *
Bu Kediyse Et Nerede?
İsterseniz bunun üzerine bir de, küçük bir fıkra neşredelim. Bir adamın hem sahtekâr hem de pisboğaz bir karısı vardı. Bir gün adam kasaptan yarım batman et alıp eve bıraktı ve: Akşama misafir var. Bunu güzelce pişir, biz gelene kadar hazır et, diye çıkıp gitti. Obur kadın kendisini alamadı ve pişirdiği eti oturup kendisi yedi. Akşam misafiriyle eve geldiğinde adam hanımına Yemek hazır mı? Diye sordu. Kadın hemen bir yalan uydurup: Eti kedi yedi, misafir için başka et al, dedi. Adam şöyle bir düşündü sonra: Hele, sen şu teraziyi ver, dedi, kediyi de getir ki meselenin eğrisi doğrusu anlaşılsın. Tartılan kedi tam yarım batman geldi. Bunun üzerine adam: Aşağılık kadın, dedi, et de yarım batman, kedi de. Şayet bu kediyse et nerede, yok bu etse kedi hani?