Esnafın hal-i vaziyeti?
Eklenme: 2/6/2013 12:00:00 AM

Hafta sonu;

Dağkapı semtinde yürüyoruz.

Kaldırımlar insan hareketliliğiyle dolu.

Hava da, yağışlı.

çiseliyor, yağmur tanecikleri.

Yüze vururken, farklı bir duygu gelişiyor insanda.

İstiyorsun;

O çiselemenin tekrarını ve yüze bir damlanın daha düşmesini.

***

İşte böylesi,

Bir ruh haliyle Balıkçılarbaşına doğru yürüyorum.

Önce bir ses.

Ardından, dürtükleme, Baba... baba... diye!

Evet,

Yanımda Oğlum Eşref var.

Birlikte yürüyoruz!

Halk arasında, Koryusuf diye tabir edilen, Baharatçıya doğru!

Seslenişine karşılık; hayrola dedim!

Tabi cümlenin sonunu getirmeden; size sesleniyorlar baba..

Sesin geldiği tarafa bakıyorum.

***

İzzet usta.

Komşu esnafla, dükkn önünde ayaktalar.

El-kol hareketiyle tepki veriyor.

Unuttun bizi, insafsız

Bu serzenişin ardından, hep bir ağızdan ekliyorlar;

Buyur.

Gel bir çay içelim...

Bugün biraz da bizim derdimizi dinle.

Ne gelenimiz-ne gidenimiz var?

***

Eee.

Gidilmez mi?

Nerdeyse, 3 yıla yakın bir zaman dilimi oldu, birbirimizi görmeyeli!

İzzet usta.

Yanında, Seyidhan ve Mehmet abi.

Derken diğer komşular geldi.

Ekseriyeti de, o bölgede Ayakkabı sektörüyle ilgilenen esnaf.

Bir aile misali.

Gün öğlen olmasına rağmen, çarşı biraz durgun.

Malum bilirsiniz,

çarşıya şev idinin, Ekincilere bakan kaldırım kesiminde, tezghlar hep bu sektörü ait.

***

Gören.

Duyan geldi, bir anda iki metrelik dükknda, onlarca esnaf.

Dinliyorum.

İlk tepki ve serzenişleri hali yüksek!

7den 70e

Tüm Diyarbakır ahalisinin isyan ettiği Elektrik kesintileriyle alakalı ilk söz!

Hele ki,

Son günlerde havaların aşırı derece de yağışlı olması.

Ki, gün ile gece karışımı bir hava.

Ne ışık var.

Ne de ısınacak, halimiz.

Hava da buz kesiyor, dükknda duramıyoruz diyorlar!

***

DEDAŞa hayli öfkeliler.

Ne soranları var.

Ne de telefonlarına, şikyetlerine kulak veren!

Doğrusu,

Diyarbakır talihsiz ve sahipsiz bir hal-i perişanlıkla, DEDAŞ işkencesi yaşıyoruz-yaşıyorlar!

Yazıyorsunuz.

çiziyorsunuz.

Yahu, şu siyasiler, milletvekilleri görmüyor mu?

Hiç mi, gazete okumuyorlar.

Olup bitene karşı vicdanı sızlayan yok mu?

Demek ki, görmüyor-okumuyorlar-şehri bilmiyorlar?

***

Elektrik kesintileri kadar.

Esnaf olarak,

Kapkaç,

Hırsızlıktan da çok şikyetçiler.

Diyorlar ki,

Gün, kapkaçsız-cepçilikten geçmiyor.

Cirit atıyorlar.

Öyle ki, buralara artık vatandaş gelmekten korkar oldu.

Polise şikyet ediyoruz.

Ya da polis olaylara şahit oluyor.

Yakalıyor, gözaltına alıyor.

Ama bi bakıyorsunuz ki, iki üç saat sonra, yine çarşıdalar.

Hem de böbürlene böbürlene geziyorlar.

Biz buradayız diye!

***

Artık,

çete vari geziyorlar.

Şikyet edeni bildiklerinde, gidip tehdit ediyorlarmış?

Ellerinde satır.

Kimin de silah var.

Göstere göstere!

çoğu, uyuşturucu bağımlısı.

Kimi, bally çekiyor.

Kimi esrar içiyor.

çekinmiyorlar, esrarlarını, ballylerini ulu orta çekiyorlar.

Kalabalıktan bir ses;

Az önce bir grup buradaydı.

Keşke görseydiniz.

***

Derler ya.

Bir dokun bin ah işit misali.

Esnaflar ve Sanatkrlar Odasında da sitemleri var.

Sorunlarına gerekli hassasiyeti gösterilmiyor.

Kaç yıl oldu, Başkanın gelip bizi sorduğunu görmedik!

Tam bu esnada;

Onlara çevre temizliği eleştirisi getiriyorum.

çünkü, çevre hayli kirli.

Bu çöplük neyi diye?

Dükknınızın önünü temizlemiyor musunuz diye çıkışıyorum.

Haklısınız diyorlar.

***

Ve hemen ardında savunma yapıyorlar.

Ama bunda;

Esnafın suçu yüzde 25 ise Belediyenin suçu bilesiniz ki yüzde 50.

Buralardan alış veriş yapanın da, suçu var.

O da; yüzde 25

İstatistiği rakam da veriyorlar.

Ben de,

Başkan Osman Baydemirin eleştirisini hatırlatıyorum.

Kimse, temizliğe önem vermiyor!

***

Aslında;

Genel bazda temizlik bilinci ne yazık ki eksik!

Belediye sabah temizliyor, sonrası yok.

Sabah bir, akşam bir.

İnsan sirkülasyonu burada yoğun!

Günde 34 kez buralar temizlenmeli.

Ama yapılmıyor.

Bizde poşetleri, kartonlara nere atalım mecburii!

Ancak burada birikiyor.

***

Vergiden de şikyetçiler.

Hele ki,

Bağkur ve diğer, resmi vergiler var ki, bel büküyor!

El insaf diyerek!

Tam kalkarken,

Ticareti soruyorum, nasıl alış-veriş varmı diye?

Hepsi bir ağızdan; ne gezer?

Siftahsız, kepenk kapatıyoruz!

Buarada, esnaflardan biri de mırıldanıyor, çekinceli bir üslupla.

Şu kepenk kapatmalarda olmazsa.

***

Bu siyasi,

İfadenin ardından, süreçle alakalı bir soru geldi.

Nasıl.

İnşallah barış sağlanacak değil mi? diye!

Yüzlerde bir tebessüm.

Ve olgun bir beklenti.

Kamuoyuna,

Yansıyanları özetliyorum kendilerine.

Mutlu oluyorlar.

Yeter artık,

Kan akmasın, insanlar ölmesin.

Bir an önce, bu barış sağlansın.

***

Bir de uyarıları var.

Eğer bu süreçte heba edilirse, provokasyonlara kurban giderse.

Ya da taraflar; birbirlerini aldatırsa.

Birer oyalama olarak görülürse.

Geri tepmesi büyük olur.

Ki bunu da ifade etmek ve düşünmek bile istemiyoruz diyorlar!

Bakın.

Ne kavga, ne silah, hepimiz ölü bir ticaret ortamında olsak bile, yüzümüz gülüyor.

Huzur var...

***

İnşallah.

Bu süreç gülen yüzleri daim kılarak, çözüm sağlanır.

Hatır isteyerek ayrılıyoruz.

Son durak;

Japon pasajı diyor, Eşref.

Girişte, etrafımızı sarıyorlar.

Onlarda sağolsunlar, hepsi tanıdık!

Alaka.

İkram ve muhabbetle, karşılarken, tepkiler aynı.

Onlar için;

En büyük sıkıntı müşterilerin araçlarını park etme sorunu!

Otopark!

Balıkçılar başında var.

Ama pek, o bölgeye giden yok

Bilen de yok!

çünkü,

Müşterilerimizin çoğu diyorlar ki yabancı!

Kapı önü otopark imknı istiyorlar.

Tabi biraz da, trafikten müsamaha! bekliyorlar...

***

Dönüyoruz!

Tekrar aynı güzerghtan, aracımızı park ettiğimiz Dağkapı ya yönelerek!

İşte, Cumartesi günü böyle bir havayı solduk!

Pek tabi ki,

Mesajım var, hasb-i haldeki konuların muhataplarından, duyarlılık ve alaka bekliyoruz.

Kadim şehrin,

Açıkhava müzesi Sur içindeki esnafın, serzenişi bu meyanda!

İlginize!