Fırat'ın ötesini kapsamayınca
Eklenme: 4/23/2012 12:00:00 AM

Bildiğiniz gibi;

Pazar günleri Uzay Tvde "Pazar Sohbeti" adıyla programımız var.

Gün içerisinde saat; 12.00'de başlayıp, 2,5 saat sürüyor!

Dün de; programımız varda.

Haftanın konusu da; 28 Şubat "Post Modern" darbe girişimiydi.

Konuklarımla,

"Demokrasinin" askıya alındığı.

Hukukun,

Adaletin, Özgürlüklerin ve Eşitliğin "ayaklar" altına alındığı.

İnsanlık dışı uygulamaların revaçta olduğu;

"Utanç"

Dönemini konuştuk, tartıştık, "belgeleri" ortaya koyduk.

***

Hiç kuşkusuz ki,

Vesayete dayalı "anti-demokratik" süreç.

Bizler gibi;

Bu ülkede hava soluyan milyonlarca insan "zarar" gördü, "zulme" uğradı.

Ki bu zararın en büyüğünü;

Ve darbenin en acı faturası, Güneydoğu insanı ödedi.

Baskıları;

Dindarlar, muhafazakârlar, liberaller, demokratlar, özgürlükçü ve eşitlikçiler gördü.

Her ne kadar;

Müdahale "siyasal iktidar" nezdinde idiyse de.

Özü itibariyle,

Yukarıda sıraladığım kesimdir, "28 Şubat'ın" mağdurları.

***

Elbette ki;

Ülke tarihinin "en utanç" döneminin,

Sorgulanması,

Soruşturulması,

Ve müsebbiplerinden "adalet önünde" hesap sorulması, olumlu.

Sevindirici...

Ancak,

Önem arz edici olan "soruşturmanın" salih-i selametidir.

Yani; "sınırlı ve kapsamlı" kalmamasıdır.

Hadise,

"Bireysel" resimden çok, "toplumsal" olmalı.

***

Şuan ki,

Hal-i vaziyet bildiğiniz gibi "Ankara" merkezli.

Soruşturma,

Sadece belli bir "Askeri" kanat üzerinde yürütülüyor.

Bunun,

Sivili,

Yargısı,

Sendikası,

İş çevresi,

Medyası,

STK'ları ve daha sayamayacağım, "ahtapot" misali, nice kollar var.

Bunlar da;

"İrdelenmeli" kapsam alanına alınmalı.

***

Peki,

Bunlar da "yeterli mi" meselenin, soruşturmasında.

Hayır.

Çünkü;

Bu derin "yapının" asıl membası var. O'da; hiç tartışmasız.

Fırat'ın,

Ötesi, Dicle'nin, mezopotamyanın "kendisi".

Yani,

Doğu ve Güneydoğu'da bu süreçte "olup-bitenler" var.

Şuana kadar;

Soruşturma bu alanı "kapsamış", dokunulmuş değil.

***

O dönemde;

Faili meçhul olay ve cinayetler mi?

Sebepsiz gözaltılar.

Kayıplar.

Yasaklı,

Sürgünler, fişlemeler. Hayali "suç isnatları".

Olağan Üstü Hal Bölge Valiliği.

Jandarma Asayiş Bölge Komutanlığı.

JİTEM.

Bunlar "araştırmalı"?

Bana göre;

Batı bölgesinden çok "28 Şubat'ın" inşa edildiği binanın tüm malzemeleri, Güneydoğu'dan üretildi.

Eğer;

"Hakikat Komisyonu" noktasında.

Hukuk ve adalet;

Bu coğrafyanın "dosyasına" dâhil olursa, bakın neler ortaya çıkacak?

***

Basın,

Trafik plakası neye yarar?

İşte;

Dünkü programlarda bunu konuşurken.

Konuklarımdan biri de;

AK Parti Diyarbakır eski Milletvekili Cavit Torun'du.

Sabah,

Havaalanına gittim, "karşılama" ve birlikte programa gitmek üzere.

Ancak,

Havaalanında "şahit" olduğum bir uygulama vardı ki.

Bölgede;

"Halen bir zihniyetin" değişmediğini gördüm.

***

Özel aracımla gittim.

VİP,

Önünde bir dizi araba var.

Ben de, Torun'un "VİP ten" geldiği için aracı buraya "park" etmek istedim.

Bir den polisin engeliyle karşılaştım.

Görevli polis.

"Buraya aracınızı park edemezsiniz. Çekin, yoksa ceza keserim".

O'na,

İçişleri Bakanlığının "Basın Trafik Kartını" gösterdim.

Ancak,

Bırakın karta bakmayı, konuşmaya bile gerek duymadı; "tepkisini" gösterdi.

Neyse.

Şöyle bir etrafıma baktım.

Biraz da; "izledim".

***

VİP'in,

Önünde çok sayıda araç var.

Resmi-sivil.

Bildik ve tanıdık, kişiler.

Kaymakam.

Yine eski parlamenterin yakınları.

Başka bir ilin; "siyah plakalı" araçları.

Hepsi; ard arda park halinde.

Tabi iç çekerek.

Ayrıldım.

Havaalanı girişindeki "parka çektik".

***

5 dakika sonra, "VİP ten" Sayın Torun'u aldım.

Alırken;

O Polis memuru hala orda.

Tabi bir dizi park etmiş araçta var.

Yüz yüze gelince;

Araçtan inip yanına gittim, "uygulamasının" keyfiyete haiz olduğunu söyledim.

Saygının.

Nezaketin, iyi niyetin 'pek sökmediğini" gördükten sonra, ayrıldım.

Ancak;

O Polis'in ruh halin de şu empatiyi yaptım.

Mahalle baskısına "boyun eğmek" bu olsa gerek.

***

Çünkü;

O Polis Kaymakam'ın şoförüne, aracına.

Ya da parlamenterin yakınına.

Velhasıl;

Makamlı zevat'a "Park yasağı var" diye bilir mi?

Mümkün mü?

Maalesef.

Bölgede "kanunlar, nizamlar" değil korkular işe yarıyor.

Ayrılırken;

İçişleri Bakanlığı'nın,

Başbakanlık Basın Yayın Enformasyonun, "böbürlendiği",

Basın trafik kartı; sahi neye yarıyor.

Hiç.

***

Her şeyin üstündedir

Peygamber Sevgisi!

Gün;

İçerisindeki trafik akışımda her ne kadar "sinir harbi" durumlar yaşadıysam da.

Aklım;

Hep iki ayrı noktadaydı.

Biri; İstasyon Meydanı.

Diğeri de; Tokat'taydı.

İstasyon meydanında; "Kutlu Doğum" etkinliği vardı.

Peygamber Efendimiz için;

Peygamber Sevdalıları tarafından her yıl "geleneksel" hale getirilen bir organizasyon.

Ulaşan bilgilere göre;

500 binin üzerinde katılım olmuş.

Bir milyon diyen de var.

***

Mahşeri,

Tablonun verdiği mesaj hiç kuşkusuz ki şu.

Dinin,

İslamın bu toplumun mayası olduğudur.

Bilirsiniz;

Siyasi partiler günlerce çağrı yapar, zorla ve ısmarlama adam getirmesiyle çalışır.

Ama buna rağmen; "Bu mahşeri" kalabalığı oluşturur mu?

Mümkün değil.

Ama;

İşte yüce dinimizin ve kutlu peygamberin böyle bir manevi gücü var.

Binlerce hatta milyonlarca insan çağrıya gerek kalmadan ülkenin ve dünyanın her yerinden gelebiliyor.

O çatı altında toplanabiliyor.

***

İşte bu görüntü;

Aslında Diyarbakırın Muhammed aşkını da gösteriyor.    

Kutlu Doğum programında verilen mesajlar da çok anlamlı.

Siyaset yok, sadece ve sadece peygamber sevgisi var.

Allah sevgisi var.

Birlik ve beraberliğe, sevgiye, hoşgörüye davet var.

Dil, ırk ve cinsiyet ayrımı yok.

Dünyanın birçok yerinden insanlar gelmiş ama ortak bir dil vardı;

Peygamber sevdası.

***

Diyarbakırspor'un,

Hal-i Pür melali...

Gelelim;

Aklımın bir bölümünün takıldığı Tokat'a.

Ne yazık ki;

Tokat'tan gelen haber, "tokat" gibiydi.

Maç; 21 sonuçlanmış.

Gazeteye geldikten sonra maçla ilgili bilgileri Saffet Azbaydan aldım.

Uzatmada gelen gol ve yenilgi çok kötü.

Bunu Saffetin ruh halinden de anlamak mümkündü.

Adeta dili tutulmuş.

Böyle bir maçı uzatmada kaybetmek acı verici.

Ama yapılacak bir şey yok.

Futbol bu ilk dakikada da yersin, sonda da.

Galiba uzatmalarda yemek çok daha acı verici.

***

 

Diyarbakırsporun bu durumda olması bu kentin ayıbıdır.

Maalesef;

Siyaset, İş ve Bürokrat dünyamız 44 yıllık çınara sahip çıkmadı-çıkamadı!

Koca kentin yükünü;

Sahadaki 11 genç delikanlıya yüklemek hiç adil değil.

Bu maçı bu çocuklar değil kent olarak hepimiz kaybettik.

Bakın Tokatın ligde kalma gayretlerine bir de Diyarbakıra.

60 bin nüfuslu ilçemiz düzeyindeki bir kentle Büyükşehir olmamıza rağmen baş edemiyorsak kimse Diyarbakırlıyız diye gururlanmasın.

***

Ligde kalmak halen mümkün.

Diyarbakırsporun 4, Tokatsporun 3 maçı kaldı.

Biz hepsini kazanırsak zaten sorun yok.

Amaaa!

İşte bu ama var ya.

Kendi sahasında güç bela kazanan bir takım bu işi nasıl başaracak?

Burası çok büyük bir soru işareti.

Bu takım küme düşerse haliyle 1 yıl sonra kapanacak.

İşte o zaman;

Buna neden olanlar kına yakabilirler.