FUTBOL BÜYÜYEN TEHLİKE!…
Eklenme: 4/25/2016 12:00:00 AM

Yine kutuplaşma…

Yine ideolojik yaklaşım…

Ve yine yargısız infaz…

Evet…

Amedspor'a bir kez daha; "ceza" geldi…

***

Keçiörengücü maçı nedeniyle…

Gerekçe…

Ev sahibi taraftar "ideolojik" propaganda yapmış…

Tezahüratta bulunmuş…

40 bin lira para cezası…

Ve "üç puan" silme…

***

Bu ceza..

Tam da, Play-Off'a ramak kala geldi.

Tıpkı, Kupa'da gelen "seyircisiz" maç cezaları…

Vaziyet nasıl okunur bilmem?

Ama görünen o ki…

Amedspor'un "bir üst lige" çıkması istenilmiyor…

Başarısı için; "kapılar" kapalı…

***

Yani anladık ki…

Spor da artık; "siyasi hesaplaşma" arenasına döndü…

Bölgesel kamplaşma…

Ki bu durum toplumsal gerilimi, körüklemekten öteye gitmez…

Nitekim dün Ankara'da bir kez daha kendini gösterdi.

Amedspor-MKE Ankaragücü maçı…

Amed 2-1'lik üstünlükle sahadan ayrıldı?

***

Amma velâkin; "kan revan" içerisinde.

Sahada futbolcular…

Tribünde yöneticiler, ırkçı ve fanatik Vandalların saldırısına uğradı…

Bir taraftan, "ideolojik" bakış…

Diğer yandan gelen yenilgi; Ankaragücü'nü ve taraftarlarını hırçınlaştırdı…

Yakışmadı…

***

Hem başarılar,

Hem de geçmiş olsun dileğinde bulunuyorum..

Ki biliyorum, Diyarbakır'daki maçta..

Kendileri, en samimi duygularla ağırlanmıştı..

Yemek daveti..

İkramlar ve misafirperverlik. Ve maçta, tek bir olay yaşanmamıştı…

Acaba Diyarbakır dışında, neden "bu istemezlik" var..

Biliyoruz ya!

***

Sonuç itibariyle..

İki yanlış bir doğru etmediği gibi..

Bu karar da, sahadaki Vandallık da "hakikati" örtemez..

O'nun için; Aktörlere bir tavsiyem var..

Ayırımsız, diyorum ki; "Sakıncalı" hal ve kararlarınızdan vazgeçin..

Aynayı biraz da "yüzünüze" tutun..

Belki o zaman; "ne olduk" diye bir sorgulama aklına sahip olursunuz..

***

VAY MESUT VAY!

Malumunuz üzre…

Üç gün önce, 28 Şubat Davası'nın duruşması vardı.

Tanıklardan biri Dönemin ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz…

Hal-i hazırda; bağımsız milletvekili…

Mahkemede ifade vermiş.

Ama ne ifade! Maşallahı var…

Akla-pakla; "cümleleri" dizelemiş.

***

Darbecileri…

Post modern faaliyetleri…

Sivil iradeye yönelik; "hak gaspını"

Seçmenlerin…

Seçilmişlerin; "sürekli" aşağılanması "kodum mu, oturturum!" demeleri…

İhtilala "çanak" tutanları..

***

Hatta, Avrupa seyahatinde; "yüzüne" aldığı yumruğu atanları..

Burnundaki kırıkları…

Göz çanaklarına dolan kanı…

Liderlik vasfını, "mum gibi" eriyen ahlaki duruşunu…

O dönemdeki, "faili meçhul" cinayetleri..

Çetelerin faaliyet arzı..

***

Siyasilere..

İş çevrelerine..

Yazara-çizere "kurulan" kumpasları..

Hayali suç isnatları..

Ve daha bilumum, "devleti" işlevsiz kılan; "ihanetlikleri.."

İşte tüm bunların tek müsebbibi ve suçlusu varmış?

O da, Necmettin Erbakan!

***

Yani, herkes "sütten çıkmış ak kaşık.."

Ki kendisi; "başta olmak" üzere…

Bir tek; "suçlu", Merhum Erbakan imiş…

Ne demişler "Ölenin arkasında atıp tutmak kolay"

Mesut Bey'de işte böyle biri…

Erbakan'ın arkasından; "sıralayıp" dönemi aklamış…

***

Ardında bıraktığı; "ANAP" gibi bir enkazı görmüyor..

Mum gibi partiyi nasıl erittiğini..

Özal'ın kendisine bıraktığı "mirası" kumar masalarında nasıl terk-i diyar ettiğini…

Partiyi de,

Kendisini de "raydan" çıkarıp, ülkeyi nasıl "karanlık" döneme soktuğunu..

Otel lobilerinde, villaların saunalarında, yatların güneşliğinde, yudumladığı "viskiyle", neleri pazarladığını..

Hafızasından silmiş..

***

Hele ki, hala hafızalarda tazedir o kare..

Aydın Doğan pijamalı haliyle kendisini konağında karşıladığını..

Özkök'ün "Bakan, milletvekili" pazarlığına, "olur ağabey" diyen bir lider olduğunu..

Unutmuş.

Hiç de dönüm arkasına bakmıyor…

Ben ne haltlar yedim.

Ben nasıl bir mirası "gazinoların" kumarhanelerinde tükettim demiyor?

***

Milyonlarca seçmeni..

ANAP'a gönül vermişleri…

"İyi çocuğum" diyerek, "siyasetin ve kumpaskarların" canavarlığına teslim ettiğini hiç görmezken..

Batı Çalışma Grupları…

Ve Asker'in içine sızmış "vesayetçi" zihniyetleri ifade etmezken…

Tek suçlu; Erbakan "demek" ne kadar ucuz bir ahlak!

Sizce!

***

Eee.

Mesut bey'e de bu yakışmaz mı?

Nasıl yakışmaz, "ucuz siyasetin" figüranı olduğunu kendisi itiraf ediyorsa?

Bakalım, Tansu Çiller ne diyecek?

Malum, o da ifadeye çağrılmıştı.

Ancak, ülke dışında olduğu için gidememiş.

En kısa zamanda gidecek.

Kendisi de, Demirel’den aldığı DYP mirasını tüketmede tıpkı Mesut gibi, "masumiyetini!" Erbakan'a mı yükleyecek?

Göreceğiz.

Ama hamur aynı olunca; "farklı bir sonuç" beklemek sürpriz olmaz.

***

YENİDEN YARGILAMANIN ÖNÜ!

Görünen o ki…

Kamuoyu, iktidar dahil olmak üzere..

Muhalefette..

Yargının ekseriyet çevresi..

Yazar-çizer kesim de..

Son günlerdeki, hemfikir bir noktada yaptıkları fikri beyanlar var..

Hepsine baktığımızda ortak sonuç şu..

28 Şubat'tan, Ergenekon'a uzanan süreç dâhil.

KCK'dan… İBDA-C davalarına kadar..

Bilumum;

FETÖ örgütünün "kumpası" ve organizasyonu…

***

Durum böyle ise…

O zaman şu sonuca odaklanmak gerekmez mi?

Eğer ki yeni bir Türkiye'den söz ediyorsak…

Adaletin, Yargının eşit ve şeffaf yapıya dönüşmesinden bahsediyorsak..

Hakkın, hukukun, "gaspı" söz konusu ise..

FETÖ'nün kendisine "rakip" gördüğü her kesimi tasfiye etmede, "her yolu mubah" gördüğünü söylüyorsak…

***

Yeniden yargılamanın "önünü" açarak adalettin sağlanması gerektiğini, ifade ediyorsak…

Demek ki.

Meseleye artık tek pencereden değil; "topyekün" pencerelerden bakmak lazım..

12 Eylül'den, bugüne kadar..

Masumiyet karinesi içerisinde "mağdur" edilen her kim varsa.

Ya da suçlanıp, cezaevine atılan her kim var ise..

***

Solcusu.. Sağçısı..

Mufazakarı.. Radikalı. Yani; "şuyu, buyu" demeden..

Herkes..

Bila istisna "yeniden" yargılanmalı…

İşte bu sağlandığı takdirde…

Siyaset kurumu…

Yüksek Yargı…

Yani; "hukuk devleti" olma normları bu noktada "üstüne" düşeni acil ve ivedi yapmalı…

***

AMA HAKİKATLER ÖRTÜLEMEZ!

Aksi takdirde hakikati kimse örtemez..

En halisi de "vicdanlardan" hiç ama hiç "mahkumiyetleri" atılamaz..

Hep mahkum kalınır, dönemin iktidarları da suçlanır..

28 Şubat'ta,

Ergenekon da,

17 Aralık'ın uygulayıcısı Paralel yapıda..

Yargıçlar, mahkemeler, hukuk ne derseniz deyin..

Görünen yüzüyle, yaşatılanlar ve yaşayanların mağduriyetleriyle vicdanlarda "askıda" olacak..

***

Elbette ki, tüm bunlar..

Yaşandığı dönemi "aşan anlamları olan yapısal müdahalelerdir.."

Ve kimse de; "darbe" vasfından-sıfatından kurtaramaz..

Ne demiş düşünür…

"Kanunlar bal arılarının yakalandığı, Eşek arılarının ise delip geçtiği ağa benzer"

Yani siz hukuku, adaleti, vicdanı; "Bal arılarıyla, eşek arılarını" aynı kefeye koyup, eşit hükmü uygularsanız "adaleti" sağlamış olmazsınız..

Bilakis, "adalete tecavüz etmiş" olursunuz..