Neler mi?
Bir bakalım.. Masamızda bu minvalde neler var?
Notlar bir hayli fazla..
Hele ki, mevzuu Diyarbakır olunca…
"Kim kime, dum duma"
Herkesin "gerekçesi" nasıl olsa var…
"Terör ve şiddet"
Tüm olumsuzlukların "üstünü" örter…
***
Kamu'daki; "yolsuzlukları" aktarmaktan bıktım…
Özellikle…
Sağlık alanındaki "sağlıksız" işleyiş…
Tekrar etmeyeceğim…
Çünkü "kime dersin" misali, "kafalar kuma" gömülü.
Bilemiyorum…
Hissi midir, "sorumlusu da, etkilisi de, yetkilisi de" dâhil.
Denetmen "mekanizması da" vurdumduymaz…
***
Neyse!
Önce "seçilmişlerimizden" bahsedeyim…
HDP ve AK Parti…
Ancak iktidar olma noktasında, AK Partililer ilk etapta sorumlu…
Ne var ki.
Görünen tabloya baktığımızda; "Milletvekillerimiz" pek söz geçirici değiller.
Özellikle, "kamu kurum ve kuruluşlarındaki" üst idarecilerin atamasında…
Nasıl yani?
***
Şöyle ki…
Kimse de inkâr edemez…
"İllerdeki idareci atamaları" hep siyasi nüfuzla olmuştur…
Yani, seçilmişler "referans olur", Bakanlık da atama yapar…
Ama "bu mekanizma" sanırım Diyarbakır için artık pek işlemiyor gibi!..
Mesela DSİ 10. Bölge Müdürü "ataması"
Müdür bey'e hayırlı uğurlu olsun diyelim…
Zaten atamasına diyeceğim bir şey yok… Getireceğim eleştiri de olamaz!
İşin ehli mi, değil mi "yorumuna da" girmem.
Çünkü "henüz işe yeni koyulmuş" onu zaman" gösterir…
***
VALLAHİ HABERİMİZ YOK!…
Benim vurgulamak istediğim…
Diyarbakır'ımızın iki "Milletvekilinin de" bu atamadan habersiz olmaları..
Haberiniz var mı deniliyor?
"Vallahi biz de sizden duyduk" diyorlar…
Doğru mu, değil mi bilemiyorum…
Malum "bazen siyasi sorumluluktan" kaçarken, "haberim yok" denilebiliyor..
Basın İlan Kurumu'ndaki "müdür" ataması da keza aynı şekilde…
Zira, daha sayabileceğim bir dizi kurum var..
Bir dizi de atama bekleyen kurum var.
1 Kasım'dan sonraki "müdür" değişikliklerine dair…
***
Garip bir hal-i vaziyet…
Durum böyle olunca…
Pek tabi ki, "seçilmişin" kendi seçim bölgesindeki faaliyeti daralır…
İş bitiremez…
Ya da "yatırım-yaptırım" sorgulamasında, "sende kimsin" konumuna düşer…
Malum!
Bürokraside "güç bürokratın" elinde… Eğer ki, "siyasi" uyuşmazlığı varsa…
Ya da "sırtını" başka siyasilere dayamışsa…
Kendinden olmayanı "takmaz!"
***
DOĞUM'DA BİRAZ İNSANİ HASSASİYET!
Garip notlar dedik ya…
Şu Kadın Doğum Hastanesi…
"Sırra kadem" basan aracı sorgulamaktan vazgeçtik.
Çalan çaldı.. Zaten idari bazda "kılıf" bulunmuştu…
"Araç hurdaya" ayrılmış diye..
"Yer işgalinden" ya da "hurda satış" işleminden kurtuldular!
***
Aldığım yoğun şikâyet var…
Özellikle;
"Doğum" esnasında, bayanlara uygulanan "şiddet ve hakaret" içeren tavır…
Hekimlerin ilgisizliği…
Hemşire ve ebelerin de, "kralcı" takınmaları..
Anlatılanların "detayına" girmek istemiyorum..
İstediğim…
Doğum birimindeki görevlilerin, hekim, ebe ve hemşirelerin "daha insani, daha hassas ve şefkatli" davranmaları..
Eee..
Sağlıkçının da ana görevi "insanı yaşatmaya" dair olduğu için, "biraz dikkat"
***
İLÇE OTOGARI AKTİFLEŞTİRİLSİN...
Bir not da, Büyükşehir Belediyesi Ulaştırma Dairesi Başkanlığına…
Malum..
Bir süredir "tüm ilçelere toplu taşıma" hizmeti veriliyor..
Takdir edilecek bir hizmet…
Genel bir eleştiri var…
O da, otobüslerin indir-bindirleriyle ilgili "seçilen" durak..
Şöyle ki ilçe otogarı var..
Ki bir çok ilçenin "toplu taşıma araçları" buradan kalkıyor..
***
Ancak görünen.. Ve tepki verilen nokta şu…
İlçe otogarında, onlarca iş yeri var..
Hepsi boş..
Duraklar var, kullanan yok…
Nedenine gelince.. Denilen o ki; "özellikle Belediye'ye ait otobüsler" otogara girmeden, dışarıdan "yolcuları" alıyor..
Diyarbakır'da kışın soğu, yazın da sıcağı hepimizce malum..
Yani özetle; "ilçe otogarı" faal hale getirilsin, tüm araçlar otogarın içinden kalksın…
***
KARAYOLLARINDA NELER OLUYOR?
Yerel gazete manşet atmış…
"Karayolları 9. Bölge Müdürlüğünde işler durdu?" diye.
Gazeteye göre…
İşlerin durağanlaşmasındaki neden; "idari?"
Yani "işin ehli kişilerin görev yapmayışı"
Vaka ne kadar gerçekçi bilmiyorum…
***
Ama buradan soralım…
Son dönemlerde "yol yapım işi ve projelerin hayata geçirilmesine" dair, "işlevsizlik"
İdari yapıdan mı, yoksa hükümetin bir tasarrufu mu?
Çünkü Karayollarından bu haberlere dair bir beyan gelmediği için…
Bakalım bizim soruya kim nasıl bir yanıt verecek?
***
SUÇ NEVİSİ HANGİSİ...
Suç nevi karışınca…
DHA'dan bir haber…
"Telefon kaçakçılığı sanığına, sigara kaçakçılığı cezası"…
Olur mu, derseniz olmuş?
Şahsın biri…
2005 yılında motosikletin arkasında 40 adet "kaçak" telefon yakalatıyor…
***
Soruşturmayı yürüten savcı..
Şahıs hakkında; "transit rejim kurallarına aykırılık" suçundan, iddianame hazırlıyor…
1 yıldan 3 yıla kadar hapis…
Ve 5 bin güne kadar adli para cezası…
Mahkeme iki kez "ceza" kararı veriyor…
H.Z denilen adam "temyiz" ediyor…
Yargıtay 7'inci Ceza dairesi kararı bozuyor…
***
Yerel mahkeme bir kez daha karar veriyor…
Garip olan da, "işte burası"
Mahkeme…
Kaçak Cep telefonu "kaçakçılığı" suçundan değil…
"Sigara kaçakçılığı" suçundan, cezayı kesiyor…
***
Kaçak sigaraların gümrüklenmiş değerinin "üç katı" denilerek, ilk önce 21 bin 500 lira para cezası veriyor…
Sonra cezayı, 10 bin liraya indiriyor…
H.Z şimdi…
"Kaçak cep telefonu" satmaktan yargılanırken, "sigara kaçakçılığından" ceza almanın itirazında..
Yargı sonuç itibariyle "duruma" ne karar verir bilmem?
Ama mesele, ironi bir durum..
Yani garip bir vaka..
Sizce..
***
NERDEEE SİYASİ MİZAHLAR...
Rauf Tamer yazmış..
"Sahne ışıkları" nerde diye?
Siyasi mizah'a "dikkat" çekiyor..
Eee..
Bir dönem "siyasi liderlerin" taklitleri yapılırdı..
Mizahi sanatçılar tarafından…
Demirel'i,
Erbakan'ı,
Ecevit'i,
Özal'ı,
İnönü'yü, Baykal'ı…
Ne güzel "taklitleri" yapılırdı, ahali gülerdi..
***
Doğrusu..
Alkış liderlere miydi, yoksa sanatçının "yetenekliğine miydi" pek, anlaşılmazdı…
Ama, "şimdi" yok…
Diyorum ki, olsaydı…
"Siyasete biraz mizah" katılabilinseydi…
Hal-i hazırdaki "siyasi gerilim" havası yumuşamaz mıydı?
Olurdu..
Galiba, "birbirlerine" hakaret etmekten, "mizah" yapılacak ortam bulunmuyor…
Garip değil mi; "siyasetin" mizahsız kalışı…