Vay ki vay...
Bu ne hal-i yıkıntı ki, kurumlar kirlilikten geçilmiyor.
Dökülüyor devlet kurumları.
Hele bazıları var ki, idari yapıdaki zafiyetten dolayı itibar kaybında!
Yolsuzluk.
Usulsüzlük.
Vurgun, talan, rüşvet, zimmet!
Ve daha;
çeşidini sayabileceğim maddiyata dayalı, onlarca hukuk dışı kazanımdan geçilmiyor.
***
Aslında;
Olup-biten haksız kazanca ne ad verirseniz verin.
Ne yazık ki, kurumlar içindeki kirlilikler ülke ve toplum nezdinde kanayan bir yara.
Yılların mevzusu!
Dünde yaşanıyordu, bugün de yaşanıyor.
Tabi ki şuan ki seyirde bir fark var.
O da şu;
Eskiden başka anlayıştakiler tabiri caizse malı götürüyordu.
Şimdi başka anlayıştakiler aynı becerikliliği(!) gösteriyorlar.
***
Yani diyeceğim;
Atatürkçüsü de,
Vatanseveri de,
Muhafazakrı da,
Sosyalisti de,
Liberali de,
Demokratı da bakıyorsunuz ki, devlet kurumlarına kapağı attığında değişiveriyor.
Koltuk işgaliyle;
İlk ana hedefi ne hazindir ki maddi menfaat temini oluyor.
Malı nasıl, hamuduyla götürürüm.
***
Hakikat şunu gösteriyor ki;
Bu vasıflar amaç olarak değil, araç olarak kullanılıyor.
Rant ve çıkar gayesiyle.
Dün olduğu gibi bugün de!
Türkiyeyi egemenliği altında tutuyor bu kanayan toplumsal sorun.
Gözlüyor, şahit oluyor ve yazıp çiziyoruz.
Ki, yaygın medyada da okuyoruz-görüyoruz.
Tabi ki sizler de vakıfsınız.
***
Devlet kurumlarındaki, kirlilik.
Menfaat ve haksız kazanca yönelik, hilale yönetim anlayışları!
Havada uçuşuyor.
Maalesef bu çarpık ve hukuk tanımazlık, Diyarbakırımızı da ağına almış durumda.
En dikkat çeken de, gizli ve aleni durum var ki o da ayrı bir muamma!
Eskiden yolsuzluk, usulsüzlük ve vurgunlar gizli yapılırdı kılıfına uydurma gayretiyle!
Ama şimdi öyle değil.
***
Bilakis;
Son yıllarda özellikle Diyarbakırımızda bu alenice yapılmaya başlandı.
Sanırım sebebi de, sorgulayan, hesap soran, soruşturan mekanizmanın işlevsizliği.
Varsa da dokunmayan yılan bin yıl yaşasın misali.
Belki abartı bir ifade olacak.
Ama görünen odur ki; bu yöndeki devlet aklı tüm kurumlara sirayet etmiş durumda
Devlet malı deniz misali.
***
Köşenin müdavimleri vakıflar.
Şehr-i Azamdaki kurumların kirli çarklarına yönelik, neler yazdığımı?
Bakınız bir süredir buradan, bazı kurumlardan söz ediyorum.
Dökülen kurumlar başlığıyla.
İddialara ilişkin belgeleri gündeme getirerek.
Ki bunların son halkası, en somut delilleriyle, Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü idi.
Bu kaçıncı yazı bilemiyorum.
***
Bir ketumluk var.
Onca konudan söz ettik.
Yazdık-çizdik ve sorulara, iddialara ve belgelere cevap verin diye!
Günler, haftalar geçti, ama hala da; muhataplardan ses yok!
Meçhul bir sessizlik.
Yani.
İnsan çıkar ya denilenleri yalanlar.
Ya da, erdemlik gösterip, evet doğrudur der.
Tık yok.
Ne hikmetse savunma gereği dahi duymuyorlar.
***
Bu da şunu gösteriyor?
Nasıl olsa;
Soran, sorgulayan, hesap soran yok!
Nasıl olsa;
Yıllardır kirli çark böyle dönmüştür, böyle gidecek.
Nasıl olsa;
Herkesin yaptığı yanında kar kalıyor, biz niye yapmayalım.
Nasıl olsa;
Sırtımızı dayadığımız siyasi ağabeylerimiz var, kim bize dokunabilir.
Pardon,
Son yıllarda bu ağabeylik, biraz değişime uğradı cemaatleşti.
***
Anlayacağınız.
Beyler düzenini kurmuş.
Koltuk, sağlam edasıyla gel keyfim gel diyor.
Neyse!
Yazılan-çizilenlere.
Ve tabi ki, kurum içerisindeki şikyetlere konu mevzuular, müfettişlik.
Sanırım, muhtemelen müfettişler bugün Diyarbakırda olacaklar.
İddiaların doğruluğunu.
Şikyet mevzularının hakikatini inceleyecekler.
Tarafları da dinleyecekler.
***
Tabi.
Umarız ki yıllardır gelip-giden müfettişler gibi bir sonuç çıkmaz.
Hani derler ya;
Dağ fare doğurdu misali..
İşte bu sözü inşallah ikmale getirmezler.
çünkü daha önce çok kez müfettiş gelip-gitti.
Muhteşem bir ağırlama.
Akçeli hediyelerle uğurlamanın neticesinde olup-bitene es geçildi
Sumen altı.
İnşallah aynı akıbet yaşanılmaz.
***
Buarada,
Geçen hafta spor servisimiz yazmıştı;
Seyrantepedeki atletizm pistini!
Bende yeni vakıf oldum, durumdan.
Hani o milyonlarca lira harcanan ve 15 yıl garantilidir denilen dillere destan(!) pist var ya.
İşte orasının hal-i durumu perişan.
çukurlar, çatlaklar oluşmuş.
Sporcular bu yüzden çalışamıyor.
***
Öyle ya;
Birilerinin gururla bölgenin en büyük atletizm tesisi dediği pist idi
Nasıl oluyor da bir kaç yıl içerisinde, kurumsal yapısı gibi döküldü.
İşlevsiz hale geldi.
Sormak istiyorum;
Burayı kim yaptı ya da zamanında kime peşkeş çekildi?
Hal-i vaziyetten dolayı hesap soruldu mu?
Tabi ki, ahbap-çavuş ilişkisi de.
***
Evvelki soruları da ikmale getirerek.
Diyorum ki;
Bu mevzuuya ilişkin soruların da, cevabını bekliyorum.
Ama biliyorum ki, pek cevap veremeyeceklerdir.
Yine ketum kesileceklerdir.
Neden derseniz?
Yukarıda anlatmaya çalıştığım ahlaki erozyondan dolayı.
İnşallah cevap verirler de biz yanılırız?
***
Buarada,
Duydum ki İl Müdürü Abdullatif Umut, ödül almış!
En başarılı müdür unvanıyla!
Bakanlığı tarafından kendisine taktir ve plaket verilmiş!
Bu başarısı haber konusu olmuş.
Gazete-televizyon ve internet sitelerinde.
Ajanslar bile haber yaparak abonelerine servis etmiş.
Tabi ki bizim kaçarı spor servisimiz de haberi sayfasına taşımış.
Ülkenin,
81 İl Müdürü arasında, en başarılı 10 müdürden biri diye!
***
Eee.
Kıskanmamak gerekir.
Maşallah diyelim, nazar değmesin!
İyi de hakikat öyle değil.
Dikkatinizi çekmiştir; mışları kullanarak mevzuuyu aktardım.
Araştırdım, soruşturdum!
Meğer, yokmuş böyle bir ödüllendirme!
Yani açık bir ifadeyle; İl Müdürü Abdullatif Umut,
Ne ödül almış,
Ne plaketle takdir edilmiş,
Ne de 81 il arasında başarılarıyla ilk 10a girmiş.
Yok böyle bir şey.
***
Külliyen yalan.
Habercilik diliyle;
Aspragas bir haberden öteye kurgu değil.
Şöyle ki,
Resmin muhtevasına bakarsak.
Hele ki, arka fondaki yazının içeriği.
Ve tabi ki, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç adına sözde plaketi veren Strateji Genel Müdürü Ramazan Yiğitin konumu.
***
Hakikat özetle şudur.
Kurumun,
Kendi bünyesinde, il müdürlerine yönelik icra ettiği Hizmet içi Eğitim semineri.
İşte bu hizmet içi eğitim semineri sonunda;
Katılan il müdürlerine ki hepsine takdim edilen katılım sertifikası verilmiş!
Bu esnada resimler çekilmiş.
Beceriklilik bu ya, resimler altına da iki satır, al sana başarılı müdüre plaket haberi.
Vaka bu.
***
Diyeceğim şudur ki;
Müdürün becerikliliği,
Meslektaşlarımın da, aldanması
Bizlerin de zafiyetiyle, işte böylesi külliyen yalanı okurlarımıza haber olarak aktardık.
Bu nedenle de tüm okuyucularımdan özür diliyorum.
Tabi bir de;
Bakan Suat Kılıçın adının ödülle, taktirle, plaketle anılması, kurgulanması olayına da üst makamlar ne diyor?
Bakalım, Bakan ne diyecek?
İl Valisi ne diyecek?
Müdürüm başarılı mı diyecek?
Yoksa başka bir ifade ve tavır mı sergileyecek?
Göreceğiz!