GERGİN GÜN VE KÜRT AÇILIMI!
Eklenme: 10/10/2009 12:00:00 AM

Malumunuzdur! Dün Abdullah Öcalanın Suriyeden çıkarılmasının 12inci yıl dönümüydü. Bu münasebetle; PKKnın geliştirdiği formatla Güneydoğunun ekseriyetinde sinirler geriliydi. Korku, endişe, tehdit hakim olmasından dolayı tansiyon bir hayli ciddi şekilde yüksekti. Diyarbakırın geneli dâhil olmak üzere bölge illerinde bu endişe verici hava bir hayli hissediliyordu.

***

Şöyle ki; Diyarbakır uzun yıllar ilk kez yoğun bir kepenk kapatma eylemine dahil oldu. Diğer illerde de durum aynı. Kepenkler inik, esnaf evine çekilmiş vaziyette; cadde ve sokaklar bomboş. İn-cin oynuyor gibisinde idiyse de; bazı bölgeler izinsiz ve korsan gösterilerle savaş alanlarını çağrıştırdı. Özellikle de eylemlerin ön saflarında; çocuk ve gençlerin yer alması da manidar bir durum.

ESNAF KEPENK İNDİRDİ? Evet! Her ne kadar; şiddet, öfke, taş ve Molotof kokteyllerin karışımıyla oluşan bir çatışma ortamı sokaklar da hakim idiyse de. Şükürler olsun ki; ölüm olmadı. Münferit küçük çaplı yaralanma olayları yaşandıysa da; tansiyonu artırıcı bir durum hâsıl olmadı. Burda özellikle halkın sağduyulu tavrı, polisin bu alanda edindiği tecrübe ve toplumsal olaylara yaklaşım profesyonelliği.. En önemlisi barışa herkesin ivme kazandırma noktasında hem fikir hareket etmesi.

***

İşte bu etkenler; oluşan korku ve endişe verici ortam bölgenin genelinde icra ettiyse de tahribatı düşük tuttu. Sevindirici olan da; olayların yeni olayları körükleyen hadiselere neden olmayışıdır. Tabi dikkat çeken bir nokta var! DTPnin bu günle alakalı; Batman dışında herhangi bir aktivitenin içerisine girmeyişi. Bunun etkisi çok diye düşünüyorum. Aksi taktirde bir durum hasıl olsaydı; çok farklı bir atmosfer gelişebilirdi.

***

Neyse! Şuan için; hava giderek yumuşuyor. Dün yazıyı kaleme aldığım geç saatlerde kent genelinde sükunet hakimdi. Gündüz var olan küçük çaplı eylemlerin aksine; ciddi bir durum gelişmedi. Sanırım bugün bir yürüyüş olacak! İnanıyorum ki; bu yürüyüş de insanların yüreğine dolan korku-endişe ve panik durumu haklı çıkaracak durumda olmaz. Herşey demokratik yasalara uygun ve sağduyulu bir ortamda geçmesi; bulunulan süreç açısından büyük kazanım.

***

Nitekim bu kadar gergin ve tansiyonu yüksek günde Diyarbakırda sürpriz ve güven geliştirici bir hareketlilik yaşandı. Son günlerin umutla bahsedildiği; kimine göre Kürt Açılımı, kimine göre Demokratik Açılım kimine göre Milli Mutabakat Projesi! Her ne ise! Dün bu açılımın mimarlarından İçişleri Bakanı Beşir Atalay Diyarbakırdaydı. Aslında; önceki geceden gelmişti. Dün sabah Güneydoğunun, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve insanı dokusuyla alakalı bir açılım toplantısı yaptı.

BAKAN ATALAYIN KAHVALTISI! Öncelikle toplantının içeriğine ve Bakan Atalayın altı çizilen sözlerine geçmeden önce; iki noktayı aydınlığa kavuşturmakta yarar var. Çünkü benim gibi birçok kişinin dikkatini çeken bu iki noktadan biri; toplantının yapıldığı yer, ikincisi ise toplantıya davet edilenler. Yani ölçüt ve mesaj ne? Şöyle ki; gazete ve televizyonların haber bültenlerini izlediyseniz fark etmişsinizdir. Bugünkü gazetelerin birinci sayfalarına da yansıyacağı gibi; Bakana Kepenk şoku başlığıyla verilen haberlerin görüntü ve resimleri!

***

Kepenklerin yüzde yüz inik olduğu Suriçinde; Bakanın ağırlanması ve toplantının burada icra edilmesi garip bir durum hasıl ediyor. Çünkü çok ciddi malzeme üreten bir görüntü gelişti. İsteyen istediği minvalde görüntüyü propaganda malzemesi olarak kullanabilir. Nitekim kullanan da çok oldu, daha da olacak? Gelelim katılıma icabet edenlerle alakalı davet edilenlerin seçiciliğine. Bakanın açılım toplantısına davet edilen 38 isim kimlerden teşekkül ettiği ve bu isimleri kimin tercih ettiği.

***

Birçok kişi sorduğu için merak ettim! Sordum; kim bu isimleri belirledi diye? Gerek toplantıya katılanlar, gerekse diğer ilgililer? Hatta izinde bulunan Valilik Basın Müdürüne dahi sordum? Sonunda ekseriyetin kanaatiyle; Valiliğin isimleri belirlediği ortaya çıktı. Tabi buradaki merakım şundan; sanırım merak edip benden soranlar da aynı; düşünceyi taşıyorlar? Sivil Toplum Örgütü temsilcilerinin dışında; vasfı olmayan isimlerin orada yer almasındaki gerekçe nedir?

***

Bakan Atalayın Kürt sorunuyla alakalı; yürüttüğü çalışmanın ne anlama geldiğine gelince?  Ve orada yaptığı açıklamanın satır aralarına nelerin sıkıştırılabileceğini. Öncelikle ifade edeyim; toplantıya katılanların bilgileri ışığında. Olumlu ve gelecek açısından umut verici bir izlenim Bakan tarafından verilmiş! Her ne kadar; katılan 38 kişiden 2 düşüncenin karşı çıkışı olsa bile. Sevgili Raif Türkün ve GGC Başkanı Faruk Balıkçının ifade ettiği gibi; ortak mutabakata varıldı!

YÜZYILIN TARİHİ FIRSATI? Aslında Atalayın mevzuya yaklaşım tarzı, sorunu dayandırdığı zemin ve takip edilmesi gereken yol haritası son derece olumlu. Şöyle ki; Başbakanda, Cumhurbaşkanı Gül de. Kısacası atmosferin yaratıldığı günden buyana hükümet cephesinde konuşan herkes; şunu net veriyor. Paket yok! İşte maddeler, işte reçete yok! Yürütülen bir süreç var, ele alacağız, tartışacağız, ortak payda geliştirip, mutabakat sağlayacağız. İşte o zaman çözümü hep birlikte masaya getirmiş olacağız.

***

En önemlisi de İnsan Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erbeyin ifade ettiği gibi operasyonlar çözüm değil. Atalayda aynı fikirde. Sorunu salt bir güvenlik zeminine oturtmak yanlış. Bunun en can alıcı yönü demokratikleşmedir. Çok katılımcı ve geniş konseptli bir düşünce geliştirmek! Atalay bunu da; görüşülenlerin farklı kulvarda olanların teşkil etmesi. STKların, cemaatlerin, demokratik örgütlerin, sendikaların, kanaat önderlerinin Nasıl bir Türkiyede yaşamak istiyoruz?  Nasıl bir arada ve barış içinde yaşayabiliriz? sorularına birlikte cevaplar bulmak.

***

Sanırım; dünkü toplantıda masanın ucundakilerle masanın etrafındakiler belli bir noktada mutabakat sağlamıştır. Çünkü o mutabakat bilinmelidir ki; Güneydoğunun 30 yıldan buyana süre gelen sürecinin çözüme kavuşmadaki ana sözleşmesi olacaktır. O nedenle Atalayın şu sözlerini ciddi buluyorum: Kapısını kapatanların kapısını tekrar çalıyoruz. Bu güzel atmosferin içine hepimiz girelim. Bu işte yan çizen siyasi partilere baskı yapacağız. Bu hepimizin sorunudur

***

Evet! 100 yılda bir yakalanan bir fırsat. Heba edilmemeli, birilerine de kurban diye koz olarak kullanılmamalı. Güçlü demokrasiye herkes güç ve kafa yormalı; farklı söylem, farklı düşünce, farklı dil ve din gözetilmeden. Sen-ben demeden; herkes mevzuuyla alakalı elini taşın altına koyması gerekir. Çünkü bir fırsat, bir umut ve toplumsal bir kararlılık hasıl, öyle ise sokağı savaş alanına çevirmek niye? Güzel bir hafta sonu dileğiyle.