GİDEN MUTLU!
Eklenme: 5/14/2010 12:00:00 AM

Hüseyin Avni Mutlu. Üç yılı aşan Diyarbakır Valiliği görevinden sonra; İstanbul Valisi. Dün itibariyle bu görev değişimi kesinleşti. Yerine de; Çorum Valisi Mustafa Toprak getirildi. Önümüzdeki hafta içerisinde "görev" değişimi yapılacak. Mutlu gidecek, Toprak işbaşı yapacak. Haydi, hayırlısı diyelim. Ne diyebiliriz ki; devletin işleyişinde zorunlu bir değişim. Ne yazık ki; "atanmışların" görev statüleri böyle. Bayrak yarışı misali. Biri gelir, biri gider. Yani zamanı gelince görev ve yer değişikliği atanmış için kaçınılmazdır. Nitekim mülki amirler de bu kapsamda.

* * *

Doğrusu; Mutlu'nun İstanbul'a gidişi. Toprak'ın da Diyarbakır'a gelişi. Şuan için Diyarbakır'da çok farklı bir duygu esintisine sahip. Şöyle ki! Diyarbakır'ın "konum" gücü. Ve bu gücün "devlet" kademesindeki etkisi. Bir kez daha; "vasfını" ortaya koymuştur. Ayrıcalıklı bir kent olduğuna ilişkin. Çünkü Diyarbakır sıradan bir "Anadolu" kenti değil. 8 bin yıllık "tarihinde de" olmamıştır. Daima; "öncü" olmuştur.

* * *

Şöyle tarihsel bir sürece bakın. Daha doğrusu; öyle uzaklara değil. Son 3040 yıllık zaman dilimi içerisinde; "Mülki idareciler" açısından. Gelen ve gidenlerin "kaydettiği" makam aşaması. Stratejik bir kent. Siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel açısından; "denge" kenti. Burda devlet kademesinde "görev" yapmak ta ayrı bir meziyet. Bu meziyeti yerine getirip gitme zamanı gelince de; ayrı bir kazanım. Onun için; Hüseyin Avni Mutlu'nun İstanbul gibi "muazzam" metropol bir kente gitmesi bizler için önemli. Özellikle "kıymet" açısından.

* * *

Hem Diyarbakır'da görev yapıp ayrılan için. Hem de Diyarbakır'a yeni göreve gelen için. Bu kent toprağıyla ve yaşayanıyla "kucaklayandır". Yeter ki; sevgi kucağına karşı samimiyet gösterilsin. Eğer işgal ettiği makamı "hakkıyla, hukukuyla" ve demokratik dokuyla buluşturabilirse. Ve bu buluşmayı "halkla" kucaklayabilirse; ne Mutlu ona. Çünkü o "yarınların" kazanımına nail olmuştur. İşte Mutlu'nun bugün Diyarbakır için gurur. Kendisi için de Mutlu'luk veren; İstanbul valiliği görevi "bu iyi niyetin" kazanımıdır.

* * *

Dedim ya; son 3040 yılı göz önüne getirelim. Diyarbakır'da "Valilik yapan, Emniyet Müdürlüğü görevinde" bulunan. Hatta Askeri "görevde" olanlar. Belli bir kazanımdan sonra; birçok bürokratın hayal edip ulaşamadığı "mevkiye" geliyor. Mutlu'nun selefi olan Efkan Ala. Batman'dan Diyarbakır'a geldi. Üç yıl sonra; Başbakanlık Müsteşarı oldu. Ki biz onu; "Cana geleceğine mala gelsin" sözüyle hep hatırlıyoruz. Şimdi Mutlu! Siirt'ten geldi. Üç yılık görev sonrasında; başlı başına bir ülke konumunda olan İstanbul'a gidiyor. Tabi burda önemli olan; "ardında" bırakılan iz ve intiba. Hani derler ya; "hiç bir icraatın yoksa bile". Ardında "Hoş bir seda bırakmışsan da, ne mutu sana".

* * *

Evet! Mesleğimiz gereği kentin diğer idarecileriyle olduğu gibi Vali Mutlu'yla da sıkı bir diyalogumuz vardı. Her gün olmazsa bile iki günde bir görüşmüşlüğümüz olur. O nedenle; tanıma ve analiz etme noktasında kapsamlı bir fikre sahibim. Sıcak kanlı ve samimi. Özellikle "insan" odaklı bir düşünceye sahip olduğu gibi; "farklılıklar" zenginliğimiz diyen biri. Sorunlara "çözüm" getirici. Yeter ki sorunlara karşı "akla ziyan" bir düşünce üretilmesin. Herşey konuşulsun, ama uzlaşı sağlanılsın. Mutlu'nun en büyük ideali ve toplumsal duyarlılık kazanması gereken; "Diyarbakır'ın" imajı ve "marka" bir kent olabilmesi. Önemli uğraşlar verdi diyebilirim.

* * *

Dün öğleden sonra valilikte İl İnsan Hakları Kurulu toplantısı vardı. Üyesi olmam münasebetiyle; Vali Mutlu'yla bir araya geldik. Toplantı bir veda toplantısı oldu. Yüzünde; sevinç olduğu kadar hüzün de yok değildi. Buradaki veda konuşmasında "sözcükleri" seçerken; bir hayli dikkatliydi. Çünkü İnsan Hakları konusunda "duyarlı". Bir kaç not aldım; "Her ananın gözünden dökülen yaş, yüreğimizde acı olmuştur". Farklılıklar zenginliktir. Kültür ve medeniyettir. Onu yaşatan da huzurdur. Diyarbakır bir sevgi şehridir. Ona bir ver, o sana bin verir. Hak ihlallerinin yaşanmadığı, huzurun bütünlük kazandığı bir Diyarbakır, bir ülke dileğiyle". Mutlu İstanbul Valiliğiyle alakalı bir notta verdi; "Ben Diyarbakır'a bir verdim, o bize bin verdi". Buradan gitsek de; "gönlümüz ve sevgimiz" Diyarbakır'la.

* * *

Evet! Mutlu'yu "hoş bir sedayla" gönderiyoruz. Bir taraftan gururluyuz. Bir taraftan da hüzünlüyüz. Çünkü dostluklar, yakınlıklar, ikili ilişkiler "tez" inşa edilmiyor. Ne diyelim; "gönül birlikteliğimiz" hep var olacak. Peki; Mutlu'dan boşalan koltuğa oturan Toprak! Dün onunla alakalı da bir araştırmam oldu. Genç ve dinamik biri. Çorum halkı tarafından "kısa sürede" sevilen. Ve sıcak diyalog kuran, sosyal bir kişi. Bölgeye yabancı değil. Aslen Erzincanlı. Güneydoğu'nun en sıcak hareketli yıllarında, Bitlis, Ağrı bölgesinde görev yapmış. Siyasal iktidarla diyalogu da yüksek. Bekleyip göreceğiz. Çünkü kenti ve insanları tanıması için zaman lazım.

* * *

Hatırlarsanız! Mutlu Siirt'ten Diyarbakır'a gelirken. Ramazan-ı Şerif'in ilk günüydü. Cumhurbaşkanı Diyarbakır'a gelmişti. İftar yemeği sonrasında bir yazım olmuştu. Bu valiye "toleransımız" 6 ay. Ondan sonra konuşuruz diye. Ve üzerinden nerdeyse 6 tane altı ay geçti; Bugün onu "hüzünlü" bir kalple İstanbul'a gururla gönderiyoruz. Velhasıl; Giden Vali Mutlu'ya "yolun ve bahtın" açık olsun. Gelen; Vali Toprak'a da hoş geldin diyor ve başarılar temenni ediyoruz. Ve yazımı Hazreti Ali'nin (ra) Mısır Valisi Malik Bin Eşter'e gönderdiği emirname'nin özetiyle noktalamak istiyorum. Kulağa küpe misali;

* * *

Şöyle emir buyuruyor Hazreti Ali (ra) "Şimdi bilmiş ol ey Malik. Ben seni öyle memleketlere gönderiyorum ki, birçok hükümet idarecileri oralarda adaletle hüküm sürdü veya zulmetti. Sen, vaktiyle, nasıl senden evvelki valilerin yaptıkları icraatları gözden geçiriyordun, halk da şimdi öylece senin icraatını gözden geçirecektir. O zaman senin onlar hakkında söylediğin şeyleri, halk da şimdi senin için söyleyecektir. Kimlerin iyi olduğu, Allah'ın kendi kulları vasıtasıyla söylettiklerinden anlaşılır. Onun için biriktireceğin en sevimli azık, güzel işler ve iyi ameller olsun." Eee! İnsanlar da; "iyi amelleriyle" var olurlar. Boşuna "hoş bir seda" bırakmanın erdemlik olduğu söylenmiyor. Hayırlı Cumalar!