GÖNÜL YOLCULUĞU
Eklenme: 9/8/2009 12:00:00 AM

Söze dünkü 'aksamanın' özrüyle başlamak istiyorum. Sizinle olamadım. Tabi elde olmayan 'aksamadan' dolayı bu 'kesinti' yaşandı.

Teknoloji hayatı kolaylaştırdığı gibi, kimi zaman da böylesi aksiliklerle 'kilitliyor'! İşte önceki akşam da, böylesi bir aksama oldu.

Bilgisayarın 'Hard disk' denilen sisteminde yaşanan 'çökme' yüzünden, yazı kilitli kaldı. Ondan dolayı da; sizinle olacak olan 'hasbi-hal' aksadı.

Bu 'rötardan' dolayı özür diliyorum.

Buarada bakalım 'sistem' onarılırsa, kilit altındaki yazım dahil olmak üzere diğer bilgi ve dokümanlarıma yeniden kavuşabilecek miyim?

Onu 'Teknik laboratuar' nasıl çözecek göreceğiz. İnşallah 'sistemin' çökmesiyle oluşan kilitleme çözülür. Neyse diyelim!

***

Ve tabi ki; noktayı koyduktan sonra gündemimize ilişkin 'mevzuulara' dönelim. Bildiğiniz gibi dün haftanın ilk günüydü.

Bu münasebetle 'geçen' haftanın da 'devrettiği' konuların yanısıra 'Siyasal ve Sosyal' anlamda Diyarbakır bir hayli trafik hareketliydi.

Doğal olarak da bizler de aynı performansa dahildik. Öncelikle; 'Açılım Hamlesinin', Diyarbakır'daki trafiği yoğundu.

Şöyle ki dün Merhum İl Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan 'anısına', organize edilen 'Gaffar Okkan Gönül Yolculuğu' projesinin ilk adımı atıldı.

Aralarında Milletvekili, Sivil Toplum Örgütü Temsilcileri, Savcılar ve Hendek Belediye Başkanı dahil olmak üzere 32 kişi.

Bu kalabalık heyet dün Diyarbakır'daydı.

***

Gelişlerindeki ana hedef beraberinde getirdikleri bin adet 'gıda paketi', 500 çocuğa giyim yardımı ve 50 adet 'tekerlekli sandalyeyi' dağıtmak.

Amaç her ne kadar bu noktada hasıl idiyse de, 'ziyaretlerin' geliştirdiği anlamlar ve yapılan açıklamalar 'gönüldaşlığı' öne çıkardı.

İl Valisi Hüseyin Avni Mutlu'dan sonra Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'i ziyaret eden heyetin 'karşılaştığı' misafirperverlik.

Burada karşılıklı yapılan açıklamalar. Zihinlerde var olan birçok 'negatif' düşünceler, buz gibi eridiği gibi, AK Parti ve DTP'nin 'uzlaşısını' öne çıkardı.

Özellikle Baydemir'in misafirleri 'kapıda' elinde 'sevginin ve kardeşliğin' sembolü gülle ağırlaması, ayrı bir anlam taşıdı.

Ve karşılıklı sohbette Baydemir'in 'Barış Mitinginde' sarf ettiği  'Askere sıkılan kurşun bana sıkılsın' sözü öne çıktı.

***

Türkiye'nin 'resmini' ortaya koyan ve işte 'barış ve kardeşlik' sözünü söyleyen buluşmada Baydemir'in şu sözü önemliydi.

"Biz Mezopotamya ve Anadolu'nun insanları yani Türkler, Kürtler, Lazlar, Çerkezler, Gürcüler, Abazalar bütün etnik kimliklerimiz farklı buğday başaklarının taneleriyiz. Ayrı değirmenlerde öğütülmüş olsak bile aynı leğenlerde yoğrulmuş hamurun ekmekleriyiz".

Evet! Zaten en büyük sıkıntı ve çıkmaz sokak diye görülen 'çözümsüzlük', toplumsal ve siyasal zeminde 'empati' geliştirememizdir.

Şayet toplumsal yani 'sokaktaki' yaşayanlar noktasında 'empati' rüzgarını estirebilirsek, 'zorunlu' olarak diğer katmanlar etkilenir.

Nitekim Baydemir'in 'oluşturduğu' dünkü duygudaşlık, hem AK Parti Sakarya Milletvekillerini hem de Hendek Belediye Başkanını 'çok etkiledi'!

***

ETLE-TIRNAK AYRILIR MI?

Hendek Belediye Başkanı Ali İnci oluşan empatiyi işte bu sözlerle ifade etti. "Sizin 1 Eylüldeki konuşmanızı takip ettik. 'Askere sıkılan kurşun bana sıkılsın' dediniz. Size de teşekkür ediyoruz. Sizi konuşmanızdan dolayı tebrik ediyoruz. Türkiye'nin kalbinde ayrı bir yer ettiniz. Bir yerel yönetici olarak çok güzel bir konuşmaydı. Türkiye sizi farklı bir yere koydu. Türkiye'de ağlayan anaların, dağa çıkan ölen gençlerin ağlayan anaları da bizim için aynıdır. Misak-ı Milli sınırları içerisinde bulunan tüm Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Abaza Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Onların ağlayan anaları da bizim analarımızdır.''

Evet! 'Analar Ağlamasın'! Kardeşlerin 'kanı akmasın'- ötekileştirme ve yasaklarla boğuşmayalım. Özgürlükler de, farklı diller ve dinler de 'zenginliğimizdir'! Zaten Demokrasi'nin 'güçlenmesi ve hayat' bulması da, bu 'empatinin' ivme kazanmasıyla mümkündür...

***

Buarada akşam saatlerinde Başkan Ali İnci ziyarete geldi. Çay içip sohbet ettik. Gaffar Okkan'ı ve geçmişi 'yad' ettik.

İnci üç dönemdir Belediye Başkanlığı görevini yürütüyor. Aslen Trabzon Of ilçesinden. Ama uzun yıllar önce Hendek'e yerleşmiş.

Hendek'in 'etnik' anlamda profilini sordum. 'Türkiye'nin resmini Hendek veriyor' dedi. Yani; Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Abaza.

Bu kadar 'kozmopolit' bir ilçede yaşam ve sosyal durum nasıl? Et ile tırnak. Benim fındık bahçem var. Ama benim ortağım Kürt.

Çünkü ben ekiyorum, çapalıyorum, ilaçlıyorum, bu bölgeden gelip çalışanlar da topluyor. Yani 'ekmeği' bölüşüyoruz.

***

Evet! Başkan İnci, Baydemir'den de bir hayli 'etkilendiğini de' gizlemeden ifade ediyordu. 'Çok iyi bir başkanınız var. Sahip çıkın'!

Tabi bunu derken, DTP'nin içerisindeki 'sert üslupları' olanları da eleştiriyordu. 'Kürt Açılımını' canı gönülden desteklediğini söylerken bir de çağrıda bulundu. 'Güneydoğu, Başbakan Erdoğan'a sahip çıksın.' Bakın! Hendek Cumhuriyet Savcısı bile 'Kürt'!Onun için Demokratik açılım sadece Diyarbakır, Batman, Kürt kardeşlerimiz için geçerli değildir. Türkiye için geçerlidir."

Buarada Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker 'Açılım' noktasında Diyarbakır'da açıkladığı 'E Tipi Cezaevi'nin konumuyla alakalı dün de konuştu.

"Cezaevi'nin bir bölümü 'sembol' olarak, Müzeye dönüştürebilir. Diğer bölümler 'eğitim alanı' olacak."

***

ADLİ YIL AÇILIŞI.

Bir de dün 'Adli Yıl Açılışı' vardı. Her yıl yaşandığı gibi bu yıl da; 'Yargıdan' siyasal iktidara 'negatif' anlamda mesaj vardı.

Zaten son zamanlarda bu 'aleni' bir şekilde dillendirilmekte. Nitekim dün de Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker telaffuz etti.

Hem 'Kürt Açılımına', hem de hükümetin 'Yargı Reformuna', negatif bir 'yaklaşım' gösterdi.

Gerçeker, "Cumhuriyet ve Demokrasiyi birbirinden ayırmaya, üniter devlet yapısının güvencesi olan temel değerleri yıpratmaya yönelik düşünceleri doğru bulmadıklarını" belirterek, "Vatan, millet sevgisi, ilkel, modası geçmiş bir duygu değil, özgürlükçü demokrasinin ve toplumların geleceğinin de vazgeçilmez güvencesidir" dedi.

***

Diyarbakır'daki 'açılış' töreninde ise açılımın yaratacağı pozitiflik ve yargıdaki olumsuzluklar öne çıktı. Bir nevi Diyarbakır'dan 'cevap' gitti.

Bu anlamda Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar'ın 'açıklamaları' önemli ve altı çizilir nitelikteydi. Aktar, hakim ve savcıların, kendilerini hukukun ve demokrasinin evrensel değerlerinden önce devlete bağlı hissetmelerinin kurumsal bağımsızlıktan daha ciddi bir sorun olduğunun altını çizdi.

Ve ''Yargının yapısal sorunlarının yanı sıra mantaliteden kaynaklı ciddi bir tarafsızlık sorunu bulunmaktadır. Hakim ve savcıların seçimi, eğitim ve mesleğe kabul yöntemi de yargının tarafsızlığı konusunda ciddi sorunlara kaynaklık oluşturmaktadır'' dedi.

Hem adil yargılama ilkesinin hayata geçirilmesi hem de kişi güvenliği ve toplumsal barışın sağlanması için bağımsızlığın yanı sıra tarafsız bir yargının varlığının gerekliliğine vurgu yaptı.

***

''Yargı adaletin gerçekleşmesi yoluyla toplumsal barışın sağlanmasında görevini yerine getirmezse toplumda adalet inancı sarsılır, toplum kendini güvensiz ve güçsüz hisseder. Böyle bir durumda devletin en önemli kurumlarını da içine alacak şekilde yasa dışı oluşumlar ve çeteler pervasızca boy göstermekten çekinmezler. Geçmişle yüzleşme, adaletin gerçekleşmesi ve toplumsal hakikatin sağlanması için de tarafsız yargıya ihtiyacımız var.''

Baro Başkanı Aktar, avukatların yaşadıkları sorunlara da değinerek savunma makamını fazlalık, avukatı gereksiz bir mesleğin mensubu olarak gören, savunmaya tepeden bakan bir yargı anlayışı ile adil bir yargılamanın gerçekleşemeyeceğini dile getirdi.

***

'Açılım' cephesinin bir de Erdoğan ve Baykal'a bakalım. Onlar dün 'siyasal' anlamda nasıl bir koşu içerisinde bulundular.

Önce Başbakan Erdoğan! 'Kürt Açılımı' için bastığı düğmenin hareketliliğinde 'geri adım' yok. Baykal'la görüşmede ısrarlı.

'O gelmez ise, biz gideriz'! Bu anlamda ilk adım olarak bir kez daha 'randevu' talebinde bulunacak. Tabi istemi Bayram'dan sonra.

Hükümet, AK Parti MYK'sında bu kararları aldı... Yine AK Parti Merkez Yürütme Kurulu'ndan çıkan bir başka karara göre Erdoğan'ın açılım planı bununla sınırlı olmayacak. Kürt açılımı Meclis'e de getirilecek. Meclis'in açıldığı ilk hafta kapalı oturum gerçekleştirilecek. Ve burada Kürt açılımı görüşülecek.

***

BAYKAL MUM GİBİ ERİYECEK?

Gelelim Baykal'a. 'Randevuya cevabı' ne olacak? TV'lerdeki 'açıklamalarına' bakılırsa kapılarını açacak gibi görünmüyor.

ARENA programında izledim. Baykal, açılımın siyasi ve anayasal bir suç olduğunu iddia etti. Açılımı, ''vahim''(!) olarak nitelendiren Baykal, sürece kesinlikle destek vermeyi düşünmediklerini belirtti.

Baykal, açılımın gerginlik ve etnik ayrılık yaratmaktan başka bir işe yaramayacağını ve Türkiye'de etnik ayrışmayı teşvik eder hale geldiğini savundu.

SHP Genel Sekreteri olduğu dönemde partisince hazırlanan ''Kürt Raporu'' ile ilgili Başbakan Recep Tayyib Erdoğan'ın sözlerine de, Erdoğan'ın büyük bir ihtimalle raporu okumadığını ifade ederek, raporda yazılanların bugün söyledikleriyle çelişki oluşturmadığını iddia etti.

Buda şunu gösteriyor, tıpkı bugün 'seçim olursa' ne olur araştırmasında ortaya çıkan veri gibi; 'Baykal' mum gibi erimeye devam edecek.

Yani 'Kürt Açılımı' bir ölçüde 'Baykalsız' hayat ve ivme bulacak.