Zor be arkadaş, zor!.. Kelimeler düğümleniyor insanın boğazında sözcüklerde yer almak istemiyor!.. Ne yazılır, ne konuşulur, söze nerden girilir bilinmez, zihni de, aklı da kilitliyor!.. çaresizlik, eli kolu bağlı, kalmak! Gözyaşlarına ğark olmak.. Herşey kifayetsiz!..
***
Bir değil, tam 10 İlde.. Yüzleri aşan, ilçede.. 14 milyon nüfuslu bir coğrafyayı etkisi altına alan ve aynı anda; yüzyılın yıkımıyla yüz yüze gelip, felaketi yaşamak!.. Ve bu felaketin ortasında bulunmak, havasını solumak!!!
***
7.7, sonrasında ki 6.6 şiddetindeki artçılar.. Ve 7.6 ile yıkılanın, hasar görenin yerle bir oluşu.. Kıyamet günü!.. Ne diyor Deprem Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Ercan; 130 atom bombası gücünden beter.. Felaketin korkunç boyutunu özetleyen bir ifade olsa gerek!..
***
Hafızalardan hiçbir zaman silinmeyen Hiroşima ve Nagasakiye atılan atom bombasının yıkımı.. O an ve günlerde yaşadıklarımız!.. Tahribat, irkiltiyor.. 4 üzerinde can kaybı.. 20 binin üzerinde yaralı.. 6 bin civarında yıkılan, bina!..
***
Bu acı tablo karşısında; çaresizlik ve umutsuzluk girdabıyla, yüzeye çıkabilmek, zor be arkadaş!!.. Sözün bittiği yer denir ya, işte o naktadayız! Evet, devlet tüm imkanlarıyla seferberlik içerisinde, deprem bölgesinde!.. Büyük bir mücadele veriliyor.. Bunu inkar etmek vicdanı sızlatır.. Ohal ilan edildi.. Peki, yetiyor mu?.. İşte o yetmiyor!..
***
çünkü, 72 saattir enkaz altında kalanların yakınları için, her şey boş, hiçbir şey anlam içermez, yetmez de?!!.. Oun için ifade ettim, ağıtlar ve göz yaşları bile acıyı hafifletmiyor.. Saatin yelkovanından geçen her zaman; umutsuzluğa itiyor çünkü.. El kadar bebeğin, ağlama sesiyle ona ulaşmak, kurtarmak sizi sevindiriyor.. Ama bir kaç saat sonra ise, o bebeğin annesini ölü olarak enkaz altından çıkarmak, kor ateşine dönüyor..
***
Dün, 27 saat sonra Diyarbakırda yıkılan Sözel apartmanının enkazından sağ olarak kurtarılan 30 yaşındaki Süleyman Pekyanık, bir saat sonra Merve Özgürdemirin yaralı olarak, kurtarılmasına sevindikse de, AFADın son durumla alakalı, öğleden sonraki verdiği bilanço, kara bulut gibi çöktü üzerimize.. 4 bine yakın kaybedilen can var..
***
Evet, mal gitsin, mülk gitsin, bina gitsin, ev gitsin, işyeri harap olsun!.. Her ne virane olursa olsun, kimin umurunda?.. Lakin, canlar yanıyor, can pareleri enkaz altında, son nefesini veriyor, ölülerimiz çok.. Felaket büyük, öylesine büyük ki uzmanların beyanıyla; yüzyılın yıkımı bu! 6 gün süresince milli yas ilan edildi.. Bayraklar yarıya indirildi..
***
Ne diyebiliriz ki, Allah beterin beterinden korusun! demekten başka!.. Dün de ifade ettim, gün kavganın, şirretliğin, husumetliğin, hesap sorma, sorgulama, şu veya bu deyip ayrışmanın günü değil.. Gün bir ve diri olmanın günüdür, dayanışmadır çünkü, enkaz altında canlarımız var hala..
***
Kenetlenmemiz gereken; enkazları kaldırmaktır, cenazeleri defnetmektir, yaralarımızı sarmaktır Bunu da; milli bir seferberlik ruhuyla, dayanışma, omuz omuza verme, yardımlaşma, insani ve vicdani, rahmani değerleri üstün kılarak, yapmalıyız.. Doğrusu ülke insanımızın merhameti, insani duruşu tartışılmazdır..
***
Üstesinden geleceğiz!.. çünkü, bu ülkenin ve bu milletin sosyal sermayesi, rahmani duygusu çok güçlü!. Depremin vurduğu şehirler kısa sürede ayağa kaldırılacak. Ama biz bir sonraki olası felakete daha çok hazırlanmamız gerektiğini de; kulağımıza küpe edeceğiz Bir gün depremler binalarımızı yıkmayacak, canlarımızı almayacak, enkazların altında kalmayacağız!
***
Yaşadıklarımız ders-i ibret felaketler!!.. Farkında mısınız, son bir kaç yıldır yaşadıklarımız ve mücadele ettiğimiz olaylar silsilesine!.. Peş peşe gelen felaketler silsilesi.. Salgın hastalık mı?.. Kar, kış, sel felaketleri mi?.. Yangın mı?.. Ve enflasyon canavarı ile soygun dediğimiz fahiş fiyat furyası mı?.. Dövizdeki dalgalanma
***
Peki, tüm bu yaşanan felaketler tesadüf mü?.. Dün ekranlara ve sosyal medyaya baktım, yaşadıklarımız bir tesadüf mü, yoksa operasyonel bir hal var mı? diye.. Özellikle, depremle ilgili.. Ciddi ciddi; Depremi bile Haçlıların suni bomba patlatıp tetiklediklerini tartışanlar olduğunu görüyoruz
***
İnananlar kadar, bilim adamları dahi tartışıyor!.. Olabilir mi diye?.. Ee 1999da da benzer bir iddia vardı.. Der demez; sorguluyor insan ateş olmayan yerden duman çıkmaz misali!.. Büyükelçiliklerin kapatılması, Türkiye güvenli ülke değil gibisinden lafların üretilmesi; tesadüf mü?!.. Ya da geminin geldiği gün; Kağıthanede depremin olması! Bilemiyorum.. Gerçek şu ki; başımızda bir çok dert var?
***
Ne hazin ki, yürek dağlayıcı bir durum ki, hal böyle olmasına rağmen; bizi bize kırdırmanın gayreti içerisinde olanlar var.. Deprem üzerinde siyaset ve oy devşirmenin gayretiyle, saldırıyorlar.. Seçimi bir ölüm-kalım savaşı haline dönüştürerek; en küçük bir sorunu bile, alevlendirerek halkı galeyana getirmek istiyorlar Dil üzerinden, ırk üzerinden, milliyetçilik üzerinden faşizan saldırıları bile fütursuzca yapanlar var..
***
Gün bir olmanın günü sözünü bile içlerine sindirmek istemiyorlar.. En acı olan da, böylesi bir dönemde, cumhurbaşkanı adaylığının, bir yüzsüzlük, bir pişkinlik, hatta bir siyasi dolandırıcılık yarışına, sokulmasıdır Yazıklar olsun Bilinmesi gereken; ölümün var olduğu.. Ateş düştüğü yeri; yakıyor! İçimiz yanıyor ama elbette bugünleri de atlatacağız.
***
GÜNÜN SÖZÜ
Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız, vardığınız yerin önemi yoktur.
Failed to load the video