GÜZEL ŞEYLER SÖYLEYEBİLMEK!
Eklenme: 12/31/2016 12:00:00 AM

Yılın son günü!

Sene-i devriyeye dair fikr-i beyanımı dün kısm-i olarak aktardım…

Yaşanan…

Yaşatılanlara dair…

Yani bir nev-i içimi döktüm…

Son sözcük de, şu oldu…

Ne yazık ki!

Değişen, yenilenen sadece "takvim" yaprağı…

Ve ömürden giden; "zaman dilimi"

Ötesi…

"Dünya kendi ekseninde dönüyor"

***

Bilmeliyiz ki…

İyiliğin de,

Kötülüğün de,

Güzelliğin de,

Çirkinliğin de; "en büyük müsebbibi" biziz…

Ne diyoruz?

Kendin ettin, kendin buldun…

Dünya için de;

'Etme bulma dünyası" demiyor muyuz?

***

Evet!

İnsan "güzel, duygu yüklü" şeyler yazmak ister…

Beklenti de bu minvalde olur…

Düne dair…

Geçen yıla dair…

Geride bırakılanlara dair…

Pek tabi ki…

Yeni zaman dilimine dair; beklentileri de!

Aynı kulvarda; "güzellikler" oldu, olmalı, olacak diyebilmek!

***

Ne yazık ki!

Toplumsal noktada…

Ki ülke ve millet olarak da…

Bulunduğumuz, kıta açısından da...

Ama diyerek, "söze girmek" zorunda kalıyoruz…

Çünkü "hiç de" güzel şeyler olmadı?…

Güzelliklere imza atmadık?…

Kendimize…

Çevremize…

Bulunduğumuz coğrafyaya "ikmal" etmedik…

Yaşamadık…

Yaşatmaya izin vermedik/verdirmediler…

Sürekli kavga…

Sürekli şiddet…

Sürekli kaotik ortamı körükleyen; siyasi muhalefet gırtlak noktasında seyretti…

Kendi çıkmazımız…

İç ve dış; "hizipleşme-kamplaştırma?"

***

Ülke insanına…

Acının en felaketlisini…

Terörün en acımasızlığını…

İhanetin, kalleşliğin en dehşetlisini…

Siyasi…

Sosyal…

Ahlaki "edepsizliğin, devşirmenin" en büyüğü reva görüldü…

Yaşatadık, yaşattırdık, yaşattılar…

Ki bilumum iliklerimize kadar sirayet etti…

Beyin travması yaşadık.

***

Hele ki…

Küresel…

Emperyal…

Ve haçlı Siyonistler…

En sinsi yüzlerini…

En çirkin ruhlarını…

Ve en aşağılık hallerini…

Dün olduğu gibi bugün de…

İçimizdeki devşirmelerle…

Satılmış…

Hain erbaplarla gösterip, en dik alasını dayattılar…

Tarihi tekkerür ettirerek…

Bukalemun fikriyatlarıyla bize "enva-i" kumpasları kurdular..

Biz de kumpasa geldik.

Yaşatma gayreti içerisinde oldular…

Kısm-i de olsa, yaptılar.

Başardılar...

Biz de uyduk…

Uymaya zorunlu kılındık...

***

Anlayacağınız!

2016 yılı…

Her yönüyle "yaşam bedeli" ağır oldu…

Hem ülkemiz için…

Hem milletimiz için…

Hem de bulunduğumuz coğrafya için…

Yer küresi için...

Hiç kuşkusuz ki faturası…

Ülke…

Millet…

Ve devlet olarak…

A'dan, Z'ye herkes en ağır şekilde ödedi…

Bu toprakta, bedel ödeyen kalmadı…

***

Öyle görünüyor ki;

Yeni sene-i devriyede daha da ödeyeceğiz…

Çünkü "açtığı yara, bıraktığı iz" derindir…

Ekonomiktir…

Sosyaldir…

Siyasaldır…

Kültüreldir…

Dış ilişkilerdir…

Ortadoğu'daki dengesiz seyirdir…

Ve bizlerin "kor taassupla", müdahilliğidir…

***

Şimdi...

Hal-i hazırdaki vaziyete…

Diyebilir miyiz ki?

Kanunsuzluk yok!

Yolsuzluk…

Usulsüzlük…

Rüşvet…

Üçkâğıtçılık...

Hırsızlık, haksızlık yok, ya da yaşanmıyor?

***

Açık bir ifadeyle...

Yağmanın,

Kindarlığın,

Aç gözlülüğün,

Çıkarcılığın,

Bencilliğin, enva-i şuursuzluğu yaşanılmıyor…

Diyebiliyor muyuz?

Hayır…

***

Dahasını sıralarsak...

Yalanın..

Talanın..

Hilenin, hurdanın…

Kayırmanın…

Siyasi menfaatin,

Makam ve mevki hilebazlığının…

Velhasıl kelam!

Açlığın,

İşsizliğin,

Fakru zaruretin bedbaht halini yaşamıyor muyuz?

Yaşıyoruz!

İnkâr edebilir miyiz?

***

İktidarın muhalefete…

Muhalefetin iktidara…

Tahammülü..

Ya da işbirliğinin varlığını..

Milli bir dayanışma ruhu içerisinde olduklarını?

Olmaya dair, "niyet hâsılı" içerisinde olduklarını söyleyebilir miyiz?

Ne mümkün?

***

Anlayacağınız!

Yılın son günü olması münasebetiyle..

Tüm bu olup bitenlere…

Üç maymunu oynasak da…

Güne dair, hasbıhal etmesek de!

Bilinen gerçek şudur ki;

Hiçbir hadise…

Yaşadığımız hiçbir şey 'geride' kalmadı…

Kalamaz da!

Bilakis en çetin haliyle; "devam edecek?"

***

Elbette ki…

Olup-bitenlerin üstesinden gelinmeli…

Gelinecektir de...

Dün olduğu gibi, bugün de..

Ki o düstur da; "ümmet ve bir" olabilmemizden geçmektedir..

Eğer ki olabilirsek...

Eğer ki başarabilsek..

Eğer ki, "ümmet" olabilme inancını, üstün kılarsak...

***

Neden bu haldeyiz?

Neden bu hale getirildik?

Kusur kimde?

Hata kimde?

Yanlışları, kim ve nerde yaptı?

Telafisi mümkün mü?

Ya da "kusur batağı" kurutulur mu?

Eğer bunları sorarsak, sorgularsak?

Adil ve şeffaf cevap verebilirsek…

O zaman; "huzuru ve mutluluğu" yakalarız…

İçteki; "şuursuzluk" yok olup gider…

Ve bizde ümmet oluruz...

Ama…

İşte bu ama çok ağır ve kafdağı gibi…

***

Ama şu da bir gerçektir…

Yeni yıla dair…

Herkes; "bir umut" diyerek bakar…

Ki "umut" demek, geleceğe dair "mutluluk ve huzur" beklentisi, demektir...

***

Dün, Cuma idi…

Cuma namazında, imam hutbe okudu…

Hutbenin konusu da; "yeni yıla ve yılbaşı gecesine" dairdi…

Ama ana tema yılın; "nefis muhasebesiydi?"

***

İmam..

Cemaate mimberden şöyle seslendi..

"Ey cemaat!

Bilesiniz ki…

Kıyamet gününde insanoğlu şu beş şeyden hesaba çekilmedikçe Rabbinin huzurundan bir yere kımıldayamaz."

Birincisi…

Ömrünü nerede geçirdin?

İkincisi;

Ömrünü nasıl geçirdin?

Üçüncüsü;

Kazancını nerede elde ettin?

Dördüncüsü;

Kazancını nereye harcadın?

Beşincisi;

İlminle amel ettin mi etmedin mi?

***

Yani, yılsonu münasebetiyle…

Müminler…

Bu soruları kendilerine "sorması" gerekir…

İmam…

Özellikle, "yılbaşı" gecesine dair, şuursuzluklara da dikkat çekerek…

Şu uyarıyı yaptı!

Sevap-günah, hayır-şer konularında muhasebe yapılması gereken saatlerin, emek harcamadan zengin olmak arzusuyla kumar, piyango gibi şans oyunlarıyla heba edilmesi ne kadar da üzücüdür."

***

Velhasıl kelam diyeceğim…

Ki duamız da şu olmalı…

Yeni yıla dair…

Yüce Rabbim…

Ömrümüzün kalan kısmını geçen kısmından daha hayırlı ve bereketli yaşayabilmeyi bizlere nasip eyle.

Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yaşamaktan hepimizi muhafaza eyle.

Âmin"

***

YILBAŞINA HAZIRLIK?

Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Müslümanların yılbaşı kutlamalarına tepkisini 'Yılbaşına (Noel'e) Hazırlık' şiirinde şöyle dile getiriyor..

İşte Milli Şair'imizin her satırı bir ders-i ihtiva eden o şiir;

“Yılbaşına (Noel'e) Hazırlık

Ya Rab!

Böyle mi olacaktı benim cennet yurdum?

Baktım da etrafıma yalnızım ağladım durdum.

Bir mana veremedim, şu miladi yılbaşına!

Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına!

Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar.

Gördüm ki Noel için hazır, yer-yer çarşı-pazar

Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete

Heyhat! Duyuramadım, ne Ahmet’e ne Mehmet’e

Ya Rab! Kurtulsun! Hidayet ver bu millete

İslam’a gelsin milletim son versin şu zillete”