HADİSELER BUHRAN YARATIYOR
Eklenme: 5/14/2016 12:00:00 AM

Öyle ya…

Ortalık toz duman…

Enva-i hadise vaki…

Terör gemi azıya vurmuş…

Dört bir tarafta; "kan ve gözyaşı" hakim…

Kaotik bir ortam…

Terör…

Suikast…

Şiddet "nerden" geleceği, bilinmez bir halde…

Ahali korku ve panik içinde…

Öyle ki, "sokağa" çıkamaz, yolda yürüyemez hale geldi…

Vesayete…

Ve vekâlete dayalı, ülkeye yönelik bir "savaş" var…

Allah hayır eylesin…

Sadece dünün bilançosuna bakıyoruz…

Diyarbakır'da, bomba yüklü kamyon patlatıldı.

4 köylü öldü. 12 köylü ise kayıp…

Onların da patlamada parçalanarak, hayatını kaybettiği sanılıyor…

Hakkâri’de 8 şehit var…

İki katı da yaralı…

***

Ya siyasi, kulvar..

O mu; "kumpasvari" seyrediyor?

MHP…

Kongre belirsizliği içerisinde; "iç kazanı" taştı…

Bahçeli.. Akşener.. Özdağ.. Oğun..

Öyle ki; "bel altından" öteye, laf yetiştirmede…

Ha birde; "kim paralelci, kim paralelci değil" meçhuliyete döndü..

Yazık…

Garip olan da; "hükümetle hukuki bir işbirliği" olabilir mi, seyri…

Bahçeli…

Üç yetmeden "kurtulmanın" yolunu "ülkücüleri" iktidara taşımada görüyor gibi…

Eee…

Olmasın mı, "kaç yıldır" iktidarın nimetinden faydalanmış değil…

Baksanıza…

Türkeş yolu değiştirdi, "şimdi" iktidarın en baba adamı…

Başbakan Yardımcısı…

İktidar nimeti…

***

Kılıçdaroğlu…

Felaket tellalı gibi…

Öyle bir dil'e sahip ki, maazallah…

Ne diyelim…

Duamız odur ki, "dilini bal arısı mı, eşek arısı mı soksun"

Neyse, ahali "hangisine" âmin diyeceğini biliyor…

Sahi son sözü…

"Başkanlığı kan dökmeden getiremezsiniz.."

Yuh.. ki yuh..

Neyse…

İlgi görmedi, herkesi dehşete düşürdü…

Dün söyledim… Bir daha ifade edeyim…

Kılıçdaroğlu 6 yıldır hep konuşuyor ya…

Eeee, 6 seçimde kaybetmiş…

Ağız ve dil deforme olmuş…

Galiba, "dilinde tüy bitti"

***

Peki, Başbakan "kim olacak?"

Hala analizler yapılıyor…

Biyografilerden söz ediliyor…

Ha bir de, "bıyık" modasıyla, "başbakan" kim olacağı, sonucu çıkaran da var…

Neyse ki,

Şunun şurasında, 22 Mayıs'a ne kaldı ki?

İyi de, "kim olursa olsun?" ne değişir ki?

Sonuçta…

Geminin kaptanı, Erdoğan…

Rotayı da…

Olabilecekleri de…

Yapılması gerekenleri de, o belirleyip, karar veriyor…

Ha bu arada…

Şimdiden "Partili Cumhurbaşkanı" hayırlı-uğurlu olsun…

***

Biliyorum…

Diyeceksiniz ki, HDP'den bir haber yok mu?

Var…

Onların kulvar alanı, malum…

Ama hala bir karar vermiş değiller..

Hendek arkasında mı?

Hendek önünde mi, yoksa karşısında mı olunacak?

Bu meçhul..

Pek tabi ki; "Türkiyelileşme" belirsizliği sürüyor..

Demirtaş ayrı..

Baydemir ayrı..

Yüksekdağ ayrı..

Bilemiyorum, HDP'liler..

Özellikle; "Kürtler" parti tabanı..

"Kimin dediğine" inansın.?

Sahi, Önder uzun süredir arz-ı endam etmiyor?

Niye..

***

Velhasıl…

Bir zamanlar ne derdik…

Hani, 80 öncesi…

Tabi ki, sonrası da, kendini ikmale getirdi…

Ama şimdi, pek "mülahaza" edilmiyor.

Denirdi ki…

"Düşünen kafalara zararlı fikirler üşüşür…

Onun için…

Telaşa gerek, yok… Panik olmayalım…

Nasıl olsa…

"Büyüklerimiz her şeyi bizden iyi bilir, düşünür.."

Yani…

Şu kasvetli günde..

Yaşanan ve yaşatılanların "yarattığı" travmayla..

Ne sizin..

Ne kendimin "ruhunu" daha fazla karartmaya gerek yok..

Haftasonu, keyfinize "isot" olmadan..

Sözü bir kaç fıkraya bırakıp..

Azıcık da olsa, "ruhunuz" aydınlansın, yüzünüze tebessüm gelsin..

Vesselam…

***

Politikacı bu!

Seçim çalışmalarından dönen ve içi politikacı dolu bir otobüs şarampole yuvarlanmış.

Kazayı duyan köylüler olay yerine gelmişler ve cesetler kurda kuşa yem olmasın diye hepsini gömmüşler.

Sabah olunca jandarma olayı soruşturmaya gelmiş.

Komutanın biri köylülere sormuş:

- Demek bütün politikacıları gömdünüz.

Peki, öldüklerinden emin miydiniz?

Köylülerden biri cevap vermiş:

- Bazıları yaşadıklarını söylediler ama politikacıları bilirsiniz, hep yalan söylerler!

***

İki sosyalist iki horoz

İki sosyalist arkadaş oturmuş konuşuyorlardı:

- Arkadaşım senin iki araban olsa birini bana verirdin değil mi?

- Elbette verirdim.

- İki evin olsa birini verirdin değil mi?

- Verirdim tabi.

- İki horozun olsa birini verirdin değil mi?

- Hayır, vermezdim.

- Neden?

- İki horozum var da ondan.

***

Dua

Vaktiyle bir kanaat önderini milletvekilleri ziyaret eder.

Ziyaretin ardından vedalaşıp ayrıldıklarında çevresindekiler sorarlar:

-Efendim, sizi ziyarete gelen milletvekillerine dua ediyor musunuz?

Kanaat önderi: Hayır, der.

Milletvekillerine bakıp memleketim için dua ediyorum.

***

Dalkavukluk sınavı

Vaktiyle padişahın biri dalkavuk aramaktadır.

Ahaliye duyurulur.

Ülkenin dört bir yanından dalkavuk olmak için insanlar gelir.

Padişah bunları tek tek huzuruna almaktadır.

Sonrası şöyle gelişir:

- Gel bakalım! Demek sen dalkavuksun öyle mi?

- Evet padişahım.

- Ama sen hiç de dalkavuğa benzemiyorsun.

- Olur mu padişahım. Ben dalkavuğum âlâsıyım. Ben...

- Çık dışarı. Öteki gelsin.

- Demek sen dalkavuksun.

- Evet padişahım.

- Ama sen hiç dalkavuğa benzemiyorsun.

- Hayır padişahım ben tam bir dalkavuğum. Bakın...

- Çık dışarı.

***

Bu konuşmalar benzeri minval üzere tekrarlanır.

Derken içeriye son dalkavuk adayı girer.

- Gel bakalım. Demek sen dalkavuksun.

- Evet padişahım.

- Ama sen hiç dalkavuğa benzemiyorsun.

- Öyledir padişahım. Ben hiç dalkavuğa benzemem.

- Dur bakayım yahu. Sen biraz dalkavuğa benziyorsun.

- Öyledir padişahım. Ben biraz dalkavuğa benzerim.

- Tamam, işe alındın!

Benim paramla

Adamın biri dilenciye beş lira verir. Dilenci parayı alır ama adama sitemle sorar:

- Yahu sen iki yıl önce bana hep yirmi lira verirdin. Geçtiğimiz yıl on liraya düşürdün şimdi de beş lira veriyorsun, neden?

Adam:

- İki sene önce evlendim bu sene de çocuğum oldu. Durum bundan ibaret, deyince dilenci:

- Vaay, demiş. Demek benim paramla ev geçindiriyorsun.

***

***

Kim daha akıllı

Dursun ile Temel kahvede muhabbet ediyorlarmış.

Dursun sormuş:

- Söyle bakalım Temelciğim. Sence insanlar mı daha akıllı yoksa hayvanlar mı?

Temel cevap verir:

- Elbette ki hayvanlar daha akıllıdır.

- Peki niçin der Dursun.

Temel nedenini şöyle açıklar:

- Benim Çomar her söylediğimi anlıyor. Ancak ben onun söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum.

***

Üç ay mühlet

Hâkim adama sormuş:

- Davacıya olan borcunu üç yıldır ödemiyormuşsun.

Neden?

Adam boynunu büküp cevaplamış:

- Hâkim bey!

Borcumu ödeyeceğim ödemesine ama bana üç ay mühlet ver diyorum, vermiyor.

Üç yıldır beni oyalıyor!