Atık mı,
Beton mu,
Kirlilik mi,
Kaçak mı,
İmar yasağı mı her ne ise!
Söz gazetesi iki gündür, mevzuuyu konu ediyor.
***
Belge.
Bilgi ve dava konusu dilekçelerin ışığında.
"çelişkileri" ortaya koyarak manşetine taşıyor
Mesleği "yerine" getirerek.
Tabi ki; Belediyenin "durumu" kurtarma gayretine ilişkin "beyanatlar da" ayrı bir hadise olarak görüyor.
Yazıyor-çiziyor olması gerektiği gibi.
Gazetecilik!
***
Doğrusu.
Meseleye "müdahil" olma niyetim yoktu.
Şöyle ki.
Nasıl olsa Belediye ve Firma "olup-biteni" konuşuyor.
Gazetede kurul olarak;
"Haklıkları" ortaya koyma noktasında, görevini yerine getiriyor.
Ki ahali de, durumdan haberdar.
***
Aslında, mevzu netleşti.
Hadise tamamen ve bariz bir şekilde Belediye'nin "zafiyet ve keyfiyet" içerisinde olduğu gerçeği gün yüzüne çıktı.
Belediye tutanağı.
Firmaya ulaşan Encümen kararı.
Ki hepsi de "tapu" misali resmi belge.
En önemlisi de "ıslak" imzalı.
İnkrı da mümkün değil.
Resmi kayıtlara da geçmiş.
***
Haliyle.
çelişkiler de "gün yüzüne" çıktı.
Tespit tutanağındaki "ifadeler" ayrı,
Encümen kararındaki idari para cezasına ilişkin "gerekçe" ayrı,
Suç isnatlarına ilişkin "hükümler" ayrı
Yani neresinden bakılırsa bakılsın, "bir birini, yalanlıyor"
Belediye'nin ilk açıklaması daha bir vahimlik arz edici.
***
Şimdi, hakikati objektif gözle görelim.
Tutanağınızda diyeceksiniz ki;
"İnşaat atığı ve atıklarını" uygun olmayan yerlere döküyorsunuz?
Tutanağınızda ayrıca;
"Hiç bir araçtan" bahsetmeyeceksiniz?
Plakaları da yazmayacaksınız?
Şu-bu araç diye.
Ve tek bir tarihten söz edeceksiniz, tutanağı tuttuğunuz gün.
Güzel.
***
Sonra;
Bu tutanağı "hiç yokmuş" gibi sayıp, yeni iddialar üreteceksiniz.
Ve bunu da, Encümen Kararına nakşedeceksiniz?
7 kişinin "ıslak" imzayı taşıyan bir belgeyle.
Diyeceksiniz ki;
"İnşaat atığı" döktüğünüz için, alın size idari para cezası.
Bir de, "Mikser" yani Hazır Beton taşıyan aracı da, bir nevi "atık taşıyan" araç olarak, göstereceksiniz.
***
Dahası.
Bunlara ek olarak bir de Encümen kararında, "farklı tarihlere" vurgu yapacaksınız?
Tabi encümen kararı da hepsi aynı gün verilmiş.
5326 sayılı yasanın Kabahatler Kanunun 41 maddesi uyarınca diyeceksiniz.
Suç sabit olsa bile.
Ki bunun "idari para cezasının" üst limiti de, 5 bin lira.
Ama siz, katlama yaparak bunu, 9 bin 294 lira olarak, hükmedeceksiniz.
Ve 6 araca, "kopyala-yapıştır" misali Encümen kararı düzenleyeceksiniz?
Toplamda, 54 bin lira yekn ceza uygulayacaksın.
Oh ne ala.
***
Elbette ki.
Tutarsızlık ihtiva eden "uygulamaya" birileri dur diyecek.
Ki Canı yanan, firma "isyan" ediyor.
Cezanın "iptali" için de dava açıyor.
Gazete de, bunu haber yapıyor.
Vay sen misin haber yapan diyeceksiniz?
Sonra mı?
Olup bitene "kılıf" bulmaya başlayacaksın.
Yanlışlara "doğruluk" kazandırmak için.
***
Bu kez diyeceksin;
"Kaçak yapılara" beton döküldüğü için!
Cezayı da,
Encümen kararını buna bağlayacaksın.
Ama zerre-i miskal, bu yönde bir ifadeyi "resmiyete" döktürmeyeceksin?
İyi de kaçak yapının "denetmeni-muhatabı" Belediye değil mi?
Belediye.
Hazır Beton satan firmalar değil ki.
***
Buarada, "durum böyle" olsa dahi.
Yani kaçak yapıya beton dökülse bile "idari para cezası" yaptırımı yok.
Kuruluşun "ticari" serbestliği.
çünkü "yasada" böyle bir hüküm yok.
Yavuz hırsız misali olmaz mı?
***
Ve en son olarak da diyeceksiniz ki.
Varsa bir hukuksuzluk, mahkemelere gidilsin.
Yargı kararını verir.
Öyle.
Zaten hukuksuzluk olduğu içindir ki, firma yargıya gitti.
Gazete de yargıya gidişi haber yaptı.
***
En önemlisi.
Unutuyorsunuz.
Yargı birçok defa "sizin böylesi" keyfiyet arz eden uygulamanıza "dur" dedi.
Bir düzüne Mahkeme kararı var.
Böyle "idari ceza" uygulanamaz.
***
Velhasıl.
Ortada bariz bir şekilde yanlışlar üzerine "inşa" edilen bir belediyecilik anlayışı var.
İşte tüm bu hakikatler "gün gibi aşikr" olunca, meseleyi buraya almadım.
Müdahil de olmak istemedim.
Nasıl olsa; "ahali kararını" verdi, sağır-sultan bile duydu.
Ancak Belediye dünkü açıklamayla bu fikirden beni döndürdü.
Mesleki bir "eleştiriden" dolayı.
***
Yapılan yazılı açıklamada;
"Mesele" Medya'da "yargısız infaza" dönüştü deniliyor.
Mahkemeler var.
Hukuksuzluk var ise, Yargı'da çözülür deniliyor?
Elbette ki.
Ama olup biteni medyaya yüklemek ucuz ve sıradan bir savunma!
***
Sormak istiyorum sizce medyanın görevi nedir?
Görevi sizin değer ölçünüze bağlı mı?
Servis ettiğiniz, "reklm" haberleri vermek mi?
Ya da mail olarak attığınız "kendinizce kaleme aldığınız haberlere" yer vermek mi görevi?
Hazır reklam haber.
O ne ala, memleket.
***
Aslında, haklılar.
Sadece onlar değil.
Benzer birçok, "kurum" var.
Kendine has reklam haber servisi yapan.
Ne yazık ki.
Biz dhil, yerel basın bu konuda "sazan balığı" maşallah atlıyor.
Eee.
Haliyle, Başkan vekili Dağ "gönül" koyar.
Nasıl olur "bizi eleştiren, yanlışımızı yüzümüze vuran haber" çıkar diye.
Ne diyelim her şey ortada.
Takdir ahalinin.
***
Tabi şu da iyi bilinmelidir.
Haksızlığa "uğrayan" Gazetenin yan kuruluşu şirket olabilir.
Ki öyledir.
Ama Diyarbakır halkı da,
Kurumlar da şunu iyi biliyorlar ki "Söz Gazetesi" kime aynı haksızlık yapılsa, "karşı çıkar deşifre" eder.
Bu ilkesini,
Bu rüştünü de ispat etmiş bir yayın kuruluşu!
Bunu, Kayapınar Belediyesi de çok iyi bilir.
***
En bariz olanı;
KCK kapsamında tutuklu bulunan Belediye Başkanları Zülküf Karatekin'e bunun yapılmaması gerektiğini savunan.
Bir siyasetçinin "cezaevinde" olmaması gerektiğini söyleyendir.
Şehir imarını,
Olabilecek tahribatı da, "konuşup-tartışandır".
Diyeceğim yanlışı her kim ve hangi kuruluş yaparsa yapsın önemli değil.
Önemli olan; "hakikati" görerek karşısında durmamızdır.
Dahası, "yanlıştan" dönmekte, hatayı kabullenmekte "dürüstlüğün" göstergesidir.
***
Şunu da ifade etmek istiyorum.
Söz bu haberleri yazdıktan sonra, çok kişi aradı.
İmardan,
Yapıya, Ruhsata ve bir çok mevzuu hakkında, konuştu.
Derler ya; "bir dokun bin ah işit" misali.
Neyse..
Bilahare müzakere ederiz.
Şimdi, dersek!
Derler ki, "husumettendir.."