Halep!
Ne hazin ki;
"Kasvete gark olmuş" bir halde.
Kan ağlıyor.
Izdırap içinde.
Keder kusarak; "insanlığı" lanet edercesine çığlık atıyor...
Sokaklar.
Caddeler.
Evler.
Binalar; "insan" cesediyle dolu..
Parçalanmış çocuk bedenleri.
Kan-revan içindeki bebeler
Anaların.
Babaların "kor ateşi" içerisinde yaşadıkları; "vahşetin" ötesinde bir zulüm...
***
Halep...
Bugün, ki dört yıldır.
Yüzyılın;
En aşağılık,
En sinsi,
En komplike,
En canice,
En vahşi ve firavunvari; "İnsanlık soykırımına" maruz bırakılmış vaziyette.
***
Havadan.
Karadan atılan bombalar.
Kimyasal silahlar.
Misket bombaları.
Keskin nişancılar.
Emperyalizmin,
Küresel nemrutlar ve firavunlar; "kanı, gözyaşını, barutu" üçleyerek, insanlığı yok ediyorlar…
***
Kimin nam-ı hesabına!
Soran yok.
Sorgulayan yok.
İnsanlık desen; "hak" getire.
Kılı "kıpırdamıyor."
İnsanlık adeta, insanlığa "sırtını" dönmüş.
"İnsanlığın imhasına" göz yumuyor.
***
Ya İslam dünyası.
Neredeeee?
1.5 milyardan bahsediliyor; "ümmetin" varlığı…
Herkes "sus pus."
Süt dökmüş kedi gibi.
Sadece seyredip, duruluyor…
Zevk-ü sefa içerisinde…
Ne siyasal,
Ne sosyal
Ne de ekonomik,
Ya da güvenlik endeksine bağlı bir "yaptırım" içerisinde değiller..
***
En aşağılık hal ise.
Vahşeti.
Vahşeti yaratanlardan, medet umuyorlar.
BM.
NATO.
ABD, AB.
Rusya.
İran.
Deniliyor ki; "çözümü üretin."
Birazcık feraset, irfan, siyasi akıl olsa bu beklenti hasıl olmaz!…
***
Denilecek ki.
Bombayı atan kendileri,
İnsanları katledenler kendileri,
Suriye'de,
Irak'ta,
Arakan'da,
Afrika'da,
Afganistan'da; "katledenler" bizatihi kendileridir?
***
Dikkat edin.
Sesi çıkan.
Avazı çıktığı kadar bağırabilen.
Ama yine de "temkini" elden bırakmayan; bir tek Türkiye var.
Ki yalnız…
Desteğini veriyor.
Lakin kuşatılmışlığın ağı içerisinde kendi içiyle cebelleşiyor.
Terörün gemi azıya vurması.
Diplomatik saldırılar.
AB'nin yaratmak isteği kıskaç politikası; "sen sus" minvalinde!…
***
Velhasıl.
Küresel minvalde, söylenecek söz!
Düne kadar;
Demokrasiden,
İnsan haklarından,
Özgürlüklerden,
Çoğulculuktan,
İfade hürriyetinden,
Terörizmle mücadele gibi "yaldızlı" ifadeleri kullananlar.
***
Dünya'ya ders ve nizam vermeye kalkanlar…
Yine küresel; "müdahaleleri" ikmale getirenler.
Bunun için; "ülke işgal" edenler.
Dün olduğu gibi bugün de; "onların eline insanlık kanı bulaşmıştır."
Halep'teki; "çocukların kanları" ellerine değil.
Artık, yüzlerine,
Vicdanlarına "bulaşmıştır."
Çünkü onlar; vampir dünyanın Firavunlarıdır.
***
Son söz.
Halep virane,
Halep kan kusuyor,
Halep kaderine terk edilmiş; "acılardan bir türkü olmuştur…"
Çaresizliğe söylenecek söz!..
Ne olabilir?
***
AMEDSPOR'DA NELER OLUYOR?
Bu soruya!
Son günlerde spor kamuoyu cevap arıyor.
Nedeni de?
Takımdaki başarı ibresinin düşmesi.
Hele ki, kendi evinde kaybetmesi.
***
Son maç, Hacettepespor ile idi.
Kendi sahasında.
5–2 gibi bir skorla mağlup oldu
Anlam verilmiyor.
Siz haftalardır lidersiniz.
Şampiyonluğun güçlü adayı isiniz.
Takımlara korku salıyorsunuz.
***
Her şey yolunda gidiyor.
Kamuoyu arkasında.
Ekonomik noktada güçlü değilsiniz.
Ama futbolcu ve teknik heyetteki azimle; başarıyorsunuz.
Ama birden ne oluyorsa.
Geliyorsunuz!
Kendi evinizde, farklı bir skorla yeniliyorsunuz.
Hem de, 16 maçta sadece 4 galibiyeti olan bir takıma.
Sorulmaz mı; hayırdır?
***
Diğer bir, akıl-almaz durum da!
Bu gidişatı, "teknik" heyete faturalandırmak.
Başarılı Teknik Direktör'le yolları ayırmak.
Sertaç Küçükbayrak!
İki sezondur, "hayli başarılı" bir performans sergilemiş.
Lig'de; yarıfinale kadar takımı çıkarmış biri.
Hele ki, Ziraat Kupasındaki başarısı!
Tartışılmaz.
***
Peki, ne oldu da.
Birden; "başarı ibresi" düşüşe geçti.
Teknik hayat gönderildi.
Takımda, "huzursuzluk" baş gösterdi.
İşler tersine döndü.
Felaket tellallığı yapmak istemiyorum.
Daha işin başı.
Biliyoruz ki;
Amedspor isminden,
Hatta renginden dolayı bazı kesimlerce "pek sevilmiyor?"
Bunu deplasmanda görüyoruz; "sindirilemiyor?"
***
Pek tabi ki.
Burda, çift taraflı kusurlar var.
Yok değil.
Herkes kendisini sorgulamalı.
Ama!
Bu değildir ki; Amedspor cephesi açısından "vaziyete havlu" atmak!
Bilakis, "daha bir hırslanacaksın."
Böylesi zihniyeti "yıkabilmek" için.
Daha işin başı.
Sezonun ikinci yarısı var…
***
Amedspor.
Ne oluyor, sorularına çözüm üretmeli.
Ya da varsa içten kaynayan bir kazan durumu.
Ki olmaması mümkün değil.
Tüm bu gelişmeler, karşısında.
O'nu da, kamuoyuyla paylaşmalı.
Kısır döngü.
İçten pazarlık; "iki eksende" kendini tahrip eder.
***
Kaybeden, Amed olur.
Kaybeden Amed'e gönül verenler olur.
Tabi kimsenin buna hakkı yok.
Böylesi bir faturayı, kestirmek.
Hele ki Diyarbakır'ın güzide bir takımını; sıradalanlaştırmaya.
Vebali de,
Sorgusu da,
Hesabı da "ağır ödenir?"
Hal-i hazırdaki Yönetim; "iyi düşünmeli?"
Gidişata dur demeli.
***
Dışarıdan birileri.
Bunu Kayyıma,
Ya da siyasi konjöktöre bağlamasın.
Çünkü hiç alakası yok.
Ne yerel yönetimlerin.
Ne de siyasi vaziyetin.
Bazı aldığımız duyumlar yok değil.
O'nu da.
Şimdilik diyorum.
Kol kırılır yen içinde kalır düşüncesiyle…
Amed'e bir şeyler olmasın.
***
PERŞEMBE GÜNÜ!
Bu arada;
Perşembe günü önemli bir sınav var.
Ziraat Kupası.
Rakip üç büyüklerden Fenerbahçe.
Ki bir önceki yıl da, rakip olmuştu.
Kendi evimizde ağırlıyoruz.
Amed'in bu sınavdan, "alnının akıyla" çıkacağına inanıyorum.
Beklentim odur ki.
Neler oluyor yönündeki tüm soruları; "sahadaki aktivitesiyle" noktalayacak.
***
Bu arada maç bilet fiyatları da açıklandı.
Kale arkası; 30 TL.
Maraton 60 TL.
Kapalı 100 TL.
Misafir ise 150 TL…
Bilet satışları stat gişelerinde satılıyor.
***
Perşembe günü, herkes Amedspor'lu!
Şimdiden başarılar.
Ama centilmence,
Sportmence,
Olası provokasyonlara da meydan verilmeyerek!
Kolay gelsin.
Bir öğretmenin çığlığı.
Çığlık, Bingöl Solhan'dan.
Adem Doğan…
Şöyle sesleniyor…
Lütfen, "bu mesajımıza" köşenizde yer verin.
Gayret bizden,
Muvaffakiyet Allah'tan…
***
Selamun Aleykum.
Ben Solhan'da;
28 Ağustos Ortaokulunda Müdür Yardımcısıyım…
Okulumuzun kütüphanesi var, ancak kütüphanemizde kitap bulunmamaktadır.
Öğrencilerimizin okuyup faydalanabilecekleri kitaplara ihtiyacımız var.
Sizden yardım bekliyoruz…
***
Umut ediyorum ki.
Bu "sessiz çığlığın" burada ifade edilmesiyle.
Cesur.
Merhametli.
Vicdanlı gerçek öğretmenlerimizden gelen bu çağrıya…
Herkesin "gönlünden" kopan, bir yardımla katkı sağlar.
"Çam sakızı, çoban armağanı" misali.
***
Belki bir kaç arkadaş.
Eş dost, toplanıp "bir koli" kitap hazırlayabilirler…
Ya da, "evdeki kütüphanesinden" çıkarabileceği bir kaç kitap olabilir.
***
Hele ki yanında, gönülden kopan başka şey de varsa.
Kalem, silgi, defter, karton.
Resim kâğıdı veya boya.
Giysi.
Kışlık giyecekler. Ayakkabı, bot, mont.
***
İnancımız.
Değer ve kültürümüz der ki.
Bir çocuğu sevindirmek.
Hele ki, "insanı" eğitimde, sevaptır.
Kutsaldır.
İşte bu kutsal görev noktasında; "haydi el birliğiyle", Solhan'a.
***
Öğretmenimize ulaşmak…
İletişime geçmek adına da adresini veriyorum.
Cep telefonu da.
Lütfen kendileriyle görüşün.
Adres.
28 Ağustos Ortaokulu.
Bingöl/Solhan.
***
Adem Doğan.
Cep…
0534 322 8905.
Sevgili duyarlı okurlar.
Şimdiden.
Yapacağınız yardımlar,
Göstereceğiniz hassasiyetten dolayı sizlere teşekkürlerimi sunuyorum.