Hayata dair
Eklenme: 6/4/2011 12:00:00 AM

Hafta sonuna geldik takıldık! Kent noktasında, Geride bıraktığımız haftada, hayli yoğun bir "siyasi" trafik yaşadık! Seçimin, Son günleri olması münasebetiyle "daha" aktif bir hal devam edecek. Bildiğiniz gibi; Önce CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu ağırladık. Bir gün sonra da; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a "ev sahipliği" yaptık. Bugün de, BDP'nin "mitingi" olacak. Pazartesi günü de; Devlet Bahçeli geliyor. Hem de, 11 yıl aradan sonra. Seçim mitinglerinde; Liderlerin "karşılıklı" söylemleri ve üslup şekilleri, "hayli" sert. Vaatlere gelince; Her zaman ifade ettiği gibi "pek samimiyet" ihtiva etmiyor.

* * *

Neyse! Sabırla onları takip edeceğiz, 12 Haziran'a kadar. Buarada dediğinizi duyar gibiyim! Yetti. Bari hafta sonunda bizle "mülahaza" "siyasi" mevzu kokan bir ortam içermesin Yeter, "Sabrımız taşıyor" diye! Haklısınız. Ama elden ne gelir? Her şey "kilitlenmiş" şuan, seçim gününe. Devletin, Kurumları dahi "seçim" arifesinde "aman ha" yanlış yapmamanın, özeni içerisinde. Yaparsam, "seçim sonrası" bu makamda oturamam korkusuyla. Anlayacağınız; Seçimle yatıyor-seçimle kalkıyoruz. Taraflar da, birbirlerinin "değirmenine" su taşıyorlar, güçlü olabilmek için. Öyle ya; Ülkenin "sorunları da" ağır olunca. Elbette ki, Doğal olarak "siyasal tercih" anlamında, "alaka" yüksek.

* * *

Sözü fazla "siyasi mülahazaya" götürmeden, isteminize gelirsek. Yani. Zihinleri rahatlatma açısından "hasb-i halimizi" pazar yazısına alalım. Tabi, "Sabır dediniz!" Sabrımız taşıyor, "içimiz-dışımız" siyaset oldu diye. İşte, "Sabırla" bugün, meşgul olalım diyorum. Sabır, Ağır ve mana değeri çok yüksek tanım.. Evet, Atalarımız boşuna dememiştir "sabrın" içerdiği kutsiyete ilişkin şu sözü; "Sabır acıdır, ancak meyvesi tatlıdır" diye! Öyle ya; Sabır birçok ekseniyle "duygu ve düşünceyle" kişiye özgü kimlik alır. Hiç kuşkusuz ki; Hassasiyet ihtiva edici "hayat membası da" kişinin yaşam ortamıdır. O nedenle; "Sabır" aynı zamanda, insanoğlunun seyr-ü seferinde, tabiri caizse frendir. İlk etapta, Acı, ızdırap, hatta "öfke" seli oluştursa bile sonrası "tam aksi" istikamette, huzur, keyif ve kazanç sağlar. Bundan dolayıdır; Atalarımızın söylemi "sabır acıdır, ancak meyvesi tatlıdır" diye!

* * *

Tıpkı "dikenli yol" gibidir. Nasıl ki, "güzel ve hayat" kokan gülde, "diken" var ise. Onu dalından alırken, "dikeninin acısını" hissedersiniz. Ama kokladıktan sonra, size gelen "güzel kokusu", O acıyı alıp götürür. Hayatın, Koşusunda da "dikenli yolda" doğru ve başarılı seyir, sabırla mümkündür. Aslında, Sabır'ın mükâfatı tıpkı "kanat" gibi, insanı yükseltir. Yıllar önceydi. Sanırım; 1991'deydi. Söz Gazetesi'nin, Yayın hayatına yeni başladığı günlerdi. O zaman; "Sabır çilesi" diye, bir yazı okumuş ve arşivime almıştım. Dün, Arşivi şöyle karıştırırken, gözüme ilişti. Beyaz kâğıda daktilo ile yazılı olması nedeniyle, "sararmış" üzerindeki yazı da, okunmaz hale gelmişti. Malum; O dönemde yaygın olarak "bilgisayar" kullanmazdık genellikle "daktilo" kullanırdık. Buruşuk ve silinmiş haliyle yazıyı mercek altına alarak, "bazı bölümlerini" not aldım.

* * *

Bakın; Ne diyor "sabır çilesi" başlıklı o günkü yazıda? "Sabrın" ne gibi hikmetler içerdiğine ilişkin şöyle diyor. "-Sabır ruhtaki bütün değerleri imbikten geçirmektir. Kalbin damarlarında vücuda pompalanan kan gibi. Gönülden cisme yayılan ve oradan da hayata akseden iman, azim ve sevgi ışığını damıtır kalb mahzeninde. O mahzen bazen dar, sıkı ve sıkıntılıdır. Bazen tek bir pencere açılmaz ondan dış dünyaya. Fakat sonunda gözlerde ışıyan huzur, dudaklarda beliren tebessüm, yüze akseden aydınlık hepsi o mahzenden akıp gelen bengisu sızıntılardır." Hikmeti büyüktür "sabrın" vücuda gelişi. Bilirsiniz; Bazen hayat koşusunda karşılaştıklarımızla alakalı söyleniriz. "Bunca çile ve ızdırap değer mi" diye! Ne yazık ki deriz. Ancak ne var ki; Atalarımızın söylediği şu sözü de hiç hatırlayıp, düşünmeyiz. "Sabrın sonu selamettir" hikmetini. Hele şu sözü; Beynimizin "en derin" hazinesinde saklamamız lazım ki, "sabrın" yüceliğini hep hatırlayalım. "Yokuşta akmayan ter, çukurda gözyaşına dönüşür" vecizesini.

* * *

Yazının bir bölümünde şöyle diyor: "Sabretmeliyiz! Sabrın tatlı meyvelerini devşirmek için en sağlam ve yalçın surlarla çevrili bir sabır çemberi içinde dayanmalıyız, hayatın çile ve ızdırabına. Zafer ufkuna ulaşmak için kollarımızdaki "hayata bağlılık, dünya sevdası, tenperverlik, mal tutkusu" zincirlerini kırıp, yokluğu savunmak için sabretmeliyiz. Sevgi dolu bir dünyaya kanatlanmak, öz bütünlüğümüzü dış dünyada nakış nakış dokumak ve idealimizi kalb ve kafalara satır satır yazmak, ışık ışık çizmek için sabretmeliyiz..." Velhasıl; Demem odur ki "Allah sabredenlerle beraberdir". Anlayacağınız; İnsan, kendisi için başkasına kızarsa bu nefisten kaynaklanır. Ki bunun faydası değil zararı olur. Ama başkası için kızarsa kazanç sağlar ve o sözlerin faydasını sağlar. Şayet; Bir kimse beyninden söylüyorsa sıkıntı verir, kalbinden söylüyorsa. Sevse de hoş, Dövse de hoş. Ne var ki nefsi için olursa öfke, karşısındakine yardım için olursa buna gayret denir. O zaman; Ne sabırdan ne de gayretten korkmamalıyız.

* * *

İşte, Birey, aile ve toplum olarak bizim bu değerlerin "ağında", hayat nizamı inşa etmeliyiz. Yoksa Öfkeyle kalkan, zararla oturur misali en büyük düşmanımız "sabırsızlığımızdır" Velhasıl. Güzel, Huzurlu ve neşeli, bol güneşli bir hafta sonu dileğiyle. Pazartesi günü görüşmek üzere; Hoşça kalın.