Elimden,
Geleni yaptım, karşılık bulamadım!
Evet,
Bu sözler Başbakan Recep Tayyip Erdoğana ait.
Peki,
Kime hitaben ve neye karşılık bu sözleri, söyledi.
Sırrı Sakıka hitaben.
Malum,
Elim bir netice sonucu Sakık, 25 yaşındaki oğlunu kaybetti.
Evlat acısı farklı ve derin bir acı.
***
Başbakan Erdoğan,
Bu acının evresinde Sakıkı telefonla arayıp, başsağlığı dileğinde bulundu.
Sakık, işte tam bu esnada, Başbakana söylendi.
Akan kanı siz durdurabilirsiniz.
Bu meseleyi çözün, ülkenin azizi olursunuz! diye.
Erdoğanda,
Bu isteme karşılık, şu cevabı veriyor.
Ben elimden geleni yaptım, karşılık bulamadım.
***
Doğrusu,
Karşılıklı bu diyalog ve içerik, çok önemli.
Özelliklen de,
Tarafların mevzu üzerindeki, hassas noktaların çeki anlamında.
çünkü
Süreçle alakalı kısm-i bazda taraflar açısından arıza-i durum yok değil.
İki eksenli,
Ama Bizans oyunlarını hatırlatan, ne yazık ki mesele ekseninde stratejiler uygulandı.
Kangrenleşen mevzu ya,
Samimiyet ve tabi ki, hakkaniyet kabulüyle netlik bir alaka gösterilmedi.
Biri doğru yaptı,
Diğeri,
O doğru üzerinden kendisine çıkar alanı yaratma gayretinde oldu.
Biri yanlış yaptı,
Diğeri O yanlışı kendisine masumiyet kazandıran, atmosfere sokuyor.
***
Hep ifade ederim,
Tartışmasız çözüme ilişkin, önemli hamleler yapıldı.
Ve taraflar açısından; fırsatlar gelişti.
Kimse bunları inkr etmemeli ve görmezden de gelmemelidir.
Hatırlayalım, Haburdaki süreci!
Halk, barış geliyor, dağdakiler silah bırakıp geliyor coşkusuyla, yollara döküldü.
Haburdan,
Diyarbakıra insan seli oluştu yollarda, gelenleri karşılamak için.
Aşitiye duyulan özlemle.
Ama ne oldu?
Süreç,
Batıda farklı bir atmosfere dönüştürüldü.
PKK.
Ve tabi ki, BDPnin de, verdiği malzemeyle, medyanın çözümsüzlük iştahını kabartı.
Manşetler,
Yorumlar ve programlarla işlediler;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Teröre teslim oluyor diye.
***
Sonra,
İbre tersine döndü, gelenler hapse atıldı.
Yeni adımlar; takoz dolgusuna takıldı.
Bilahare,
Oslo görüşmeleri.
Hükümet,
Devlet ve PKKnın bir masada oturması..
Hükümet açısında özellikle büyük risk!
Ama oldu.
Lakin
Birden sırlar deşifre edildi.
Nitekim
Dün CHP bu görüşmenin muhtevasını, bayatlanmış haliyle sanki hükümet açısından ihanetlikmiş gibi, kamuoyuna yansıttı.
Gelelim,
Demokratik Açılım adı verilen; değişim harektına.
STKlar,
Bölge ahalisi ve siyasiler.
Bilge adamlar, görüşme trafiği içerisinde yer aldılar.
***
BDP ve AK Parti kurmayları.
Bu süreç içerisinde;
Haftada bir toplanarak, süreç analizinde bulundu.
Öneriler,
Paketler ve talepler, ardı sıra, taraflarca ikmal edildi.
İmralı, Kandil ve Avrupa,
Beri yanda Ankara güzerghında, ciddi haberleşme.
Öcalanın ev hapsinden,
Kandildekilerine de farklı bir hayat koşulu yaratmak.
Sonuç itibariyle;
Derler ya her adım, her konuşulması gereken konuşulup-tartışıldı.
Öyle ki; niha-i karar aşamasına gelindi.
Protokol bile hazırlandı.
***
Ama ne oldu;
Habur gibi,
Oslo gibi bir anda; Aşiti ibresi, çatışma-savaşı göstermeye başladı.
Silvanla
Başlayan çatışmalı süreç, bugün en dehşetli noktaya gelerek, devam ediyor.
Ve esen,
Bu ters rüzgr taraflar arasındaki, köprüleri attı.
çatışma, saldırı, ölümler,
Operasyon, gözaltı ve kaçırmalar.
Tabiri caizse;
Taraflar açısından kim kimi yakalarsa.
Ki Suriyenin,
Hal-i vaziyeti, bölge açısından tam bir kırılma yarattı.
***
Şimdi;
Konuşulan ve ifade edilen, üzerinde tepilen ne, ölümler.
Kim kimden daha fazla kişi; öldürmüş.
Ve gün; kansız geçmiyor.
Önceki gün, 8 polis, dün de 10 izinden dönen silahsız asker.
30 yıldır,
Toprağa verilen can; 50 binin üzerinde.
Nereye varacak bu ölümler?
çözüme mi?
Sanmıyorum, çünkü rakamlar orta yerde, bunun mümkün olmadığını.
Bilakis;
Daha beter kan akıtıp ve can aldığını, gösteriyor.
***
Bir bütünlük içerisinde demek ki;
Ne,
Sorunu çöz, ülkenin azizi ol diyen,
Ne de,
Ben elimden geleni yaptım, karşılık bulmadım diyen,
Meseleyle,
Alakalı randıman alıcı doğru bir mecrada yol almamıştır.
Onun için;
Bugün barıştan, uzlaşıdan, müzakereden.
Daha doğrusu,
Meseleye çözüm bulma gayretinden vazgeçilerek çatışma dili kullanılıyor
***
Velhasıl,
Gidişat kötü, o nedenle önce üslup ve dil değişmeli.
Hakikate dönülmeli,
Taraflar kendi üzerlerine düşen sorumlulukla; Biz nerde yanlış yaptık sorusuna cevap bulmalı.
Hatanın tekerrürü kmil olmasın ki; çözüm odaklı, samimiyet söz sahibi olsun.
Özelliklen de, siyasiler şikyete ve şikyet etmeye sahip değiller.
çünkü onlar çözüm aktörleridir.
Yoksa;
Şuan ki kim daha fazla öldürdü zihniyeti sürer ise.
Bilinmelidir ki;
Ölümlerin yarattığı kin, nefret ve şiddet duygusu; farklı mecraların gelişmesine vesile olur.
Ki maazallah burada olabilecekleri ifade bile etmek istemiyorum.
Görünün köy kılavuz istemez.
Hal-i lem ortada.
Seyir defteri,
Yarınların hayli derin ve karanlık olacağına işaret ediyor.