HAYDİ, YEMİNLİ MUTABAKATA!
Eklenme: 7/11/2011 12:00:00 AM

Peşin ifade edeyim! Belki, Siz bu yazıyı okurken, CHP "yeminsizlikten" vazgeçmiş! Hatta Zaman kaybı, yaşatmadan Meclis'e intikal etmiş... Ve Cemil Çiçek'in, "Yemin etmeyen Milletvekili var mı?"çağrısına, kulak kabartmış. Çağrı üzerine de, Alfabetik sıraya gere CHP'nin "yeminsizleri", dizayn olmuş. Sırayla, Kürsüye gelerek; "......Anayasa'dan sadakatle......" deyip, yemin etmiş olacaklar.. Çünkü Evdeki hesap çarşıya uymadı" misali acemi siyasetçi anlayışıyla, "aldığı" marjinal kararı, çözümlüktü. Demokrasiye, Yakışmayan "kazdığı" çukura düşmenin de, hayıflığıyla CHP, "AK Parti'den gelen mutabakat çağrısını" karardan dönme fırsatı olarak gördü. Ve 72 saattir, "Tükürdüklerini yalayacaklar" ağır olan Başbakan'ın ifadesiyle.

* * *

CHP, "Yemin etmeye" meyil vermiş. Öyle görünüyor ki, dönüş de yok! Ki bugün, Sabah erken saatte "son karar" için, AK Parti grup başkanvekilleriyle bir araya gelinecek. Mutabakata varma noktasında. Uzlaşı olacak gibi. Hele, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "ısrar" partileri esir alır sözü, CHP'ye "kulakta küpe". Tabi, Cumhurbaşkanı Gül'ün Bulgaristan gezisi çıkışında yaptığı açıklama ve heyetine dâhil ettiği BDP'li Türk. Ayrı bir yazı konusu. Gül "Kürt meselesinin realist bir şekilde" ele alınıp, çözüme yönelinmesi gerekir diyor. Önemli.

* * *

CHP AKİL OLMALI?

CHP'ye dönersek. Ve böylece, Bir ayı geride bırakan "yemin" krizi CHP cephesinde aşılmış olacak. Her ne kadar; Bu "çözümle" kazanan demokrasi olacak diyorsak. Aslında, "Yeminsizlik" ve "yemine dönüş", CHP'nin "akil" halini ortaya koymuş oldu. CHP, Gerçeğini "gözler" önüne serdi, Ana Muhalefet olabilme vasfı noktasında sınıfta kaldığı. Ve tabi ki, Parti liderinin "karar" mekanizmasındaki, profesyonelsizliği. Önce, CHP "sayısal" olarak, Ana muhalefet olma zorluğuyla karşımızda duruyorsa da. Siyasal, İcraat ve hükümeti "çalışmaya" zorlayan mekanizma olma, noktasında "beceriksiz". Bu vasıfta çaktı. Kılıçdaroğlu da, Ana muhalefet lideri olabilme "özelliğini" taşımada, henüz "profesyonel" almadığını gösterdi. İktidara ve milli iradeye yönelik "hamlelerinde" hep, "geri" tepmekte. Aldığı Marjinal kararlar karşısında, "sürekli", "fikir" cayması yaşıyor.

* * *

Bakalım, Bu Ana muhalefet partisine yakışmayan "marjinal" karar olarak gördüğüm "yeminsizlik" ve sonrasındaki karar. CHP'ye, Ve lideri Kılıçdaroğluna "ders-i ibret" ve tecrübe kazandırmaya vesile olur mu? Olmalı. Ama, İnadım inat derse, "o da" marjinal partiler kulvarında, "yok" olmaya mahkum olur. Tarihte, Benzer "siyasal" düşüncelerin "siyaset mezarlığının" hangi yerlerinde olduğu malum. Pek tabi ki, MHP fırsat ganimetiyle "yemin" etmekle kazandığı Ana muhalefet vasfını, kaptırmadan devam ettirir. Nitekim, Şuan bu minvalde hayli güç ve taraf bulmakta. CHP "akil" olmalı. AK Parti'nin "mutabakat" sağlama, fırsatını kullanmalı.

* * *

BDP NEDEN ÇAĞRISIZ?

Peki, BDP'nin "yemin" boykotu ne olacak? Malum, Öcalan "yemin" edebilirler noktasında, vize verdi. Mutabakata varılırsa, yemin edebilirler. Nitekim, 15 Temmuz'da "kıyamet" kopacak denilen, gerilim de yok sayıldı. Öcalan, "15 Temmuz" etkisiz kalmıştır dedi. Ancak, Dün BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş'tan "olumsuzluk" ihtiva edici açıklama geldi. "Bizi bağlamaz; AK Parti ve CHP'nin ortak deklarasyonu..." Tabi, Bu ifadeyi söylerken, "siyasi anlamda" haklı bir ses. "Bizi bu sürece katmadılar ve dışladılar." Yani, BDP sürece katılsaydı "yemin edebilirdik" diyor Demirtaş. Cemil Çiçek'le görüşülürken, "çağrı olmadı mı?". Bu soruya; Demirtaş şöyle cevap veriyor. "AK Parti ve CHP, bize bir çağrı yapmadılar. Oysa yapılması gerekirdi. Bu sürece bizim de katılmamız sağlansaydı, mutabakat metnine bizim de görüşlerimiz yansısaydı, o zaman biz de yemin eder ve Meclisteki muhalefet görevimize başlardık".

* * *

Bu görüş, Bir ölçüde BDP'nin "boykot" kararı ve yemin etmeme, eylemi tez sona erecek gibi görünmüyor. Cumhurbaşkanı Gül'ün davetlisi olarak Bulgaristan gezisine katılan Ahmet Türk ifade etti. Bir süre devam eder. Öyle inanıyorum ki, Meclis tatile girmeden "yemin" boykotu sona erer. Sonuç itibariyle; BDP, AK Partiden CHP'ye yapılan "çağrı" gibi, sağlanacak mutabakat gibi, "hamle" bekliyor. Tabi, Ben BDP'nin "boykot" tavrına, ilk günden beri, katılmadığımı ifade etmiştim. Demokrasi, Milli irade ve çözüm üretme fırsatları açısından, "doğru bir eylem" tarzı değil diye. Daha farklı, Ama "marjinal" olmayan bir eylemle, "iktidarı" siyasal anlamda, adım attırmaya zorlayabilirdi? Neyse! Hava "yumuşuyor", atmosfer çözüme ve çözümsüzlükleri ortadan kaldırmaya doğru gelişme gösteriyor.

* * *

KÜRT SORUNUNA REALİST YAKLAŞIM

Umutvarım ki, BDP de "hafta içerisinde" yemin eder. Ve, Başbakan'ın açıkladığı "Hükümet" programındaki, Kürtlerle alakalı stratejiye yönelir. Çünkü, Başbakan Erdoğan Yeni hükümet programında sorunun adını Kürt meselesi diye koydu. Ve öyle ifade etti. Ayrıca, yeni anayasa vaadiyle birlikte Kürt sorununa ilişkin demokratik açılım da var hükümet programında. O zaman, Kaybedilecek gün, hafta ve ay var mı ki, "inada" yüklenmek. Üstadın bir ifadesi var; "Kürt sorununun" demokratik zeminde çözümü hâsıl da. Biz Kürtleri, Meclis'e kapıdan sokmaz iseler "biz de pencereden, bacadan" gireriz. Velhasıl, Top şimdi Çiçek'in, BDP'ye "özel" mesajı ve AK Parti'nin "görüşme" randevusunda.

* * *

Çünkü, Aksi seyir, hızla "demokrasi" kaybına ve krizine neden olmaktadır. Eğer, AK Parti'nin, CHP'nin ve BDP'nin gayesi "demokrasiye" güç vermekse. Artık, "Marjinal" düşünce ve üstünlük zihniyetine "prim" vermemeliler. Haydi, Başbakan Erdoğan kurmaylarını, BDP'ye "çay içmeye" göndersin. Orada oturup konuşulsun. "Mutabakata varılsın", demokrasiye güç kazandırılsın. Bu işte, Tatlıya bağlanıp, "Milli irade" mekanizması ful çalışmaya başlasın.