HAYRA ALAMET DEĞİL…
Eklenme: 9/13/2023 12:00:00 AM

Şu sıralar, garip garip, hadiseler vücut buluyor..

Özellikle de, 28 Şubatın sinsi kokusunu veren, Başörtüsüne yönelik saldırılar söz konusu!?..

Tablo üzerinde yürütülen tartışmalar, dile getiriliş şekli, toplumu ciddi yönden saflara bölüyor..

Daha korkuncu sanırsınız ki başı örtülü ile başı açık milli bir meselenin iç çatışması yaşanıyor gibi!..

***

Onu provoke eden, ateşi gürleştiren de, gerek başörtü karşıtı gerekse de başörtü destekçisi siyasi partiler ve onlara gönül vermiş insanları safı ve kodlamasıyla, fikri beyanları cereyan edenlerin oluşu..

Bunlar sağlıklı bir icraat içerisinde değiller..

Vaziyet yüksek dozajlı çirkinleşiyor toplumun ekseriyetinin sinir uçlarına dokunur hale gelindi

***

Son üç vaka..

Biri kısa saç kesimli, boyalı, kafa yapısı değişik, yaşlı..

Yüzünde halk deyimiyle meymenet yok?..

İlerisinde başörtülü, sıradan bir bayan.. Sorgusuz, sualsiz hesapsız, nefret tohumu ekercesine saldırıyor

Sen bu hastanede tedavi olduğun için benim tedavi olma süremi uzatıyorsun!..

***

Ruhunu ağzından dökülen sözcüklere kaptırmış..

Öbürü iyi giyimli tesettürlü bir genç kıza aralarında hiçbir diyalog olmadığı halde; ağzına geleni saydırıp ağır hakaret ediyor.

Bir başkasına bakıyorsun, elini başörtüsüne atıp, almak istiyor?..

28 Şubatvari Aynı kafa yani

***

Bende oluşan hissiyat şudur ki, mütedeyyin insanları, karşı atağa geçirip, çarşı-pazar arenasında çekiştirmek, karşı hamleler geliştirmek isteniliyor..

Bu da, korkunç sonuçlar doğurabileceği gibi, şeytani hesapları olanların da ekmeğine yağ sürer..

Buna dikkat etmek lazım

Deriz ya; oyuna gelmeyelim..

***

Benzer bir çok hadisede ifade ettiğim gibi!..

Bu şarlatan, patavatsız, bozuk karakter sahibi, kirli ve sinsi anlayışların körüğünü elinde tutan kesimlere verilebilecek en güzel, en anlamlı ve akılcı cevap, azınlıkların azgınlıkları olarak görüp, gerekenin yapılmasıdır!..

Kaldı ki, Türkiyede başörtü diye bir sorun yok, kalmadı!..

Kamunun her alanında; serbest!..

***

Netice itibariyle, kıvılcımla büyük yangın çıkarma gayreti içerisinde olan bu densizlere yeterli, doğru ve istikrarlı bir yaklaşım, ortaya koymadığımızdan dolayı olsa gerek, ikide bir peyda oluyorlar..

Ne yazık ki, ortamı da geriyorlar?..

Bence biraz da, bu alana çözümsel yönde meyil etmemiz gerekir..

Hadi ordan sizi gidi densizler dersek..

Eğer ki bunu becerebilirsek alayına sonsuza kadar kilit vurmuş oluruz!?.

***

HAYATTAN BİLE SOĞUTTUNUZ?

Şu siyasilerimiz var ya; düşman başına!..

Siyasi serüvenlerinde, yılları bırakın, gün hatta saatte bir katakullileriyle yatar, kalkar olduk

Öylesine dehşetli, öylesine aymaz, öylesine şirretlik içeriyor ki, maazallah..

Bırakın soğumayı, duyduğunuzda, gördüğünüzde, mideniz bulanır olur hale geldi..

***

Yaşananlar, ya da politika diye sunulan siyasetin ruhunda, hiçbir şekilde demokratik bir olgunluk ve rekabet ölçüsü yok!..

Niyet eden de yok?..

Varsa yoksa, hile, desise, ihanet ve kumpas, bel altı operasyonel yalanlar ve algılar üzerinden, kündeye getirmek!..

***

Peki, tüm bunlar ne için?!..

Ülkenin ve milletin ali menfaati için mi?.

Ya da, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel toplumsal sorunların çözümü için mi?..

Hayat pahalılığını ortadan kaldırmak, yaşamın tüm alanlarında eşitliği sağlamak, hak ve hukuku tesis etmek için mi?!

İnsan hakları için mi?..

***

Dahası, daha demokratik, daha eşitlikçi, daha çağdaş, modern, toplumsal beklentilerin, sağlanabilmesi için mi?!..

Türkiyeyi ve Türkiye insanını, yer küresinde küresel güç, küresel üstünlüğe getirmek için mi?..

Terörü, şiddeti, kan ve gözyaşı hadiselerini sonlandırıp, huzuru, barışı, kardeşliği tesis etmek için mi?!

***

Hiç de!..

Zerre-i miskal, onların ne siyasetinde, ne hedeflerinde, ne de gayelerinde yeri var?.

Peki ne var?..

Sadece ve sadece kendilerine özgü ihtirasla, koltuk kapmak, köşe ele geçirmek?..

Onun için de, ne önlerini görürler, ne de etraflarına bakarlar, tek odaklandıkları şey; ya hedefledikleri koltuk, ya da oturdukları koltuktur?..

Gözleri başka şey görmez!

***

Hal-i vaziyet ortada!.. Yerel seçimlerin sath-ı mailine girmiş bulunuyoruz.. Muhalefetin, özellikle CHPdeki iç karışıklığı görüyoruz..

İstanbulun koltuğu ne olacak?..

Kalkıp, oturmadaki tek dert bu!..

Sanırsınız ki, tapu onlarda!..

İstanbulu çok mu seviyorlar?!..

Olsa idi, 5 yıl gibi kocaman zaman diliminde İstanbul ahalisine bir gül, verir ya da dikerdi?..

Ama o da yok!?.

***

Şu İstanbul mevzusu, görünen o ki koltuk düşkünlüğüyle, şamar yiyecek..

Ne diyorduk, İstanbulu alıp idare eden, Türkiyeyi de alıp, idare eder?..

Örnek mi Erdoğan..

Ama İstanbulu aldığı halde, bir gül dikmeyi bile akıl edemeyenlerin de, Türkiyeyi kaybedeceğini, elde avuçta ne varsa, uçup gideceğini bilmesi gerekir..

Örnek mi, kara kara düşünen İmamoğlunun hal-i durumu?!

***

Hasılı kelam!..

Muhalefet, bir bütünlük içerisinde ülke insanını her yönüyle koltuk ihtirası yüzünden, siyasetten de, politikacıdan da, seçilmişlerin tümünden soğuttuğunuz gibi, bıktırdınız!..

Bi kendinize gelin, bi ettiğiniz yemine sadık kalın ya!..

Ahali için değil, kendiniz için biraz dürüst olun!..

Ama nerde?

Bunlar, insanları hayattan bile soğuturlar.?

Ki soğutmuşlar da!..

***

GÜNÜN SÖZÜ

İhtirasın körelttiği kalpten, göze yansıyan ışık değil, karanlık olur

Failed to load the video