HEPSİ BİR RÜYA-İMİŞ?!
Eklenme: 6/1/2017 12:00:00 AM

Eeebe yuh yani…

Hala…

15 Temmuz'a "kontrollü darbe" deniliyor…

Yazık ya!

Davalara bakın…

Sanık ifadelerine bakın…

İddianamelere bakın…

Ne yani o gece; "bir rüya mıydı?"

Kâbus mu gördük…

***

Hadi izah edin…

O tankların, insanları ezip geçtiğini..

O tüfeklerin, namlusundan çıkan kurşunları..

Helikopterlerin..

Savaş uçaklarının…

Jetlerin "havadan" bomba yağdırmasını

Meclisin..

Başbakanlığın..

Cumhurbaşkanlığının..

Özel Harekat Daire Başkanlığının..

Gölbaşının..

Nasıl bombalandığı...

***

Köprülerin..

Otoyalların…

Şehirlerin…

TRT'nin..

Diğer özel TV kuruluşlarının bombalanması..

İşgali..

Yayımlanan bildiriler…

Ve bilanço; 249 Sivil şehit..

3 bine yakın gazi…

***

Yani tüm bunlar…

Yaşanmadı…

Yaşatılmadı…

Hepsi bir "rüyanın kâbusu muydu?"…

Akla ziyan bir durum...

***

Yani.. Yani bunların hepsi kontrollü olmuş..

Ama…

Rüya imiş…

FETÖ denilen bir terör örgütü yok..

O paşalar..

O apoletli komutanlar..

O omuzu kalabalık Generallar..

15 Temmuz gecesi; "sahada" değillermiş..

Hepsi "evlerinde" mışıl, mışıl uyuyormuş..

Bazıları da, düğünde halay çekiyormuş..

Yani kimsenin "haberi yokmuş?"

Darbe mi, o da ne?

***

Baksanıza!

Hepsi tek ağızdan, söyleniyor...

İlkez; FETÖ'yu burada duyuyoruz...

Darbeyi de…

Asıl darbeye müdahale eden bizleriz…

İnsan aklıyla...

Devlet şuuruyla…

İrade temsiliyetiyle; "alay etmek" bu olsa gerek..

***

Ne diyeceksiniz!…

Elbette ki, söylenecekler…

Çünkü, ülkenin ana muhalefeti "bel çıkıyor?"

İşte Kılıçdaroğlu…

Hala da, "darbeye" kontrollü darbe diyor…

Ve kollayan bir siyasi duruş…

***

Aslında işin sırrı belli...

Ama, gözler "görmemek için" kapalı tutulunca…

Durum; "flulaşıyor.."

Şöyle tarihin derinliklerine inelim…

Ülkedeki, "darbelerin" ana ruhuna..

60'tan, 70'e…

80'den, 28 Şubat'a…

2007'den, 17-25 Aralığa…

Ve 15 Temmuz!…

***

Hepsinin!…

Üst aklı, "dış" patent içeriyorsa da..

Ana akım..

Saha aktörleri..

Figüranlar…

Bir bütünlük içerisinde; "sol, Seküler, Kemalist" anlayışın, savunucuları olmuştur…

Yani darbeye "kontrollü darbe" diyen; "işin ele başı!"

***

Hep ifade ediyoruz!

Eğer ki, "darbe" olmuş olsaydı…

Bu ülkede...

Kim Cumhurbaşkanı...

Kim Başbakan...

Kim hükümetin kurmayları olarak, "arz-ı endam" edecekti..

İşte bunun "deşifresi" lazım!…

Bu da işin "siyasi ayağıdır.?"

Ama, pek de alakadar olunmuyor…

Arıza-ı durumda; burada!

Neyse!

Uyanalım uykudan…

Herşey bir kâbus imiş…

***

DEĞİŞECEKLER?

Erdoğan, kürsüde…

Bin 44 gün sonra…

Parti grup toplantısında, milletvekillerine seslendi…

Salon çoşkulu…

Partililerden sevgi gösterisi var.

Özellikle, gençlik kolları…

Başbakan Yıldırım, Genel Başkanvekili sıfatıyla..

Kısa bir konuşma yaptı..

Sonra, Erdoğan'ı davet etti…

***

Uzun uzadıya konuştu…

Ama parti açısından..

Genel itibariyle; "özeleştiriye" odaklandı…

Çünkü, gelen şikâyetler...

Tepkiler...

Eleştirilere odaklı; "teşkilatlar ve yerel yönetimlere" mesaj verdi...

Tabi ki, ileriye dair "sonuç" hamlelerini de aktardı...

***

Ne dedi Erdoğan?

- Bu yıl sonuna kadar biz tüm il yönetimlerini, ilçe yönetimlerini, belde yönetimlerini yenilemek durumundayız.

Adeta bir mental eskimesi görüyorum, dolayısıyla bu değişikliği yapmaya mecburuz.

Belediyelerimizde nerelerde, ne gibi eksiklikler var, şikâyetler nedir bunların üzerine gitmemiz gerekiyor."

***

"- Bir ekip burada oluşturacağız..

Bir ekip de cumhurbaşkanlığı makamında oluşturacağız.

Bu ekiplerle çok yoğun bir kontrol mekanizmasını çalıştıracağız.

Çünkü aldığımız şikâyetleri neticeye ulaştırmamız gerekiyor."

***

Değişim…

Yenilenme..

Ve şikâyetlerin cevap bulması noktasında…

AK Parti'de..

Bu hafta itibariyle; "çetin bir rüzgar" esecek..

Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz..

Ama diyorum ki..

Yenilemenin bir de; "hesap sorma-sorgulama" ayağı da olması gerekir…

Çünkü, "iş yapanın yanında kar kalırsa…"

Gelen için de; "nasıl olsa" olur.

BENZETMEYE BAK HELE!…

Önce;

"Kutlu Doğum" etkinliklerine, "saldırdılar…"

FETÖ "patenti" denildi...

Sonra..

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'e "bel altı" varmaya çalıştılar…

FETÖ ilişkili diye..

Şimdi de...

Çocuklarıyla Camiye giden…

Camiler'e çocukların "gelmesini" özendirme, çabasında bulunanlara dil uzatıldı…

Birileri, rahatsız oldu…

Patent aynı…

Yine; TGRT…

Ne hikmetse, bu minvaldeki "rezillik-sinsilik" içeren saldırılar buradan çıkıyor…

Osman Ünlü…

TGRT'ye göre, ilahıyatçı-yazar biri..

***

Fetvatçı!!!…

Ünlü beyefendi…

Rahatsız olmuş…

Rahatsızlığı nasıl bir hazımsızlık ki?

Söylenmiş...

Kendince keramette bulunarak…

Neymiş…

Anneler çocuklarını yanında, camiye gelmesinler…

Kur’an okumaya gelen çocuklar camiye teşvik edilmesin…

Ekinlikler yapılmasın..

Eğlenmeleri için, "bölümler" açılmasın..

Tüm bunlar uygun değilmiş..

Bakınız hadsizce şu ifadeyi kullanıyor…

Olup-bitene şu benzetmeyi yapıyor…

“Senin etkinliğin batsın.

Bu yaptığın yarın camiyi kerhane haline getirmektir…”

Hayda…

***

Rezilliğin ötesinde bir benzetme..

Sözde bir alım..

Sözde bir ilahiyatçı..

Sözde bir akademisyen…

Hadi ordan...

Camide bu tür işler caiz değilmiş-miş?...

Kerameti kendinden menkul beyefendi…

Peki, hangi hükme göre?

Yok…

***

PEYGAMBERİMİZ MESCİDDE GÖSTERİ YAPANLARI İZLEDİ

Oysa Hz. Peygamber (as)’ın eşi Hz. Aişe birlikte Habeş’ten gelen bir ekibin ki ekip çocuklardan değil büyük adamlardan oluşan bir ekip olmasına rağmen mızrak oyununu seyretmesi ve Hz. Ömer’e de “Engel olma” emri ortada iken hangi alimin Allah Resulü’nün hilafına böyle bir fetvayı verebileceği sorgulandı.

Buhari’de geçen ilgili hadis aynen şu şekilde rivayet edilir:

Habeşistanlıların Mescid-i Nebevî'de yap­tıkları mızrak oyunları kadın-erkek pek çok kimse tarafından da seyredilirdi. Hz. Ömer, bir defasında bunu engellemek istemiş, Rasûlullah ona "Bırak oynasınlar" demiştir.

Hz. Aişe'ye bizzat Hz. Peygamber (asm), bu mızrak oyununu seyretmeyi teklif etmiş, onu ridasıyla örterek, mescidde icra edi­len oyunu beraberce Hz. Aişe validemiz usanıncaya kadar seyretmişlerdir.

Hz. Aişe validemizden aktarılan rivayetlerden bazıları şöyledir:

- Habeşliler mescidde oyun oynuyorlardı, ben de Habeşliler'e bakıyordum; bu hâlde iken Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) beni perdeliyordu. Ömer o Habeşliler'i oyunlarından engellemeye davrandı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellam) Ömer'e: "Onları eminler olarak bırak. Ey Erfide oğulları, emniyet içinde olun (oynayın)" buyurdu. (Buhari, İdeyn, 25)