HESAP SORAN YOK…
Eklenme: 6/6/2017 12:00:00 AM

Yolsuzluk..

Usulsüzlük..

Ve keyfiyete dair; "kamudaki" zafiyete dair…

Bir önceki yazıma…

İlgili ve yetkili bir kurumun idarecisinden gelen mesaj..

İsmi bende saklı…

Bakınız nasıl bir serzenişte bulunuyor..

Tabi, ilgili ve yetkili zevata da, "duyurulur" mahiyetli…

***

Diyor ki…

Ülke olarak zor günler geçiriyoruz…

Ülkemiz bir taraftan dış güçlerle mücadele ediyor..

Bir taraftan da ülke içindeki vatan hainleri ile amansız bir mücadele veriyor.

Bu doğrultuda hemen hemen her gün şehit haberleri alıyoruz…

Yüreğimiz dağlanıyor…

Acı ve gözyaşı…

Ama bir kesim var ki; "vatan, bayrak, iman" edebiyatı yaparak mevki ve makamlarını kullanarak yolsuzluk yapıyor…

Diyarbakır’da resmi kurum müdürlerinin son yıllardaki mal mülk artışında inanılmaz bir değişim var..

Sadece kurum müdürleri değil…

Şube müdürleri, memurlar ve bekçi bakıcılar, mühendisler dahil…"

***

Burada araya giriyorum…

Elbette ki; "tüm kesimleri" kast etmek mümkün değil..

İşini..

Görevini..

Makamını..

Verilen vazifeyi "layıkıyla" yerine getirenleri tenzih ediyoruz…

Evet…

Mesaja devam ediyoruz…

***

***

"İnanılmaz bir servet ediniyorlar…

Bu söylediklerim çoğu tek maaşlı…

Ama çocukları özel okullarda…

Altlarında lüks arabalar…

En lüks dairelerde oturuyorlar…

Giyimleri, kuşamları, harcamaları "en baba zenginlere" taş çıkartıyor…

Bu değirmenin suyu nerden geliyor?

***

Sorsanız!…

Eşim'e miras kaldı..

Kayınbabanın desteği var…

Tabi kendi ailesinden, ya da babadan kalan birazı söyleyemiyor..

Çünkü, "ahali" babayı da, kendisini de biliyor…

Hep "eş ve kayınbaba"…

***

Bakınız...

Resmi kurumlarda gün ihalesiz geçmiyor..

Mutlaka, ihaleler yapılıyor..

Ama dikkat edin…

İhaleler genellikle aynı firmalara peşkeş çekiliyor…

Bakım onarım işi her yıl kesintisiz yapılır…

Ki bunlar, doğrududan temin usulü ile yapılıyor…

Ama ne hikmetse; "her yer aynı yer" bakımdan geçiriliyor..

***

Kırımlara bakın…

Yapılan işlere bakın…

Hizmet alımları…

Temizlik..

Güvenlik..

Otomasyon…

Ya yemek teminine dair; "milyonluk" ihaleler!..

"Tekel" misali…

***

Okur soruyor…

Devletimizin neden sormuyor?

Neden nerden getirdin diye, hesaba çekmiyor…

Kurumlar başı-boş hesap soran yok..

Kısacası…

Özellikle valiliğin…

Kamu kurum ve kuruluşlarındaki; "doğrudan teminleri.."

Pür ama pür hassasiyetle; "mercek" altına alınması lazım..

Tabi okur'un bu anlattıkları…

Vaziyetin durumuna; "devede kulak" bile değil…

***

KAYYUMLARA HASSASİYET!

Ercan Ezgi..

Çözüm Der Genel Başkanı…

"Kayyumlar" başlıklı yazıma istinaden, sayfasına not düşmüş..

Diyor ki…

"Bölgeye atanan kayyumlar yerelin rengini…

Hassasiyetlerini…

Ve siyasi atmosferini iyi analiz etmeli..

Sert çıkmamalı..

Bu mazlum ve mağdur halka ne kadar hassas ve şefkatli yaklaşırlarsa emin olsunlar geri dönüşümü misliyle olur.."

Cuk diye oturan bir tespit…

Ama ne yazık ki; "vaziyete!" Fransız olanlar var…

İşte arıza-i durum da burada…

***

BİR BU KALMIŞTI?

Pes yani…

Bu nasıl bir hadsizlik…

Ama ne diyeceksin…

İş zıvanadan çıkarsa, hal-i vaziyet böyle olur..

Herşey arap saçına döner…

Son günlerin tartışılan kurumu…

Diyanet İşleri Başkanlığı!…

Ve Başkan Mehmet Görmez…

Yeni bir polemikle; "işbaşı" yapılmış…

***

Ama bu kez!…

Durum; "öncekilere" göre farklı..

Saldırı..

Yerme..

Polemik konusu ettirme…

Hesap bakiyesi yaratma;"içerden…"

Yani, Diyanet kurumunun bizatihi "kendi beyanındaki" muğlak hal...

***

Gazete sütünlarına da yansıdı…

Zevatın teki…

Ki, "inlik" içeren bir fikri beyan sorusu…

Diyanet Din İşleri Yüksek Kurulu'na sormuş…

Demiş ki…

"Haram parayla hac olur mu?..."

***

Cevaba aman ha dikkat…

Hem de pür dikkat…

Kurul'da, "o inoğlu ine" demiş ki..

"Pek uygun-"caiz" değil..

Ama… Hac geçerli olur.."

Hopala…

Akla ziyan bir durum..

Nasıl olur?

***

Şimdi..

Hırsızlık yapacaksın..

Rüşvet alacaksın..

Sahtekarlıkta bulunacaksın..

Hatta, uyuşturucu satacaksın…

Silah ticareti yapacaksın…

Kiralık katil olarak, "para" kazanacaksın…

***

Sonra!…

O parayla, "hac farizasını" yerine getirmek üzere, Hac'a gideceksin…

Kurul'un fetvasıyla…

Pek uygun değil; ama "Hac farizasını" yerine getirmiş olacaksın..

Hadi ordan…

Bir değil, binlerce kez hadi ordan denilmeli...

***

Ne hikmetse!…

Din İşleri Yüksek Kurulu…

Bu "hadsizliğe", haddini bildirmesi nokta-i nazarında "pek uygun değil" tavrında!…

Yazık…

Eee..

Boşuna söylenmiş bir söz değil..

Ki dün de buradan, ifade ettim; "yarım doktor candan, yarım imam dinden eder" diye...

***

Vaziyet bu!…

Kurul hangi akla göre böyle bir "cevazlık" içerisine girmiş bilemiyorum..

Gerekçesi her ne ise!…

Böylesi bir soruyla…

Ve verdiği cevapla, "gazete manşetlerine" konu oluyorsa…

Buradaki arıza-i durum; "dini dejenere" etmektir…

Başka da, tarifi olamaz..

***

Açık.. Ve net olarak…

Tamamen…

Kirli ve devşirme içerikli…

Saçmalığın da ötesinde….

"Sinsilik" içeren "Haram parayla Hac olur mu?" sorusuna…

Kurul'un verilmesi gereken, en basit cevap şu olmalıydı..

***

"Eee bee gafil…

Sendeki nasıl bir düşüncedir ki..

Sen…

Haram para ile hac farizasını "bir arada" düşünebiliyorsun..

Hatta cümlesini kurabiliyorsun..

Hadsiz…

Terbiyesiz…

Bir de ben müslümanım diyeceksin…

Bu nasıl bir soru?…" diyerek haddini bildirmesi gerekir..

***

Velhasılı kelam…

Her yönüyle; "bağnazlık" kokuyor…

Mistik bir fikir…

Aynı minvalde; mistik bir cevap!…

***

Neyse!…

Diyanet İşleri Başkanlığından bir açıklama geldi…

Açıklamada şöyle denildi...

"Din İşleri Yüksek Kurulunun söylediği şudur:

Haram parayla yapılan hac, her ne kadar biçimsel olarak yerine getirilmiş görünse de böyle bir hac dinen makbul olmaz ve haccın hedefleriyle asla bağdaşmaz."