Denilir ya;
Et kokarsa, tuz var.
Peki, ya tuz kokarsa!
İşte, "o zaman" durum vahim olur.
Evet, Yargı'da şuan " tuz kokar" kulacını atıyor...
Hızla ilerliyor.
Geçmişin verdiği, husumetin "tetiklemesiyle".
Hele ki, "ideolojik-siyasi" kamplaşma varya, berbat!
***
HSYK.
Hkim ve Savcılar Yüksek Kurulu.
Malumunuzdur.
Tarihsel "işlevine" baktığımızda, maşallahı(!) var.
Enva-i desise.
Döneme göre, "yelken" açan tartışılır bir kurum hep oldu!
İktidar "mücadelesi".
Ya da, "iktidara" arka bahçe olma, gayreti.
Veya Muhalefet.
***
Aslında, "ikmale" gelişi.
İşlevi.
Kararları.
Seçim ve seçilme şekli dhil.
Ve sorgulanılmaz oluşu.
Polemik mevzusu olduğu gibi, tarafgir "kamplaşmaya" neden olmuştur.
Senden-benden hesabı.
***
Bakınız, 12 Ekim'de seçim var.
16 bin civarında, Hkim ve Savcı sandık başına gidecek.
22 üyelik, HSYK'nın 10 üyesi'ni seçecekler.
Lakin "seçim öylesine" bir atmosfere girmiş ki, "iktidar mücadelesine" döndü.
YARSAV mı,
Cemaat mı,
Hükümet mi,
Sendika mı kazanacak?
***
Doğrusu, kazanan kim olursa olsun!
Sonuç kimden yana, neticelenirse, neticelensin?
Ortaya çıkan, siyasi ve ideolojik kamplaşma neticesinde, "kaos" üreyecektir.
çünkü "iktidar" olabilme asli aracı haline geldi, Yargı.
Bu durumda, adil, tarafsız ve "tuzu kokmayan" bir yargıdan söz edilebilinir mi?
Tartışılır.
***
Tabi, saflar da artık aleni.
Kimse, "hangi" cenahtan olduğunu, gizlemiyor.
Kimse, yargının toplumsal saygınlığına bakmıyor.
Herkes kendini koruma ve kollama açısından; "hangi safta" olduğunu, gösteriyor.
Ve söylüyor da, çekinmeden!
***
Seçimlerin tam arifesindeyiz!
Diyarbakır Adliyesi.
Şuan tabiri caizse; "seçimin ve adayların" markacında.
Özellikle, Cemaate yakın olanlar.
Eski başsavcı.
Geçmişte burada görev yapan yargıçlar.
Hepsi!
Yani seçim arenasında bulunan "kampların" aktörleri olarak "cirit atıyor."
Oy avcılığı için.
***
Düşünün.
Ve pür dikkatle, irdeleyin.
HSYK seçimini.
Seçimin tarafları olarak; "ölüm-kalım" meselesi olarak görüyorsa.
Ve birbirlerini "yok edebilme" sonucu olarak değerlendiriyorsa.
Diyorum ki; "sandıktan" demokrasi değil, kaos çıkar.
***
Nitekim!
Organizmalar dhil.
Ortaya konulan fikirler.
Tarafların birbirine "yükledikleri" misyonlar.
Durumun "ant-i demokratik" seyir icra edeceğini, gözler önüne sermektedir.
Onun için, HSYK sonuç itibariyle "konumunu" tuz kokar noktaya seyir ediyor.
***
Bu ifadem.
Bugün için de geçerli.
12 Ekim günü için de.
Ondan sonrası için de, geçerlidir.
Bundan dolayı da;
Yargı "şaibeli ve kriz üretici" atmosferden kurtulması gerekir.
Bunun da yolu, bellidir.
***
Daha çağdaş.
Daha modern.
Daha demokratik.
Daha adil, tarafsız ve eşitlikçi bir kimliğe dönüştürülmesidir.
Ve tabı ki, "sorgulanabilinir" bir mekanizma da işletilmeli.
Aksi takdirde; "değişen" iktidar gücü olur.
Ötesi, döneme uygun "dümen" tutma olur ki "O da "gelen gideni aratır" misali!
***
Ağız ve Diş Hastanesi!
Aranıyor.
Evet, bir Başhekim aranıyor buraya.
Aylar oldu.
Şuan vekleten, "yürütülüyor".
Suya, sabuna dokunmadan; O da nereye kadar.
**
Bir önceki başhekim, Dr. Hamza Koca.
Malum, "aniden" istifa etti.
"Gördüğüm lüzum" üzerine denildi.
Sonra ortaya çıktı ki, yüklü bir müfettiş zimmeti söz konusuymuş.
O. Hastane yönetiminden bir kaç kişi.
***
Buradan, o gün seslendirmiştim.
Biri "kamuoyunu" aydınlatsın.
Aylar geçti, kimse de "tık" yok.
Tıpkı, koca hastanenin "başhekimsizlik" hal-i vaziyeti gibi.
***
Yeni, DKHB Genel Sekreteri Dr. Murat Kanğın.
Atanalı aylar oldu.
Hal-i hazırda; "medya" ile yüzleşmiş değil.
Uzak kalıyor.
Diyarbakır'da uzun yıllar görev yapmış olması nedeniyle; bir bildiği var,
***
Ne diyelim, kendisinden, yönetimsel bazda çok icraat bekleniyordu.
Özellikle hastanelerin "başhekim ve hastane yöneticileri" noktasında.
Taze kan, taze idareciler.
Ama gel gör ki, "henüz" bir belirti söz konusu değil.
***
Ki aylardır;
Boş olan Ağız Diş Hastanesi'ne atanmış bir başhekim yok.
Eğitim ve Araştırma Kampusu içerisindeki; binanın hal-i de belirsiz.
Velhasıl, bizden ilgili ve etkili makamlara yeniden bir hatırlatma.
Sizce, "taşıma suyla değirmen ne kadar dönebilir?"