Sahi! Sizce; "Huzur" nedir? Yani İnsanoğlu için yaşamının varlık kaynağı olan; Bu hayat iksiri huzurun felsefi açılımı nedir? Kısacası; "huzurun" muhtevasında ne vardır? Soruya karşılık "farklı" düşünceler gelişebilir. Hatta "bilimsel" tanımlar da yüklenebilinir. Ama "ortak" payda. Ve hepsinin ana gayesi sade bir dille ifade etmek gerekirse; "Huzur" kişinin kendisidir.
* * *
Şöyle ki; Kişi "duygu ve düşüncelerine" hâkim ise. Ve bunu dengeli bir şekilde kurgulayıp, hayata adapte edebiliyorsa. Var olduğu zaman dilimi içerisinde bunu "kesintisiz" icra ediyorsa. Gerek "bireysel" ve gerekse "toplumsal" düzeyde bu fikrin ve hayat felsefesinin; "yaşatılmasından" yana hüküm koyuyorsa. O kişi "huzursuzluktan" arınmış bir huzurludur. Bilimsel olarak ta; huzurlu insan "sağlıklı" insandır.
* * *
Çünkü her şeyden evvel "mutludur". Başarılıdır. İç ve dış dünya etkeninde ruhsal dengesi yerli yerindedir. Yarattığı sinerciyle, "iç ve dış" çevresine de pozitif enerji vermektedir. Onda; sevgi, aşk, inanç ve özgürlük bir başka şekliyle hayat bulur. Sonsuz bir "kudret" gibi yaşar. Hele korku ve endişe "pek" kaygı yükleyici değil. Hem yaşadığı gün itibariyle hem de "Ahreti" için. Özünde "huzur" bulduğu "İnanç ve Allah'a olan" aşktır. Onun "huzur" bağıdır, olup-biten "kötü" hadiselerin asgariye indirme formülüdür.
* * *
Anlayacağınız; "huzur" mutfağına sahip olan "her kişi". Kesintisiz bir "sevginin" kudretine naildir. Zaten bu duygunun hazinesini keşfetmiş olan kişi; "her türlü" zenginliğe kavuşmuş demektir. Ve bu "huzur" zenginliğinde; Şiddete, kavgaya ve fitneye yer yoktur. İnançsızlık, ahlaksızlık, insanları küçük düşürme. Faşizan, statükocu "değer" ölçüleri, barınma gösteremez. Beğenmişlik mi, kabil değil. Hele günlük hayatı idame etme noktasında; "kaygı" hiç yoktur.
* * *
Huzur düşüncesinde; Maddiyat geri plandadır. Onun "ön planda" tuttuğu gerçek nizam. Şefkattir, yardımseverlik ve hoşgörüdür. Güzel ahlak. Kusursuz vicdan. En sadesi; Allah-ü Tealanın" emirlerine riayet etmesidir. Kur'an-ı Kerimin "hükümlerine" uyarak yaşamaktır. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'in(S.A.V) rehberliğindeki yolda yürümektir. İşte tüm bunlar kişinin "hayat" hamurunda yer alıyorsa; "O insan" örnek insandır. Ve huzurlu insandır. Huzurun da "bariz" tarifi de bu olsa gerek.
* * *
Peki; "huzursuzluk" nedir? Daha doğrusu; huzursuz insanın "anatomisi" neye hikmettir. Genel konsepti "çirkinliğe" ve kötülüğe dayalıdır. Çünkü "mutsuzdur". Doğal olarak ta; mutsuz insanın ne yüzü güler. Ne de toplumsal bir "ahlaki" yüze sahiptir? Dışlanmışlık, değersiz hissedilmenin daniskası mevcuttur onun ruh dünyasında. Huzurlu insanın "olgu ve olaylara" pozitif yaklaşımının tam tersine negatiftir. "Olup-bitene" yaklaşım düşüncesi hep "atmosferi" bozar.
* * *
Bencilik hâkimdir. Kendinden "başka" kimseyi tanımaz. Benimsemez. Despottur. Aslında "duygu" dengesizliğine sahiptir. Başarısızlık ve kayıplar "hep" onda vuku bulur. Çünkü "huzurla" adapte olabilme anlayışına sahip değil. Davranış "bozukluğunu" icra eder. Vicdanındaki "duygu", başkalarının "huzursuzluğundan" elde edebilecek "huzur" diye arayış gösterir. Bazen öylesine "şuur" kaybı yaşar ki; 'Huzuru' başkasını huzursuz ederek bulma gafletine girer. Ki bu düşünce; "en hainane" vicdandır. Ama yaşam enerjisi "huzuru" kucaklamaya izin vermediği gibi. Ulaşması da zordur. Çünkü "bireysel" olan sinerjisi zaman sürecinde toplumsallaşır.
* * *
Yani denilen odur ki; İnsanoğlu için. Ülkeler ve milletler için. Kısacası Dünya ahvalinin tümü için. "Huzur" çok önemlidir. O zaman; "bu kutsal" pozitif enerji veren "huzura" sımsıkı sarılmamız lazım. Ve onu yaşatabilme mücadelesi içerisinde olmamız gerekir. Aslında "huzur" bir anlamda doğruluktur. Biz doğru olduğumuz müddetçe "huzur" hep var olur.
* * *
Nitekim "huzurun" çeşmesi İslam da "özü" itibariyle doğruluktur. Doğruluk ta "insanın düşüncesinde, sözünde ve davranışların da" yek olması demektir. O nedenle; İnsanoğlu hangi ortamda ve hangi zamanda olursa olsun. Kişiliğinin bütünlüğü olan "doğruluktan" sapmaması gerekir. Çünkü tutarsız olan, ne yapacağı belli olmayan ve insanlara güven vermeyen kişi doğru insan değildir. Peki; "şuan ki" hal-i durumumuza baktığımızda. Huzur ve doğruluk "vakidir" diyebilir miyiz? Maalesef! Mümkün değil.
* * *
Şuan ki soluduğumuz hava bile "huzursuz". Şiddet mi, şiddet. Kavga mı, kavga. Fitne mi, fitne. Ahlaksızlık mı, ahlaksızlık. Fakirlik mi, fakirlik. İnançsızlık mı, inançsızlık. Güvensizlik mi, güvensizlik. Cinayet mi, katliam mı, fuhuş mu, terör mü?
* * *
Velhasıl şuan ki 'icra' edilen zaman da; "her türlü" huzursuzluğun "olguları" icra edilmekte. Onun içindir ki; Birey ve toplum olarak "ağzımıza" pelesenk ettiğimiz "huzur" kelimesinin peşinde koşuyoruz. Sanırım; şuan ki "hayat ve inanç" tarzımıza göre; Huzuru ve doğruluğu bulmamız "çok" zor. Aslında; "huzur ile doğruluk", huzursuzluk ile yanlış'ın arasındaki mesafe "ip kalınlığı" kadardır. İşte biz o ipin "mesafesinde" hep sapma gösteriyoruz. Ne diyelim, bir hafta sonu yazısını da böyle noktalarken; Duamız da "huzurlu bir hafta sonu" olsun.