Ne garip bir hal…
Akıl fukaralığı…
Baksanıza.
Doğru'ya "Doğru…"
Yanlışa da "Yanlış" demek, suç teşkil eder oldu…
Eee…
Boşuna söylenmiş bir söz değil…
Doğru söyleyen "dokuz köyden" kovulur diye…
Ne yazık ki…
Gelinen an itibariyle; "vaziyet" bu!
***
"Bizim mahalleyi" öylesine troller işgal etmişler ki…
Aman Allah’ım…
Enva-i hallerinden "şer" dökülüyor…
Hele ki bazıları var…
İktidar ve muhalefet tarafgirleri…
Yani, AK Parti ve CHP'li…
İnanılmaz; "hazımsızlık" içerisindeler…
Onlar için;
Ne doğru'nun,
Ne yanlışın "kıymet-i harbiyesi” kalmamış.
***
Varsa yoksa!
Yıllar önce, "inzibatlar" için söylenen bir deyimdir..
"Ben bilmez merkez bilir.."
İyi de…
Merkezin "el hak" dediğine...
Kısmen de olsa; "doğruya doğru, yanlışa yanlış kardeşim" diyen var iken…
"Sen, tek fikirde" saldırı modundasın…
***
Referandum'a dair; fikri beyanıma gelen mesajlar var…
Bir de, "Kamu kurumlarıyla" ilgili, iddialara ilişkin
İnanılmaz bir ikilem söz konusu…
İki zıt düşünce!
***
Şöyle ki…
Diyarbakır'ın "Sağlıksız" işleyen Sağlık kurumları..
İş Kur..
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü..
Karayolları…
Dicle Üniversitesi'nin dünü bugünü…
İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri…
***
Buralara dair; "olumsuzlukları" irdelerken…
Müfettişlerin..
Soruşturmaların "sonuçlarına" ulaşırken…
Muhtevalarını burada dile getirirken…
Aynı minvalde; "sorumlu siyasilere" eleştiri oklarını yöneltirken…
Kurumlar "politize" olmuş…
İdareciler "siyasilerin" eş, dost, akrabasından geçit vermez olmuş…
***
Gibi…
Birçok meseleyi "zikrederken…"
Yani idarecinin..
Sorumluların yansıra, "siyasilere" de dokunulurken…
Gelen; mesajların ekseriyeti şu yönde oluyor…
Helal olsun…
İşte gazetecilik…
İşte; tarafsızlık, objektiflik bu..
Yürekten kutluyoruz…
Aydın dediğin, gazeteci dediğin, yazar dediğin "senin gibi" olacak..
Yani bir dizi; methiyeler!
***
Amma velâkin!
Muhalefete..
Özellikle de, CHP'ye dair yazılarımıza..
Şu, 1 milyon 200 bin liralık; "fahiş" fatura..
Elif Türkmen'in, "ahlaki yoksunluk" içeren bonkörlüğüne…
İl ve ilçe teşkilatı…
Beri yanda, referandum'a dair sergilediği tutumu..
Kılıçdaroğlu'nun, "ayık olmayan" beyanlarındaki gaflar.
***
Gibi…
Birçok "çürümüş" halleri, ikmale getirirken…
"Eleştiri" oklarını yöneltirken…
AK Parti için…
CHP "bulunmaz" bir nimet…
İktidar merdiveni…
Muhalefetin muhalefetsizliği, AK Parti'yi iktidar yapıyor…
Ama iş; "Millete ve Vatan'a" gelince…
Bir baş belası…
Fitne, fesat, kaos "körüğü" gibi faaliyet içerisinde…
***
İşte bunları da, "söylediğim" için!
Son günlerde…
İnanılmaz bir saldırganlık koduyla…
Ki, bunlar da aynı kişiler…
Vay ki vay…
Sen misin; bunları söyleyen-yazan, çizen?
Korkak…
Nerde;
Senin tarafsızlığın,
Senin, objektifliğin nerde?
Hükümet yandaşısın, tarafsın…
***
Pek tabi ki..
Yerel yönetimlere dair de; "aynı" ikilem var…
Bayanlar…
Beyler…
Her ne iseniz…
Arşivlerimiz; herkese açık…
Belediyelerle…
Belediye Başkanlarıyla ilgili; "düşüncemiz" dün ne idiyse!
Bugün de aynen öyle…
Değişen bir şey yok…
***
O gün de!
Doğru bir icraat vaki olsaydı..
Ya da yanlış bir durum, ikmale gelseydi..
Tepkimizi de…
Desteğimizi de, "tereddütsüz", ortaya koyar söylerdik…
Bugün de aynı, "düşüncedeyiz"…
Varsa yanlış; "yanlış" diyoruz…
Varsa bir doğru "doğru" diyoruz…
***
Haa…
Gözaltı.. Tutuklama..
Kayyum..
Operasyonlar.. Ya da; "iş akitlerinin" feshi durumuna gelince…
Tepkim var..
Eleştirim var..
Olmaması gerektiğine dair "şerh" koyduğum, noktalar var…
Ama bir söz var…
"Kendi düşen ağlamaz”…
***
Hep bir noktayı eleştirirsek..
Ya da, diğer yüzü görmez isek..
İşte o zaman; "gerçeklere" gözlerimizi kapamış oluruz..
Ki bu durum..
Bölgemizin tüm gerçeklerinde; "en büyük" hastalık..
Nitekim bu hastalık yüzündendir; "çözümsüzlük" içerisinde debeleniyoruz..
İlla ki "benim" doğrum diyoruz..
***
Hal böyle olunca…
Söylenecek söz gel de çık işin içinden…
Diyeceğim odur ki…
Bize dair; "mahallenin" trollerinden gelen söylemlere ilişkin…
Yürüyün bir gidin, işinize…
Ama demeyeceğim…
Niye derseniz?
Çünkü inadına inadına "yanlışa, yanlış, doğruya doğru" diyeceğim…
Demeye de devam edeceğim…
Ta ki onlar da; "hakikati" görebilsin…
Anlayabilsin…
***
Eğer…
Gözlerdeki "saplantı" perdesini aralarsa…
Duyguyu…
Mahalle baskısını…
Çevresel "menfaatperestlikten” kurtulup atlarlarsa..
Eleştiriyi..
Özeleştiriyi…
Akıl havsalasında; "mekanize" ederse!
***
İnanıyorum ki!
Hepimizin…
Ki onlarda dâhil olmak üzere…
Tüm ama tüm; "muzdaripliklerimiz."
Milli ve yerli "meselelerimiz."
İktidar ve muhalefet; "yarışı…"
Hiç bir "etkinin" altında kalmadan; "özgür" bir platforma kavuşur..
Çözümü de; "kolektif" olur…
Tekçi olmaz, olunamaz!
***
PARTİSİZ CUMHURBAŞKANI…
Oldu mu ki?
Yok…
Türkiye'nin "siyasi" tarihine bakın…
"Darbeleri"…
Ve ardından gelen, "Cumhurbaşkanları" sayılmazsa…
Hepsi…
Bilaistisna, "Partili Cumhurbaşkanı"…
***
Ki, "halkın" seçtiği biri değil…
Parlamentonun…
Yani partilerin "desteğiyle" seçilendi…
İşte, Asker kökenliler…
Geldikleri dönemler herkesin malumudur…
Atatürk'ü de…
İnönü"yü de…
Celal Bayar'ı da…
Sırasıyla, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk…
Ve Kenan Evren…
***
Sonra, sivilleşme dönemi…
Ama yine de; partili.
Özal'ı da,
Demirel'i de,
A. Necdet Sezer’i de…
Kimlerin referansıyla geldiği; malum…
Abdullah Gül de…
Partili ve siyasi; "destekle" o makama geldiler…
***
Yani, "Partisiz" Cumhurbaşkanı değiller…
Erdoğan'da öyle…
Ki Erdoğan…
Halkın tercihiyle…
Halkın oyuyla ilk kez; "seçilen" bir Cumhurbaşkanı…
Geçmişe bakılırsa…
Erdoğan için "Partisiz" Cumhurbaşkanı diyebiliriz…
***
Ama bugün!
Erdoğan diyor ki…
"Partisiz Cumhurbaşkanı" aldatmacasından kurtulalım.
Hakikat ne ise o…
Yani "Partili Cumhurbaşkanı"…
Ki seçen yine; "halk"…
Partisi değil…
Hal böyle iken; "tartışmasız" havanda su dövme değil mi?
Tefrika gibi…
***
NİHAYET İSTİFA.
Nihayet…
Elif Doğan Türkmen istifa etti…
Pardon…
İstifa etmedi; "ettirildi…"
Kılıçdaroğlu baskısı…
Disipline "verilecek" tehdidiyle; istifa ettirildi…
Peki, tartışması bitti mi?
Sanmam…
İstifası için bu kadar; "uğraş" verilirken…
Günler geçti…
Olmadık mevzularla; "buhranlaşma" yaşandı…
***
Şimdi…
Sıra o parayı; "kimin ve nasıl ödeyeceğine" geldi…
Kolay kolay; "istifayla" iş bitmemeli…
O para'da benim de "hakkım" var…
Çünkü…
Vergi olarak, en fazla kesinti bizim gibilerden yapılıyor…
O'nun için…
Hakkımı helal etmiyorum… Ve itirazım var…
Şahsi harcamasını; "şahsı" karşılasın…
Bir de; "Kâtiplere" sınırsız iletişim harcamasını da sonlandırın…
1993'te alınmış bir karar…
Divan kâtipleri toplanmış; kendince karar alınmış…
Millete rağmen; milleti söğüşlemek olmaz…
Terk edin…
***
Herkes kendi cebinden; "şahsi" harcaması yapsın…
Yoksa…
İki elim her daim iki yakanızda olacaktır…
Ve hep derim…
Kim "şahsi çıkarına" dair, ödediğim vergiye göz dikmişse…
Harcıyorsa…
Üzerinden keyif çatıyorsa…
Haram.. Zıkkım olsun…