Vatandaş ne diyor?
Ey, Devlet-i âliye…
Ey Siyasi irade.
Ey Kürt siyasal hareketi…
Ey Siyasi temsilciler.
Ey STK ve kanaat önderleri…
Ey Medyanın kalemşorları.
Ey Akademisyenler, aydınlar…
***
Eğer ki; siz.. Sizler!
Kürt sorunun "çözümü" noktasında "samimi" iseniz.
Kanın, çatışmanın, ölümlerin durmasında, hemfikirseniz.
Hendeğin,
Barikatın,
Öz yönetimin halklar ve yaşam alanları için "yakıp-yıkma" olarak görüyorsanız…
***
En önemlisi!
"Etle-tırnak".
Ya da "bin yıllık" kardeşliğin ilelebet’inde iseniz…
Ülkenin ve milletin, "birliği ve bütünlüğünden" yana iseniz.
Bireyi öne çıkaran,
Devleti ahalinin "hizmetkârı" olarak görenseniz...
***
Eşitlikten,
Özgürlükten,
İnsan temel hak ve hürriyetinden,
Haktan, hukuktan, adaletten,
Kürtlerin, kendini "tanıma ve yönetme" fikriyatında iseniz…
Hali hazırdaki yaşanan ve yaşatılanların "doğru" bir strateji olmadığının fikrindeyseniz.
***
Sorunun!
Enva-i türlüsünde; "siyasi yolların" kullanılması gerektiğine inanıyorsanız…
Bugün dâhil olmak üzere…
"Çözümü"
Barış ve kardeşliğin teminatında "ısrarcı" bulunuyorsanız.
O zaman buyurun, ilk hamleleri geliştirelim.
***
Yapılacak ilk iş!
Sizce.
Hendek ve barikat "savaşını" durdurmak.
Çatışmaları sonlandırmak.
Operasyonlara "dur" demek gerekmez mi?
Gerekir.
PKK'da, HDP'de diğer bileşenleri de öncelikli olarak, Ortadoğu'daki "vahim" gidişatta "figüran" olmaktan, birilerinin nam-ı hesabına faaliyet yürütmekten vazgeçmesi gerektiğini söyleminiz lazım değil mi?
Ve bunu dikte etmeniz gerekmez mi?
***
Üst aklın değil…
Piyon olma, gafleti içerisinde kalmaktan kurtulmaları gerektiğini demelisiniz...
Kendi beyniyle.
Kendi kültür ve değerleriyle; "örtüşür" siyasal yapıya dönüşmesi gerektiği uyarısında bulunmalısınız.
Ana ilkesi de "samimiyet" olmalı.
Maceracı.
Ya da "efsanevi" hikâyelerin üretme sevdasında olunmamalı.
***
Beyler!
Birinci hamle ve ana yol…
Bu noktaya odaklanıp, "Kürt Siyasal Hareketi'ni" dizayn etmeli…
Çünkü şuan "elinde" silah olup saldıran taraf o…
Bu nedenle, "tüm dinamikler" eforlarını, "silahı" susturmaya harcamalı…
Ki "sözün" kıymeti harbiyesi olacak, ortama kavuşsun.
***
Gelelim, Devlet-i âliye ye…
Ana zihniyet.
Yani hükümet ve kamu!
Kürtleri, kendi vatandaşı görüyorsa.
Ana vatanları, Türkiye'dir, sözünde samimi, şeffaf ve hakkaniyete sahipse.
***
En halis niyetle…
Güvenlik "endeksli" zihniyetle "sorunun" çözülmeyeceğini.
Dağa taşa bomba atmak…
Operasyonlar düzenlemek…
Cezaevine tıkmak…
Ötekileştirmek..
Ya da "yozlaştırıcı" politikaları üretmenin "çözüm" olmadığını görüyorsa…
Ki gördüğüne inanıyoruz.
***
En önemlisi de…
Hendek ve barikat siyasetinin yarattığı "terörün" neden olduğu, toplumsal kırılmayı, idrak edebiliyorsa…
Yakılan, yıkılan, evinden barkından, olan.
Şehirlerin "yaşanılmaz" hale gelmesiyle, Kürtlerdeki "tepkinin" Türkiye'nin "bütünlüğüne" dönüşmüşse…
***
Sivil Kürt halkı,,,
PKK'nın ve HDP'nin "mevcut" siyasetine, geliştirdiği yeni "konsepte" sırtını dönmüşse.
Şiddete, "prim" vermeyip, arka çıkmıyorsa.
Tüm çağrıları "boşa" çıkarıp "yeter huzur ve barış istiyoruz" diyorsa…
***
O zaman!
Ülkeyi "demokratikleştirecek" yasal bir yapının oluşması…
Kürtleri kabul eden siyasal bir yaklaşımın "hayata" geçirilmesi gerekmez mi?
Elbette ki.
O'nun için ivedi olarak, "sorunun muhataplarını" halkla buluşturacak, zemin ve ortam yaratılmalı…
***
İnatlaşma çözüm değil…
Ki herkes, şu hakikati biliyor.
Nitekim her ifadede söyleniyor.
Çözüm silahta değil, masa başındaki siyasi diyalogdadır.
Aksi takdirde…
Ortadoğu'daki, Emperyalist, Küresel güçlerin, "yarattığı kan gölü batağına" bizi de sürüklerler.
Biliyoruz ki, bu yapıların bir hedefi de bu.
Şu an batağın tüm ağır faturasını ödeyen biz değil miyiz?
O'nun için aman ha, aman!
***
Özellikle, Kürt halkı için…
Emperyal yapılar…
Menfaat endeksli siyasetin uygulayıcılarıdır.
Bugün çıkarı var ki "bel" çıkıyor.
Yarın çıkar kalmazsa…
Hele ki çıkarları ile çatışır konuma gelinirse.
Bilinmelidir ki, ne Kürtleri, ne de Türkiye'yi "tanımazlar."
Gözden çıkarmada da tereddüt etmezler.
***
Sonuç itibariyle…
Gelinen aşama, tabiri caizse "zurnanın zırt dediği" yerdeyiz.
Kürtler ve Türkiye'nin yönetimi…
Ortadoğu'da, Avrupa'nın dikenli bahçesinde "süper bir güç" olma gayretinde "kardeşlik birlikteliğini" istiyorsak…
Cenevre dahil… ABD… Ya da Dünyanın herhangi bir coğrafyasında…
Harital değişimlerde "söz sahibi" ve uygulayıcı "olmak" istiyorsak…
Karar mekanizması, lasanın daimi temsilciliğinde, "yekvücut" olunmalı.
***
Abartılı, değil.
Ama bu ittifakla, Ortadoğu'nun kaderi Cenevre'de değil, Ankara'da "masaya" yatırılıp konuşulurdu.
İşte, mevcut mesele bu!
Yukarıda sıraladığım, oluşumların "stratejilerini" bu evreye odaklandırmalıdır.
Başka da, kaçış noktası yok.
İnatlaşma ise hiç çözüm değil, yıkımdır.