Dedik ya; Mahalli seçimlerin "rüzgârı" sert esmeye başladı. Ve Diyarbakır "Kalesine" gönül verenler de seçim arenasında "hamle" geliştiriyor. "Rakibi nasıl alt ederim" diye. Taktir edersiniz ki; arenanın tartışılmaz iki favori partisi var. AK Parti ve DTP. 29 Mart'taki "odak" hedefleri bir. DTP "eldeki kaleyi" bir dönem daha yönetmek istiyor. AK Parti ise; "artık sıra bizde", hizmet yapmak istiyoruz diyor. Bu minvalde; iki parti "kurmayları" kentte karargâh kurmuş vaziyette.
***
Dün, AK Parti ve DTP cephesinde "iki trafik" geliştirdik. İlki "sabah" kahvaltısı idi. İkincisi ise "öğleden" sonra "proje ve vizyon buluşması"! İsterseniz; "sabah kahvaltısıyla", başlayalım. Kahvaltı DTP Eş Başkanları tarafından, "yerel ve ulusal" basına verildi. Baydemir'in dediği gibi "kahvaltılı" toplantı bir ölçüde; "Basınla Barış" niteliğindeydi. Çünkü iki gün önce DTP'nin "sessiz yürüyüş" mitinginde Basın Mensuplarına "çirkin" bir saldırı yapılmış. Bazı meslektaşlar "darp" edilmişti.
***
DTP; "İPOTEK KOYMAYIZ!" Kahvaltıya geçmeden önce; Sümer park içerisindeki "sosyal yapılar" gezildi. 23 dalda "sosyal faaliyetin" yapılabileceği mekânlar. Diyarbakır'a "önemli" bir kazanım. Ve burası "tamamen" ücretsiz, halka açık bir şekilde "faaliyet" gösterecek. Kısa bir gezinti sonrasında, "toplantıya" geçildi. Konu tabi ki; 15 ila 18 Şubat'taki olaylar. Ve DTP'nin Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır gezisiyle alakalı "tavrı"! Ahmet Türk'ü sakin gördüm. Özellikle; 18 Şubat'ta verdiği mesajla, dünkü konuşması arasında "çok fark" vardı. "Biz tamamen, her siyasi partiye adil ve eşit bir yaklaşımın ortaya konulmasında ısrarcıyız". Başbakanı karşılamaya yönelik de, "Kimsenin iradesine ipotek koymuyoruz. İpotek koyulmasına da karşıyız. Burada söylemek istediğimiz halka vaadi nedir?".
***
Türk "diyalog" konusunun da altını çizerken, şu çağrıyı yaptı: "Çatışmanın şiddetin bizden birçok şeyi götürdüğü bilincindeyiz. Bu seçimlerde kimsenin burnunun kanamasını istemiyoruz. Diyalog oluşturmak istiyoruz". Tabi buarada, Baydemir'e sorduk. "Başbakanı karşılama protokolüne katılacak mısınız?". "Hayır"! Başbakan Diyarbakır'a "Genel Başkan" sıfatıyla geleceği için, protokolde bulunmayacağım. "Ancak belediyemizin kapısı herkese açıktır. Yüreğimizi kimseye kapatmış değiliz." Burda; şunu ifade etmek istiyorum. Şahsen ben Baydemir'in yerinde olsaydım. "Yüreğini açtığı gibi, gidip kentimize 'hoş geldin, sefa getirdin" derdim. Ve onu; "Belediye'ye davet" eder, "içimde ne vardıysa hepsini" söylerdim. Ve "diyaloga" dayalı çağrımızın da böylece ilk adımını atmış olurduk.
***
AK PARTİ: BAŞIM GÖZÜM ÜSTÜNE! DTP faslına burada nokta koyalım. Gelelim, günün "öğleden sonraki" bölümüne. Bu kez AK Parti'nin "davetlisiyiz"! "Proje ve vizyon buluşması" toplantısındayız. AK Parti'nin "kalabalık" kurmayları hazır. Tarım Bakanı Eker, Milletvekilleri Aslan, Kurt ve Merdanoğlu. Parti'nin MYK üyeleri. Ve Belediye Başkan "adayları".
***
Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Kutbettin Arzu. "Diyarbakır Sen Yeter ki İste! Başım Gözüm üstüne" sloganıyla; Diyarbakır'a vaat ettiklerini sıraladı. Sinevizyon "eşliğinde", aktardığı projelerinden bazıları. Kırklar Dağı Rekreasyon Alanı Projesi, Suriçi Bölgesi Sağlıklaştırma Projesi, İstasyon Caddesi Projesi, Barış Çocukları Eğlence Eğitim Parkı Projesi Ulaşım Sisteminin İyileştirmesi Ve Hafif Raylı Ulaşım Sistemi. Önümüzdeki günlerde; "başka" projeleri de olacak. Bunları da, "kamuoyu" ve seçmenle paylaşacak.
*** Ben biraz projelerinden çok, "konuşma" metnindeki vurgulara dikkati çekmek istiyorum. Şöyle ki; Arzu'ya göre Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi "hizmet" anlamında 10 yıldır "kapıları" kapalı. "Hizmet kapısının" kapalı olmasına bahane olarak da "Kürt sorununun" gösterildiğini iddia etti. Diyarbakır'ın dünyanın kadim medeniyetlere varan kapısı olduğunu söyleyen Arzu: ''Gel gör ki Diyarbakır'ın merhamet kapısı, insana saygı kapısı ve maalesef hizmet kapısı uzunca süredir kapalı duruyor". Arzu'nun DTP'li Belediye Başkanlarını "aciz ve becerisizlikle" suçlarken; şu iddiayı öne sürmesi dikkat çekiciydi. "Demokratik sorunlar, insan hakları sorunları Diyarbakırlının belediye hizmeti almasına engel değildir, hiçbir zaman da olmamıştır. Maalesef Diyarbakırımızda belediye hizmeti verememenin bahanesi olarak Kürt sorunu gösterildi ya da muhalefet partisinden belediye başkanı olmanın zorluklarından dem vurdular".
***
BAŞBAKAN'A MİSAFİRPERVERLİĞİMİZİ GÖSTERELİM Seçim arenasının "iki favori" partisinin cephesindeki dünkü trafik buydu. Ama en önemli trafik bugün yaşanacak. Çünkü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan "seçim mitingi ve açılışlar silsilesi" için Diyarbakır'da olacak. Ben öncelikle; şu çağrımı yapmak istiyorum. "Ortamı geren, diyalogların yolunu kapatan, düşüncelerin hürriyetini kısıtlayan" girişimlere "takılmadan"! İsteklerine "eğilim" göstermeden. Geleneğimize, göreneğimize, örf ve adetlerimize "halel" getirmeyen "misafirperverliğimizi" göstermeliyiz. İsteyelim veya istemeyelim ama yine de; "Diyarbakır ahalisi" olarak ev sahibi olmamız münasebetiyle gelen "misafirimizi" hoşgörü içerisinde karşılamalıyız. Bağrımızı ve yüreğimizi "ona" açmalıyız. Ki; "isteklerimizi" duyabilmesini sağlayalım. Varsa hatası da; "ona göstermiş" olduğumuz misafirperverlikle "farkına varmasını" sağlayalım. Doğru olan da budur.
***
Bu çağrımı yaparken. Elbette ki Başbakan'a ve onun hükümetine de "çağrımız" vardır. Onu da; "iki kelimeyle" özetlemek istiyorum. Çünkü "detayını" manşet haberde verdik. Diyarbakır'ın, Batman'ın, Siirt'in, Mardinin. Şırnak'ın, Hakkari, Van, Bitlis, Bingöl'ün. Kısacası Güneydoğu'nun "beklentisi ve isteği" şudur. "İş, Aş ve tam demokrasi". Bunlara da "uzaklığımız" bir adım. Yeter ki; "samimiyet" ve en önemlisi "diyalog" sağlanabilinsin.