İŞTE İHMALLER ZİNCİRİ!…
Eklenme: 12/17/2018 8:36:00 AM

Hafta sonu yazmıştım…

Dicle Barajında vuku bulan; hadiseyi!…

Eğer ki..

İdari ve sorumluluk "müessesesi" işletilmiş olunsaydı..

Her kazadan..

Her vakıadan sonra; "birilerinden" hesap sorulmuş olunsaydı..

İdari ve adli; "yönden" ceza-i müeyyide uygulansaydı..

İstifa..

Görevden alınma..

Hapis…

Gibi "sorumsuzluğa" geçit verilmemiş olunsaydı; "böylesi kazalarla" sıkça karşı karşıya gelmezdik..

Tren kazası..

Ya da diğer felaketler zinciri; "vakıalarda" canlar kurban gitmezdi?..

Ne yazık ki!…

 

***

 

Dicle Barajı'ndaki "ihmaller" serisi hayli geniş!..

Düzineler...

DSİ 10. Bölge Müdürlüğü..

Dicle Barajı Yönetimi'ne soruyorum!!..

 

***

 

BİR… Yağışlar malumunuz.. Meteoroloji sürekli bilgi veriyor..

Barajdaki "su seviyesi" ölçülere sahip…

Gün gün; "biliniyor..!"

Hal bu iken..

Su seviyesinin yükselmesine neden bu kadar "izin" verildi?…

 

***

 

İKİ… Yükselen su seviyesinin basıncı neden dikkate alınmadı? Tahliye kapağının "basın seviyesinin" ölçümü yok mu?…Savak kapağı; niye dayanmadı?…

 

***

 

ÜÇ…Kapakların birleşim yerleri.. Konsolları, halatları; "suyun basıncına" dayanamayarak, kopmuş.. Yani riski yüksek bir vakıa!…Bu da demektir ki; "savak kapakları" miadını doldurmuştur?

 

***

 

DÖRT…Söz konusu kapaklar her metal gibi belli bir kullanım ömrüne sahip.. Buranın bakımı, onarımı, yenilemesi yapılıyor mu, yapılmıyor mu?.. Yapılıyorsa; en son kaç yılında yapıldı?…

 

***

 

BEŞ…Ortaya çıkan tehlike, söz konusu diğer iki savak kapakları için de; "risk" taşıyor mu?.. Bunlara ilişkin, herhangi yürütülen çalışma, bakım ve onarım var mı?…

 

***

 

ALTI… İMO'nun açıklamasına göre… Barajda; mühendis ve uzman eleman, bulundurulmuyor?.. Sadece özel güvenlik elemanları var?.. Böylesi vakıalarda, anında müdahale edip, alternatif çözüm üretme gibi; bir çalışma yok mu?…

 

***

 

YEDİ…Uzun yıllar tartışılan "Baraj Gövdesiyle" ilgili, herhangi bir sıkıntı var mı? Beton enjeksiyonuyla, destek gibi bir çalışma vaki mi?. Diyarbakır'ın İçme Suyu Pompa İstasyonu; yaşananlardan etkilendi mi?..

 

***

 

SEKİZ!..Şükürler olsun ki, "faciadan" can kaybı yaşanmadan, kurtulduk.. Ama maddi hasar yüksek. Bir afet gibi; "Dicle Nehri" kıyısında bulunan, şantiyelerden tutun da, ticari merkezlere, ekili yüz binlerce dönüm araziye kadar. Bunların; zarar-ziyanı karşılanacak mı?.. Bölge afet bölgesi kapsamına alınıp, "imkanlar" sağlanacak mı?…

 

***

 

DOKUZ… Ve son sorum!.. Tüm bu yaşananlara karşılık; "idari ve adli" bir tahkikat başlatılmış mı?.. Başlatılmışsa; kim ve hangi kurum idarecilerine, açılmıştır?…

 

***

 

TEBRİK…

Her şeye rağmen!…

Olay gecesi..

Canhiraşane şekilde; mücadele veren!..

Özellikle;

İl Jandarma komutanlığı,

Afad,

Diyarbakır Emniyeti…

Oluşturulan kriz masasıyla, sağlanan koordinasyon; "başarılı bir" çalışma sergiledi…

Anında müdahale..

Anında uyarı..

Anında, yapılan anonslar, bilgilendirmeler; "olabilecek faciaların" önünü aldı..

Can kaybının olmayışı; "bu mücadelenin" eseridir..

Tebrik ediyorum..

Demek ki, "sorumluluk" kazanım ve başarıdır!..

 

***

 

SEVSİNLER SENİ!…

Adama bak…

Diyarbakır Tarıma Dayalı Besi Organize Sanayi Bölgesinin (TDİOSB); "Bölge Müdürü" olmuş..

Ki, Ziraat Mühendisi!…

Yani, makam ve mevki sahibi olmuş…

Ama velakin; "adam" olmamış..!

Hani "Vali olmuş birinin "babasını" ayağına çağırma, hali..

Babasına demiş ki..

"Hani adam olamasın diyordun.. Bak vali oldum.."

Baba, yüzüne bakmış.. Ve şöyle seslenmiş..

"Eee be oğul..

Ben sana vali olamazsın demedim..

Ben sana adam olamasın dedim.?"

İşte bu Kadri Oyur, muhabirimizle mevzusu böyle!…

 

***

 

Muhabir Şaban Yılmaz!..

Önce telefonla görüşüyor.. Randevu istiyor..

Konu, hafta içerisinde Söz'ün manşetine taşındı..

"Neler oluyor" diye..

Neyse!..

"Neler oluyor, neler bitiyor" rezilliklerini, bilahare mevzu edeceğim..

Yolsuzlukların.

Usulsüzlüklerin..

Hayali işlemlerin; "kim, kimler adına" organize ettiği…

Diyarbakır'dan Şanlıurfa'ya..

Ankara..

Ve siyasilere nasıl silsile misali uzadığını; konuşacağız..

Şu "Biyogaz Tesisi" var ya!..

Çok ama çok; kötü kokuyor?!

İşte bunları, "derin ve detaylı" hasb-i hal edeceğiz..

Ama şimdi değil.

 

***

 

Bugün, önce, "adam'abi bakalım?"

Herşeyi çok iyi bilene…

Oyur bey!...

Muhabir randevu üzerine gidiyor…

Görüşüyor.. O da ne, karşısında, peşinhükümlü biri…i!?..

Muhabir içeri girer girmez…

Ki daha oturmadan, Oyur bey başlıyor saydırmaya…

Belli ki psikolojik, sorunu var..

Belli ki, "evden" azar işitmiş..

Belli ki "sıkıntısı" var?..

Gibi bir düşünceye kapılıyor muhabir..

Ama değil; iş "siyasi fikriyat.."

İlk önce, "Söz'ün Uzay haber'in" yayın politikasına söyleniyor..

Yayın politikanızı sevmiyorum!…

İyi de; niye!… "Zikretmiyor..!"

Açıkça "örgütçüyüm de" demiyor..

Tabi laflarında ideolojik söylem yüksek perdede!…

Sonrası..

Ben olsam böyle.

Ben olsam şöyle yaparım diyor....

"Ahkam kesip" kerametlilik arz ediyor…

Seller-sular gibi; "sözcükleri de" döktürüyor..

Karşısındaki muhabir der demez, iç geçiriyor…

Cevap verecek ama!…

Bu işte yıllarını vermiş biri olmazsa saygı ve nezaketi; "bir kenara" bırakır aynı perdede cevabını verir..

Ağzına gelen ilk cümleyi yüzüne patlatır..

 

"Sen kim oluyorsun, be adam.. Bu ne paspallık" diye..

 

Ama yapmıyor…

Çünkü, saygı ve nezaketi el vermiyor..

Onun seviyesine "inmek" istemiyor..

Neyse ki!…

Ticaret Borsası'nın "basın yetkilisi" mevzuuya dahil oluyor..

Ortam daha da gerilmeden!…

Oyur bey..

İşin ciddiyetini..

Yanlış ve nezaketsiz hareketlerinin farkına varınca bu kez; "çark" ediyor…

 

İş sorulara gelince…

 

"Ben bilmez, merkez bilire" kimliğine bürünüyor..

"Başkan bilir..  Başkan gelsin.. Siz sorularınızı ona sorarsanız?…"

Vaziyet bu iken…

Ee be makam işgalcisi, kerameti kendinden menkul Oyur bey!…

Hem randevu vereceksin..

Hem bana sorularınızı sorabilirsiniz diyeceksiniz..

Muhabirle görüşmeyi kabul edeceksin..

Bu kadar "laf ve hakaretler" saydıracaksın..

Sonra da; "dediklerinden" döneceksin?

Şimdi bu "adamlığa" sığıa mı?..

 

Diyeceğim şu…

Bölge müdürü olmuşsun; ama halk deyimiyle "adam olmamışsın..!"

Psikolojik halin için soruyorum..

Sahi o lafları ederken, egonu tatminde doyuma ulaştın mı?..

Yoksa geçmişe dair "kuyruk acısı mı" vardı?..

Fırsat bu deyip; "intikamını" aldın mı?..

Her ne ise!…

Sevsinler seni!…

 

***

 

ÖYLE YA!...

Tacizci diye "protesto" edileceksin..

İdari soruşturma açılacak…

Raporlar düzenlenecek..

"İstenmeyen" adam ilan edileceksin..

Adın; "tacizci akademisyene" çıkacak..

Ensesi kalın..

Göbeği şişik..

Hacı ağabeylerin sayesinde "paçayı" kurtaracaksın..

Sözde partili adına bir de "siyasi" destek alacaksın..

Ve O üniversiteden "istifa" edip gideceksin..

Sonra..

Evet yıllar sonra; "o üniversiteye" konferans için geleceksin..

Ne gariptir ki. o konferansın konusu da; "taciz ve çocuk istismarı" olacak?

Bununla alakalı da, "arz-ı endam" ederek "akademik sunum" yapacaksın…

Ve diyeceksin ki..

"Şiddetin ve terörün yaygın olduğu dönemlerde çocuk istismarının çok olmasının sebeplerinden birisi de toplumun birbirinin farkına varmaması ve gözetlememesinden kaynaklanıyor.."

Öyle ya...

Şimdi diyeceksiniz ki "kim bu adam?"..

Haklısınız..

Ama bilen biliyor..

Ee boşuna hep söylenmiyoruz; fikri takip önemli diye!..