İSTİKRAR VE ÇÖZÜM'E EVET DEDİK!
Eklenme: 6/13/2011 12:00:00 AM

Kutlamak lazım!

Hem de;

"Ayakta" alkışlayarak, bunu yapmak gerekir.

Dile kolay!

Türkiye gibi;

"Vesayet ve siyasi" kayganlığı, kök salmış bir yapı içerisinde...

Dokuz yıl, ülkeyi yönetmek.

İktidar, olabilmek!

Ve üçüncü kez;

Bir dört yıl daha "iktidar ve ülkeyi yönetme" talipliğinde yüzde 50 oy almak.

Kime,

Hangi iktidara nasip!

Düşünün;

Ülkedeki 50 milyon seçmenden, yarısı.

Türkiye'de yaşanan,

Her iki vatandaştan biri, bu iktidara "evet" dedi.

Demokratik Çoğulcu Parlamenter sisteme dâhil olduğumuz zaman diliminden bugüne kadar; bu bir ilk!

 

* * *

 

Elbette ki;

AK Parti iktidarının artılarının yanında "eksileri de " vardır.

Ama

Görünen köy kılavuz istemez misali.

Türkiye;

Güneydoğu

Ve tabi ki Diyarbakır seçmeni, sandıktaki "evet" mührünü şu üç ana ilkeyi hedef olarak kullandı.

Ki bunları;

Bir önceki günkü yazımda ve benim "oyum" bu minvalde diyerek dile getirmiştim.

İstikrara,

Demokrasiye,

Özgürlükçü Sivil Anayasaya.

Ve Kürt sorununu "barış, kardeşlik ve birliktelik" dokusunda, çözüme kavuşturmak.

İşte,

Seçmen bu tercihini ortaya koydu. Adres olarak ta; AK Parti'yi gösterdi.

Evet,

Bundan sonra ne olacak, alınan sonuçların yerel bazdaki "haliyetti ruhiyetine" girmeden önce.

Bir kez daha;

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı kutlamak istiyorum.

Kendi ifadesiyle;

"Ustalık" belgesini, kendisine vererek, "asıl koşu" şimdi başlıyor diyorum.

Unutmadan!

Köşenin müdavimleri bilirler, "seçim" sonuçlarının, neye hikmet içereceğine ilişkin, burada neler yazdığımı.

 

* * *

 

Nitekim;

Dün gece Söz TV ve Uzay TV'nin "ortak" canlı yayınlanan "Seçim programında" dile getirdim.

Diyarbakır,

Adaylara değil, Erdoğan'ın "istikrarlı" duruşuna oy veriyor diye.

Öyle de oldu.

Eski vekiller,

Yani liste dışı kalanlardan bazılarının pusuda bekliyordu; "AK Parti" Diyarbakır'da düşük oy alsın "bizim değerimiz" ortaya çıksın diye.

Ama olmadı.

Bilakis;

O isimlerin bulundukları seçim bölgelerinde "oylarda" gözle görülür, artış oldu.

Nerdeyse;

Referandum döneminde alınan "oy ve yüzdelik" yakalanacaktı. Arada, çok az bir fark kalmıştı.

220 binin üzerinde oy almak.

Elbette ki,

Bakan Eker ve Galip Ensarioğlu ile Cuma İçten'in "cansiperane" çalışmaları göz ardı edilemez.

BDP'nin,

Bağımsız adaylarında, bu seçimde "hayli" yoğun ve titiz çalıştı.

YSK,

Ve Yargıtay'ın farklı "kararlarıyla", omuz veren bir hava sirkülasyonuyla, "oy artırdı".

 

* * *

 

Malum;

Diyarbakır 2007'ye oranla, 200 bin seçmen sayısı arttı. 666 bin'den 866 bin 112'ye çıktı.

Bağımsızların,

Genel aldığı toplam oylar, 420 binin üzerinde. Oy artı, ancak yüzde 7 oranında bir düşüş var.

Aday listesine gelince, "güçlü" isimler.

Yani;

Kürt harekâtının "siyasi kanadında", ağır toplar diye tabir edilen isimler var.

Leyla Zana,

18 yıl aradan sonra hem "oy kullandı" hem de, seçimin en çok gezen adayı oldu.

Hatip Dicle,

KCK'dan tutuklu olması, YSK ve Yargıtay'ın kendisiyle ilgili kararları, "duygu" anlamında, tercih oldu.

Nitekim;

Mevcut bağımsızların arasında, Zana'yı da geride bırakarak, 77 bini aşan bir oy aldı.

Muhafazakârlığıyla bilinen.

Ki, PKK ve BDP'yi "siyasi tercihte" hayli eleştiren isim olarak öne çıkan, Şerafettin Elçi.

Emine Ayna.

 

* * *

 

Evet,

Yereldeki bu görüntü, birçoğumuza farklı bir düşünce inşa ettirebilir.

Ama;

Genel itibariyle, ben şu sonucu okuyorum ortaya çıkan tabloyu.

Kürtler,

Ve Güneydoğu'nun tüm ahalisi "istikrar" istiyor.

Az önceki ifade ettiğim noktada;

"Barış istiyor, kardeşlik istiyor" Akan kanın durmasını, Kürtlerin "eşit" yurttaş.

Haklar,

Açısından taleplerinin kabulünü ve Anayasal güvence altına alınmasını istiyor.

Bu istekten dolayıdır ki;

Güneydoğu genelinde mevcut Milletvekili sayısını, iki katına çıkardı diyebiliriz.

Tabi şu uyarıyı da yapmadı değil.

Bu sorunun,

Çözümünde "çözümsüzlük" yaratan ve istikrarı "bozmak" isteyen olursa, "bilsin ki, bir daha şansı yok".

Şimdi gelelim; undan sonra ne olacak sorusuna?

Meclis'te,

Artık dört siyasal parti var.

AK Parti, CHP, MHP ve BDP.

Her ne kadar;

CHP ve MHP'den olası kopmalarla beşinci bir partinin "Meclis'te grup" oluşturma, düşüncelerinin varlığından söz ediliyorsa da.

 

* * * 

 

Şu an ki,

Tablo aslında, "tüm düşüncelerin" dört silahşoru da Meclis'te artık.

Türk Milliyetçisi.

Kürt milliyetçisi.

Muhafazakar, Demokrat, yarı liberal.

Merkez sol, devletçi düşünce.

Ne olur bundan sonra?

İsterseniz;

"Ustalık" belgesi alan ve üçüncü kez iktidar lideri olacak olan Başbakan Erdoğan "ne yapmayı" düşünüyor, sorusunu soralım.

Hiç kuşkusuz ki;

Başbakan ne düşünüyorsa, düşlerinde ne varsa o olacak?

Burda;

Sistem mi değişecek, yönetimde, değişime mi gidecek.

Yoksa;

Aklındaki "Başkanlık" sistemini hayata geçirip, 2023'e mi, odaklanacak?

Özellikle;

Diyarbakır'da ifade ettiği gibi, halen 2005'deki "sözümün arkasındayım" diyerek, "Kürt sorununu ben çözerim" de ne yapacak?

 

* * *

 

Elbette ki,

Sivil demokratik Anayasa'da, en çok "vaat edilen ve konuşulan", değişim manzumesidir.

Bunların;

"işlev ve taraf" bulması, hiç kuşkusuz ki Başbakan Erdoğan'ın "iki dudağının" arasından çıkan sözcüğe bağlıdır.

Çünkü;

Yüzde 50 oranındaki "seçmenin vizesi", her şeye hükmediyor.

Ben bir başka;

Anlam da yüklemek istiyorum, şu yüzde 50'lik vizeye. Aslında; bu destek bir ölçüde "vesayet rejimini" kökten silmedir.

Ne Askeri,

Ne dış faktörlü,

Ne de derin kirli kanla beslenen, güçler.

Artık,

Siyasal ve sivil zeminde "hükmedici" değil. Yani bir ölçüde, 1'inci Cumhuriyet dönemi bitti.

CHP'de durum ne olacak?

Malum;

Kılıçdaroğlu "umduğunu" bulamadı, özelliklen de, Sezgin Tanrıkulu'nu transferle, Güneydoğu'dan bir şeyler alabilirim.

Son "Kürt açılımıyla" oylar gelir düşüncesi "tutmadı".

Nasrettin Hoca'nın,

"Nehre maya çalma" gayreti gibi, Kılıçdaroğlu Bölgeden "umduğunu" bulamadı.

 

* * *

 

Her ne kadar;

Yüzde üçlük artışı ve YSK'nın yeni sistemiyle gelen "milletvekili" artışı varsa da.

Kılıçdaroğlu,

"Kasetle" lider olma vasfıyla, önümüzdeki günlerde iç çatışmanın getireceği bir sallantı olacak.

Nitekim,

Şimdiden "sesler" yükseldi, yani ufukta hayli sıkıntı var. Ancak; koltuğu koruma noktasında şu kozu kullanırsa şaşmayın.

O da;

AK Parti'ye "getir demokratik sivil anayasanı da görelim" diyerek, koltuğuyla alakalı fırtınayı öteleyebilir.

MHP,

En çok seçim öncesi konuşulan parti oldu. Öyle görünüyor ki, 13 Haziran sonrası da öyle olacak.

Çünkü,

"Kasetlerin" faturası henüz lidere kesilmiş değil. Sevgili Tevfik Diker'in dediği gibi; "ufuk"ta Bahçeli gidişi var.

Koltuğuna,

En güçlü isimlerden biri de, "Ümit Özdağ"...

Son olarak;

BDP'nin bundan sonra ki seyri ne olacak. Asıl, uzun zaman üzerinde konuşulması gereken mesele bu.

Malum,

Bağımsızlar mazbatalarını aldıktan sonra, Meclis'e gidip yemin etmeleriyle birlikte hepsi, BDP'ye geçecek.

Hiç kuşkusuz ki;

Seçimin en başarılı partisi ve oy artırıcı olan, ülke genelinde BDP olmuştur.

Hedefine ulaştı.

 

* * *

 

Ama bu değildir ki;

"Bu sonuç", BDP'nin eski siyasetini ve üslubuna devam etsin.

Bilakis;

Sorumluluk, çözüm üretici ve çözüme katkı sunan elle uzlaşı içerisine girme noktasında, gelen başarıdır.

Ne;

Fırtına çocukları "ormanda" tek ağaç olarak AK Parti'yi görmeye yönlendirecek.

Ne de,

Çözümü ve siyasal uzlaşıyı başka, "aktörlere" havale etsin.

Kürt halkı "sesini" şöyle yükselti.

Hedefim;

35 milletvekili dedin al sana bir fazlası. Ama artık, "inisiyatif" yüklen ve çözümü, Meclis'te oluştur."

Velhasıl;

Türkiye seçmeni "demokrasi" sınavından başarıyla çıkmıştır.

Diyarbakır ahalisi de;

"mesajını" net vermiştir; "istikrara ve barışa" evet diyerek.

Ve tabi ki;

Herkes ama herkes "milli iradenin" verdiği karara saygı göstermek, mecburiyetindedir.

Üstünü yok!

Yeni bir dönem ve yeni bir meclis.

Kazananların hepsini;

Diyarbakır'ımızın 11 milletvekilini "tebrik ve kutluyorum" buradan.

Hayırlı ve uğurlu olsun.