İsyan ve yangınlar yayılıyor
Eklenme: 6/19/2012 12:00:00 AM

Cezaevlerindeki;

Yangın ve buna eşlik eden isyanlar çok hızlı büyüyor ve yayılıyor!

Tehdit edici boyutta!

Şanlıurfa,

E Tipi cezaevindeki 13 ölü.

Ve yaralılarla birlikte,

Yaşanan tahribat'ın üzerinden "gün geçmezken" dün peş peşe yangınlar çıktı.

İlk olarak;

13 mahkmun diri diri yanarak öldüğü cezaevindeki çocukların bulunduğu koğuşta yangın "çıkarıldı".

Ki yazıyı kaleme aldığım an;

Henüz "alevler" kontrol altına alınmış, yangın söndürülmüş değildi.

Gelen rakamlara; göre bu yangında da 14 çocuk mahkm yaralı.

Yaşları, 18'in altında, "adi" suçlu!..

***

Dünkü yazımda ifade etmiştim.

Sorumsuzluk.

İhmal.

Ve dikkatsizlik üçlüsü "her türlü facianın" ikmal zeminidir.

Yeter ki;

Bir arada buluşsun, gerisi "tufan ve kıyamettir."

Cezaevlerinde yaşanan ve yaşatılan hal-i vaziyette;

"İşte bu üçlünün" buluşmasının sonucunda "ateşler" fitillendi..

Belki rakamlar tekrar olacak.

Ama gerçek ne ise o!

Siz 350 kişilik kapasiteli cezaevine bin 57 kişiyi tıkarsanız.

Derler ya; "olacağı" budur.

***

çünkü;

Mahkm ve tutuklu psikolojisi,

Havaların aşırı sıcak geçmesiyle, "pik" yapan gerilim!

Ve dört duvarın,

Yarattığı "duygu harbi", her türlü "olumsuzluğu" fitiller.

Ki;

Yer darlığı, bir vantilatörün hangi tarafı serinleteceği "bahanesi".

8 kişilik koğuşta, 18 kişinin tutulması.

Sonuç itibariyle; "isyanı da, öfkeyi de, ateşi de, ölümleri de" peşi sıralar.

çünkü, "herkes" canından bezmiş bir "ruh" haliyeti içerisinde!

***

Evet.

13 ölü, 5'te yaralı.

Ki henüz birçoğunun cenazesi; "toprağa" hatta ailelerine teslim edilmiş değil.

Yaşlarına bakıyorsun;

En küçüğü 18 en büyüğü ise 34..

Yani hepsi gencecik insanlar!

***

İşte dün de;

Yaşları 18 altı "çocukların" kaldığı koğuşlarda "ikinci bir yangın" isyanı baş gösterdi.

İçerisi; ateş ve alev topu gibi.

Kan ve ölüm kokuyor.

Doğrusu,

Bu yaşanan "vahim ölümlere" hiç bir şey olmamış gibi bakmak.

Sadece,

Sıradan bir "ihmal'e" vurgu yapıp "işten kaçmak."

Olaylar durdu;

Her şey normal, "süt liman" demek ne kadar doğru?

Hiç de değil.

***

Hele Cezaevi Müdürü'nün.

Ki bir hafta önce "tayini" çıkmış, "görevden aldık" demekle, biter mi?

Ne mümkün?

Bitmez.

Biteceğe de benzemiyor.

Koca cezaevi, cayır cayır yanıyor.

Battaniyeler,

Yataklar, ranzalar dışarıda, duman her tarafı sarmış vaziyette...

Canlı yayın araclarının;

Merkezlerine aktardığı görüntülere baktığınızda, "vicdan savaşı" yaşamamak elde değil!

***

İtfaiye, yetiştiremiyor.

Ambulans, "yetersiz".

Dışarıda;

İçerdekilerin yakınları, "sinir harbi" yaşıyorlar.

İçerde;

Neler oluyor, neler bitiyor, sonu nereye varılacak bilinmiyor?

Her şey meçhul.

Bir de,

Canı yanan mahkum ve tutuklu yakınlarına yönelik, "polisin gösterdiği" orantısız güç kullanımı.

Biber gazı ve cop.

Hani derler ya her şeyin; tuzu-biberi!

Aynen de öyle..

***

Tabiri caizse;

Yangına "körükle" gitme misali!

Tansiyon,

Ne düşürülüyor, ne "isyanı" dindirecek, bir "gerçekçi" adım var!

Atılmıyor.

Atılacağa da benzemiyor.

Dedim ya;

İsyan ve yangın "hızla" ve öfkeli bir şekilde yayılıyor.

***

İşte;

Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi.

Beri yanda Gaziantep E Tipi Cezaevi.

Her iki cezaevinde de; eş zamanlı "yangın" çıkarılmış.

Şanlıurfa'da,

Yaşanan ve yaşatılanları "protesto" etmek gayesiyle!

Ki Gaziantep'teki,

Eylem "siyasi mahkum ve tutukluların" bulunduğu bölgede.

Buradaki,

Olaylarda yaralı sayısının da 8 olduğu söyleniyor.

Her geçen saat içerisinde bu sayı da artıyor.

***

Ajans bültenlerinde;

Her üç cezaevi tabiri caizse "barut" fıçıcı.

Yoğunluğu,

Yüksek benzer cezaevlerinde de, "durum" diken üstü!

Yani içerisi kaynıyor.

Dışarı da ise, "korku, endişe ve acı bir "bekleyişle gerilen bir sinir harbi hakim.

Ne olacak?

Doğrusu,

Kestirmek mümkün olmadığı gibi, "vahim gelişmelerin olabileceği ihtimali de" insanı ürkütmüyor değil.

Korkutuyor..

***

Derler ya;

Dilim varmıyor söylemeye.

Ama görünen o ki; "bu ateş ve bu ölümler" tez be tez unutulmaz ve dinmez.

Baksanıza;

Adana'da,

Gaziantep'te, yarın başka yerde "olmamasına" kim garanti verebilir.

Yinelemek gerekirse;

Cezaevleri "bir toplama" kampı olarak görüldüğü sürece.

Yaşadağımız çağ;

Ve ikmalinde bulunduğumuz yönetim düzeyinde, "bu hal-i perişanlık" olmamalı.

***

Siz;

8 kişilik koğuşa, 18 veya 30 kişiyi "tıkarsanız".

Hele hele,

"İnsanı" yaşam alanından uzak bir dört duvar yaratırsanız.

Havasızlık.

Klimasızlık.

Ne soğuk,

Ne sıcak hava ve suyun "tesisatının" kurmaz iseniz.

İdareciler.

Ve cezaevi personeli'nde, "keyfiyeti" hsıl ederseniz.

İnsan-i psikoloji yerine

Suçlu psikolojisini, "öne çıkaran" davranış ve idari yöntem yaratırsanız...

Olacağı budur.

***

Sormak lazım;

Adalet Bakanı Sadullah Ergin'e

Ve tabi ki Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğüne,

Aynı zamanda bu cezaevlerinin savcılarına.

Olup-biten,

Yaşanan ve yaşatılan hadiseler zincirinden "kim sorumlu" ve kim suçlu?

Yanı başlarında; suçları ve cezaları ne ise.

13 insan,

Diri diri yanarak "ölüyorsa" ve bulundukları ortam da, "ölüm ve yanan insan" kokuyorsa.

Tepkilerini,

Yataklarını, daha da ilerisi cezaevini ateşe veren çocuklar mı?

Yani o havayı soluyanlar mı; "suçlu".

***

Üstadın ifadesiyle;

Allah billh aşkına, "hırsızın-arsızın" hiç mi, suçu yok?

Velhasıl bilenen hakikat şudur ki.

Toplama kampına dönen cezaevlerinde; insanı yaşam alanı yaratma noktasında gerekli tedbirleri" almayan,

Daha açık bir ifadeyle;

Isınma ve soğutma adaletini sağlayamayan "devlet mekanizması ve aklıdır" suçlu olan?

Başka da;

Suçlu ve müsebbip yoktur, "her şey süt liman" diyenden başka.

Sonuç itibariyle;

Bu yangınlar, bu isyanlar "maazallah" ülke sathi mailindeki cezaevlerine, "yayılırsa".

Sonrasını,

Doğrusu dilim varmıyor söylemeye.

Ama hiç de iyi şeyler görünmüyor.