İVEDİLİK ŞART, KIRMIZI KAPLI SİVİL KİTABA!
Eklenme: 12/29/2011 12:00:00 AM

Devlet, Hükümet ve Toplumsal hal-i durumumuz orta yerde. O nedenle; Ayrıntıya, detaylandırmaya gerek yok. Şu örnektir, Bu onun kanıtı ve gerekçesidir, ifadesi de lüzumsuz. Dün böyle idi, bugün bu hale geldi. İşte bu kişiler "vahim" şapının müsebbibi demekte, "Atı alan, Üsküdarı geçti" misali. Çünkü Yaşanan, yaşatılan ve mahkûm edilen mevzular silsilesi belli... Yeniden, Kaf dağını keşfetmek için, yollara düşmeye ne hacet. Zaten, İliklerimize kadar yaşadığımız gibi yaşamın her evresine de "sirayet" etmiş. Kirli bir virüs gibi.

Bizim, Bu harap halimizdeki ısrarımız niye? Neden, Bu badireleri kendimize, ülkemize ve milletimize reva görüyoruz. Kesintisiz kat be kat eklenerek; Yaşama mahkûm edilmemizi gerektiren etkenler nedir? Doğrusu; Bu soruda önümüze konulan "çözümsüzlük" hanesinde iki ana ilke öne çıkmaktadır. BİRİNCİSİ; Adalet-siz-lik. İKİNCİSİ; Eşit-siz-lik.

Hikmeti, Kamil olması noktasında Üstat boşuna söylemiş değil! Tarihi sözünü. Kıyametin, iki alameti var. Belirtileri de; toplum ve devlet nizamında "Adaletsizlik ve eşitsizliğin" hâkim olmasıdır. Fitne, Fesat ve bozgunculuğu "körükleyen" en büyük etkenlerdir. Nitekim; Devletin kurumsal yapısında ve siyasal iktidarın yönetim anlayışında "adalet" yok ise. Statükocu ve faşizan yapı "rejimin" ilkeleri diye, uygulanıyorsa. Hele bir de toplumda, "Eşitlik" hasıl değilse, "eşitsizlik" tavan yapmışsa "vay o coğrafyanın" o ülkenin, milletin hal-i durumuna. Enva-i, Şer kaçınılmaz olduğu gibi "müstahak" olur olup bitenlere.

 

Bakınız; Şuan ki, zamanın seyr-ü seferinde neler yaşanılmıyor ki. İster, Birey, ister toplum düzeyinde olsun. Bir tek kişi var mıdır; Hak-lar, ya da "hukuk" veyahut "adalet" bir adım ötesi "eşitlik" ilkesiyle alakalı, "muzdarip" olmadığı? Şikâyet kâmil mi? Bugün; Genel kanaat olarak denilebilinir mi "adaletin kestiği parmak acımaz" diye. Ya da, Yönetimsel anlamda "şeffaf". Veyahut Rejim, anayasal düzen "eşitlik ve hakların özgürlüğü" üzerine inşa edilmiş. Ne mümkün! "Öyle bir acıtıyor ki her hali." Zaten, hal-i âlem ortada. Hem de, Yüreğimizin en derinliklerinde yaşıyoruz, o vahim acılar silsilesini ve yokluğunu.

Söylenmiyor değiliz; Hak, hukuk ve adalet "vicdan ile cüzdan" arasına sıkışarak, "Siz, sız ve suz" eki aldığını. Onun için de, Şikâyetimiz ve muzdaripliğimiz "hak-sız, hukuk-suz ve adalet-siz" yapının, icra edilişindendir. Biri yer, Diğeri bakar, kıyamet ondan kopar sözüyle. Lakin Tüm bu olumsuzlukları buluşturan bir nokta vardır ki o da vicdanın ürküten "vicdansızlığıdır". Hani bir söz var; "Et kokarsa, tuz vardır" Ya "tuz kokarsa". Bugünkü hal-i vaziyetimiz! Ne yazık ki "tüm beşeri" yapı ve kurumları ağına alarak, "tuz kokmuşluğu" yaşamakta ve yaşatmaktadır. Çiğneniyor, Hak, hukuk ve adalet "vicdansızlık" hanesinde eşitsizce!

 

Biliyorum. Bu kadar "ahkâm kesmeye" ne gerek var. Zaten, Günlük hayatın olağan akışında, yaşıyoruz, biliyoruz. Sen saadete gel. Neden, kimden söz etmek istiyorsun. Evet. Kastım, ne kişidir, ne de kurum ve oluşumlardır. Maksadım Ve ana düşüncem genel, yapı ve solunan atmosferdir. Anlayacağınız, Eğrisiyle-doğrusuyla her şey orta yerde. Ağlıyoruz. Öfkeliyiz. Bir o kadar da, "düğümlenmiş" haldeyiz.

Biz, Siz ve Onlar. Aslında "eklemeliyiz" leri ki hepimiz bir olalım. Huzura, Özgürlüğe, Kardeşliğe, Mutluluğa Bağımsız ve hür yaşam, hak ve hakların, yaşatılmasına. Hepsine, "Özlem" duyduğumuz gibi, ciddi bir arayış içerisinde değil miyiz? Nasıl oluyorsa olsun; "Bir an evvel" kavuşmanın ve yaşamanın, beklentisini yaşamıyor muyuz? El hak öyle.

Onun içindir ki, Millet olarak "bir umut" diye, hayal ediyoruz "Sivil Anayasa" bir an önce çıksın. Ki, Yılların dayattığı "jakoben, faşizan ve statükocu" post-modernize edilmiş, "hal-i yönetimden" arınabilelim. Çünkü "Kokan tuz'un" atılması gerekir. Tek çare bu. Yoksa, Hak, hukuk, adalet ve eşitlik kavramını herkes ama herkes; "Kendisine" özgü ve şahs-ına münhasır "elbise biçme" gayretinde olur ki. Ey vah ki eyvah olur. Şöyle geçmişe, Baktığımızda bu hal-i durumu çok kez yaşadık, uygulandı. Şuan ki, Üretilen ve soldurulan atmosferden daha beter, bir hal yaşanır ki kaçınılmaz duruma gelinir.

 

Yani, Tez elden, ya da acele değil. İvedi, Ve aciliyete binaen "zaman kaybına" siyasi hesaplara uğratılmadan. Daha fazla, Kan, gözyaşı, şiddet ve hak kaybına uğramadan. Demokrasiyi, Özgürlükleri Ve bağımsız, etnik kimliklerin serbestiyetini, üreten ve sağlayan. Teminat Ve güven verici "kırmızı kaplı kitabı", hazır-uma getirin. Ki hepimiz bir olalım. Yoksa, İşte bu yok-sanın sonrasını telaffuz etmeye, "dilim" varmıyor.