İster, kabul edilsin... İster farklı anlamlar yüklenilsin. Şu bir tarihi gerçektir ki; Türkiye tüm içtima-i hayat damarlarıyla "devrim" niteliğinde değişim yaşıyor. Müthiş bir değişim! Hem de; "Kurumsallaşarak" bu evreyi, icra ediyor... Bir daha, Eski günleri "yaşamamak" üzere, değişiyor. Düne kadar, "İnanılmaz" görünen, akla-hayale bile gelinmez bir dokuyla zihniyet değişiminde! Ki bu değişimin en önem arz edicisi de; "Siyaset Kurumunun", özgürlüğüne kavuşması ve asli vasfına yeniden, sahip olma gücünü elde etmesidir. Ve tabi ki; Devletin "hayat" kurumları da, aynı paralellikte "özüne" dönmektedir. Sivilleşiyor. Aynı minvalde çağın "demokratik" anlayışına erişiyor.
* * *
Yani, Şunu net ifade etmek gerekirse ki öyledir. Son, 4 yıllık dönem içerisinde kısm-i de olsa... Kurumlar ve makamlar "vesayet" rejiminden kurtulmuştur. Aldıkları nizam, "asli" görevle, işlev görmedir. Velhasıl; Asker bugün olması gerektiği yerde. Yani "kışlasında". Kendi, Görev ve asli vazifesini icra etmektedir. Ne, "e-muhtıralar" ne siyasal iktidara "tahakküm" etme. Ve ne de; Siyasal "taraf" olma babında, misyon yüklenip, organizasyonlara girmek... Artık ne mümkün. Yargı. Hukuk ve adalet "icrasında". Siyasal, Bir düşünce uğraşı içerisinde olmadığı gibi, "devletçi" zihniyetten de kurtuldu. Siyasette, Aynı ikmalde, birilerine, kurumlara ya da apoletlere bağlı bir gayretkeşliğin içinde değil. Kendi mecrasında; "Sivil" ve milli iradenin sağladığı "yetkiyle" kendini idame ediyor.
* * *
Anlayacağınız; Yasama da, Yürütme de, Yargı da; "sivilleşti". Yani, Kuvvetler ayrılığı "birbirlerine" diş geçirme, üstünlük kurma, vesayet yaratma gibi. Geçmişin; Bağımlılığından "kurtularak", gerçek "kimliğine" kavuştukları gibi; "kutsal devlet" anlayışını da geride bıraktılar. Devletin, Birey ve toplum için "var olduğu" gerçeğiyle hareket ederek, icranın da "hizmet makamını" teşkil ettiği bilincine vardı. Evet, Ülke müthiş bir değişim yaşıyor. Çünkü; Artık hiç bir kişi ve makam sahibi. Her kim olursa olsun. Apoleti de, Yıldızları da, makam ve mevkisi de hangi "ölçekte" olursa olsun, önem içermiyor. Varsa, Suçu. Veya suç işleme gayretkeşliğini geçmişte göstermişse, "dokunulur-sorgulanır". Milat bu.
* * *
Sivilleşiyoruz diyorum ya. İşte, Ergenekon Terör Örgütünün yapısı ve atılan neşter. Balyoz davası. 12 Eylül Askeri Darbe. 28 Şubat. Faili Meçhul cinayetler. Darbe organizasyonları. Ve Şemdinli davası. Beri yanda Susurluk. Kirli bağırsaklar "ha bire" boşalıyor. Müsebbipler, Maşallah sorgu-sual kuyruğuna sokulmuşlar. Kenan Evren, "Netekim", darbecilikten sorguya çekiliyor. İşlediği "İnsanlık suçunun" hesabını, 90 yaşında dahi vermesi ve sorgulanması tarihi bir olay. Her ne kadar, Darbecileri koruyan-kollayan halen Anayasa'nın 35. maddesi tabu olarak duruyor ise de. "Pişman değilim. Gerekirse yine yaparım" çıkışına rağmen; Öyle inanıyorum ki, savcı sorguladığı esnasında "içine" mutlaka, ölüm korkusu düşmüştür. Acaba, "Askeri darbe esnasında yargısız infaz ettiğim binlerce bu ülke gencinin akıbetini ben de yaşar mıyım?" diye. Er yada geç yaşayacak! Bu dünyada olmazsa bile, öbür dünyada, hesap sorulacak!
* * *
Diyarbakır 5. Nolu Askeri Cezaevi davasında da, "bir numaralı" şüpheli, Kenan Evren. "Asmayalım da besleyelim mi"? Diyen bir zihniyetle, az mı, Kürt gencini bu cezaevinde işkenceyle öldürttü, sakat bıraktı. Diyarbakır savcılığında açılan davada, "Sorgulanması, ifadesi alınması ve sanık olarak" mahkeme huzuruna çıkması bile. O dönemin; Kahrolası acısını çekenler için, "oh be" er ya da geç olsa bile "adalet" tecelli ediyor. Ve tabi ki; "O zülüm", zülümkarlara kalmadı denilebilinsin. Dedik ya, Türkiye değişiyor, hem de müthiş bir şekilde. İşte, Genelkurmay eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ! Yine Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt. Onlar için de; yargı mekanizması işliyor.
* * *
Nitekim; Önceki gün ikisi için, 2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale ettikleri iddiasıyla "ifadelerine" başvurulacağı bildirildi. Malum, Onlar dönemin ANAP Lideri Erkan Mumcu'ya "Meclis Oylamasına" katılmama noktasında, mesaj göndermişti. Yani, Siyaseti "vesayet" altına almıştı. Hatırlarsak o günü. Nerdeyse; Türkiye bir kez daha 12 Eylül ihtilaliyle "yüz yüze" gelecekti. Evet, Artık "kimsenin yaptığı yanında kar kalmıyor". Mesela, Dün gece.. Ki bu yazıma artık, son satırı eklemek üzereydim flaş bir haber geldi. Van 3 Ağır Ceza Mahkemesi, Meşhur "Şemdinli Davasında" tarihi nitelikte bir karar aldığı yönünde. Karar da, Hem uyuşmazlığı ortadan kaldırdı hem de, "iyi çocukları" kodese sokma noktasında hüküm var.
* * *
Malum, Şemdinli hadisesi sıradan bir hadise değildi. Sadece, Seferi Yılmaz'a ait "umut evinin" bombalanmasıyla sınırlı, dava değildi. Diyarbakır'dan başlayıp, Ülkenin dört bir yanına yayılan, "Susurluğun", ikizi bir hadiseydi. Ama ne vardı ki; O dönemde var olan "vesayetle", Jitem elemanı Astsubay Ali Kaya ve Özcan İldeniz. Dönemin, Başkumandanı Yaşar Büyükanıt, "tanırım, iyi çocuklardır" diyerek, "dokunulmazlık" zırhına aldı. İddianameyi hazırlayan, onlara 39,5 yıl hapis cezası veren; hâkim ve savcılar o ifadeden sonra "tar-ü mar edildi". Siyasal iktidar, "vesayete" boyun eğdi. Sivil mahkemenin, Ceza hükmüne rağmen, dava "seyir" değiştirdi. Askeri mahkemeye gitti, ilk duruşmada "hepsi" salı verildi. Sonra, "Uyuşmazlık" trafiğiyle, git-gel oldu. Yetmedi, sanki 39,5 yıl hapis cezası almış değiller gibi "göreve" iade edildiler. Ama ne zaman ki, HSYK nın "iç dünyası" temizlendi. Adalet, "vesayetten" kurtuldu. Siyasal, Ve devlet kutsallığından "arındı" işte o zaman, her şey asli işleyişine döndü.
* * *
Dün de, Mahkeme Büyükanıt'ın "iyi çocukları" hakkında, "tutuklama" kararı çıkardı. Şimdi, Gözler "iyi çocuklara" kol-kanat gerdiren. Fenerbahçe Ordu evinde, o dönemde Başbakan Erdoğan'la yaptığı pazarlıkla, emeline kavuşan. Yaşar Büyükanıt'a ne zaman dokunulacak? Ve tabi ki; Şemdinli iddianamesini hazırlayan Savcı Ferhat Sarıkaya'nın, Büyükanıt'a yönelik "yargılanması" gerekir, hükmünün, "ne zaman" işleme konulacağı? Beklenmiyor değil. Çünkü Büyükanıt, Diyarbakır'da görev yaparken, Söz ailesi başta olmak üzere birçok kişi mağdur edildi. Mutkili Ali lakaplı JİTEM'ci, Ali Kaya gibi bir sürü aynı düşünceyi taşıyan zevat; "Vahim" derecede, bölge insanına hukuk dışı davranmış, maruz bırakmış, sahte belge ve suç isnatlarıyla, aileler mağdur edilmiştir. Elbette ki, Bu yaptıkları "zülüm" onlara kar kalmamalı. Hesap sorulmalı. Başparmağın, Serçe parmağın yaptığından "habersiz" olmadığına göre, Büyükanıt her şeyden haberdar.
* * *
Öyle ise, Şemdinli davası "tüm" içtihadıyla, hukuk ve adalet "sorgusuna" alınmalı... Ki Adalet, yerini buldu, hak tecelli etti denilebilinsin. Yoksa zihniyet temizlenmez. Daha ateşli bir, seyirle yakıp-yıkar. Onun için; Kirli ve karanlık dokusu içimizden atıp-temizlemeliyiz. O zaman; Türkiye gerçek anlamda "sivil ve çağdaş" bir yönetim anlayışına kavuşmuş olur. Ne diyelim; Akıbeti büyüklerinin başına olsun.