KADINLAR GÜNÜ
Eklenme: 3/7/2009 12:00:00 AM

Bugün 8 Mart! Birçoğumuz için sıradan bir gün.

Ama Dünya Kadınları için "anlam" yüklü bir gün.

Çünkü bu gün "onların" günü.

Yani 8 Mart Dünya Kadınlar Günü"!

Buradan; Kadınlarımızın "günlerini" kutluyorum.

Sorunsuz ve çağdaş bir yaşam diliyorum.

Evet. Her yıl olduğu gibi bu yıl da; bu anlamlı gün "kutlanacak". Şuan için birçok ilde "çeşitli" etkinlikler organize edilmiş. Diyarbakır'da da; İstasyon meydanında toplanılacak. Ve "seslerini" bir kez daha bu gün de duyuracaklar.

* * *

Bir adım "geride" neden bırakıldıklarını.

Çığlık atacaklar; Barışın, kardeşliğin, hoşgörü ve sevginin "sembolü" iken.

Neden; Ağlayan, gözyaşı döken, şiddetin, terörün, törenin kurbanıyız diye. Ve artık yeter "evlat" acısı çeken annelerin yaşadıkları.

Anaların, bacıların, kardeşlerin "gözyaşları" dinsin.

Yanan "ateşe" su dökülsün diye.

Ve "cehalet" zincirleri bir bir koparılsın.

Evet. Güneydoğu'da kadın olmak zordur.

Çünkü bu coğrafyada yaşamak yürek ister.

Hayatın idamesi için sabır ister.

Ailenin ve toplumun "birlikteliği" için de vefakârlık ister. Ama ne var ki; Güneydoğu'da "erkek" egemenliği kadın için "dört duvar" misali.

* * *

Bir taraftan "akan" kan. Diğer yandan "feodal" düzen. Beri yanda "ikinci" sınıf muamele. "Töre cinayetleri". "Kuma evlilikleri". Ve bunların "paralelinde" gelişen; "ölümler".

İntihar ya da "infaz"! Dirisine sahip çıkılmadığı gibi, ölüsüne bile sahip çıkılmıyor.

Bir dere kanarında, ya da bir çukurda.

Ya da; karayolunun bir yanında. Nedeni, niçini, nasılı "sorgulanmadan".

Bir sonraki cinayetlere "zemin" oluşturarak.

Açlık, sefalet, eğitimsizlik ve geri kalmışlık "onun" için hayatın sıradanlığı.

Sorgulayan, soruşturan karşı çıkan değil.

Kabul eden, boyun eğen.

* * *

Bugün Güneydoğu'daki kadınların yüzde 80'ine mikrofonu uzatın. 8 Mart Dünya Kadınlar" günü nedir diye sorun? Alacağımız cevap; "O ne ki".

Çünkü onlar günlerinin "varlığından" haberdar değil. Hatta "erkeklerle" eşit olduklarından, hak ve hukukun "nizamından" bile.

Eğitim ve öğrenim "haklarının" olduğundan.

Bugün "onlar" adına birileri meydanlara çıkacak.

"Neden sırtında sopa, karnında sıpa" görülüyoruz diye.

* * *

Ülke ve millet olarak biz. Özelliklede "erkek" egemenliğinin var olduğu bu düzende.

Şayet "gelişmeyi", çağdaşlaşmayı, ilerlemeyi ve değişimi "görmek" istiyorsak. Barışın, kardeşliğin, hoşgörünün ve birlikteliğin "varlığına" inanıyorsak.

Demokrasinin ve Özgürlüklerin "insanlar" için olduğunu düşünüyorsak.

Kadının "toplumsal" ilerlemenin motoru olduğunu unutmamamız gerekir.

Ve buna göre "değer ve önem" vermemiz lazım.

Evet. Buradan bir kez daha kadınlarımızın dünya kadınlar gününü kutluyoruz.

PASAPORT ŞUBESİ!

Siz hiç; Ekinciler Caddesi üzerindeki Emniyet Müdürlüğü'ne gittiniz mi?

Yanı Pasaport Şubesine uğradınız mı?

Bilemiyorum! Ama uğrayanlar "görmüştür".

"Oradaki farklılığı"!

Daha önce de bir kaç dostum yaşadıkları o farklılığı anlatmıştı. Kısmet ben de önceki gün uğradım.

Gözlerimle gördüm ve yaşadım oradaki farklılığı.

* * *

Pasaportumun süresi bitmişti.

Ufukta "yurt dışı" gezisi göründüğü için de; uzatmam gerekiyordu.

Bu nedenle; gittim.

Eski bir bina, pek de bakımlı değil.

Girişte X rayından geçtikten sonra, merdivenlerden yukarı çıktım. İnsanın içinden "ürkeklik" gelişmiyor değil; oradaki hava. Polisin "bilinç" altındaki; ürkekliği.

Bu duygular içerisinde; Pasaport Şubesinin bulunduğu kata vardım. İçerisi bir hayli hareketli. Ama düzenli bir yoğunluk.

Danışma ve İşlem'de iki bayan polis memuru.

* * *

Gelen-gidenlerin "evraklarını" inceliyor, tam mı eksik mi?

Ya da; işlemler için "yönlendirmede" bulunuyor.

Güler yüzlülükleri ve saygıya dayalı konuşma üslupları. Beyefendi, hanımefendi diye başlayan cümleler. İnanın pür dikkat odaklandım.

Çünkü ilk kez "polis ile vatandaş" arasındaki; çağdaş diyaloğa şahit oluyordum desem yalan olmaz.

Diyarbakır'da bu diyalog!.

Kısa sürede "şaşkınlığı" üzerimden atarken, "Buyrun beyefendi" sesiyle irkildim.

Genç bir polis memuru. O da Bayan Polis memurları gibi; güler yüzlü.

"Buyrun yardımcı olabilir miyim" dedi.

İfade ettim; "pasaportumun" süresinin dolduğunu ve uzatmam gerektiğini.

Tabi önceden "harcı" yatırmıştım. İstenilen belgeleri inceledikten sonra tamam dedi.

Ancak; "parmak" izi alınması gerekiyor.  İki kat aşağıda "alınıyor" diyerek beni yönlendirdi.

* * *

Kendi kendime söylenerek merdivenleri indim. Bu kadar samimi ve sıcak bir ortamdan çık. Git ellerini boyaya boğacak şekilde "parmak izi" ver.

Orada da; bir polis memuru bilgisayarın başında "parmak izi" alıyor.

Baktım öyle "boya küpüne parmaklar daldırılarak" alınmıyor. Neyse; bir-iki dakikada işlem tamam. Bilgisayar çıktısı alıp yukarı çıktım.

Evrakları teslim ettikten sonra; "isterseniz" burada bekleyin. Size çay ikram edelim. İsterseniz iki saat sonra gelin Pasaportunuzu alın.

Teşekkür ederek çıktım. Ama keyifli ve hoş bir duyguyla. İki saat sonra "gelip" pasaportu imzalı hazır vaziyette teslim aldım.

* * *

İnanın ilk kez; o sıkıcı "bürokratik işlemlerden" keyif aldım.

Tabi ki; bir de "polisin" güler yüzlülüğünün, toplum üzerinde geliştirebileceği "hoşnutluğu" hissettim!

Buarada; ifade edeyim. Pasaport Şubesi'nin "amiri" kim diye? Bir bayan imiş. Boşuna dememişler; Kadının "toplumsal" ilerlemenin ana mekanizmasıdır diye.

Hani deriz ya; "Kadının eli değdi" diye.

İşte öyle bir el değmiş.

Buradan onlara teşekkürlerimi sunuyorum.

Ve tebrik ediyorum.

Görevlerinin "bilincinde" olmaları ve polisin halkın "hizmetinde" olduğunu, güler yüzlülüklerini göstermelerinden dolayı.

* * *

Taktir edersiniz ki günümüzde çağdaş anlamda polislik "halkla" bütünleşmedir.

Suçluları yakalamada gösterilen başarı ile değil, halkla ilişkilerin niteliğiyle ölçülür.

Ve halktan alınan yardım ve desteğin önemi de "başarının" olmazsa olmazıdır.

Çünkü sürekli halk ile iletişim halinde olan polisin, toplumda edineceği saygınlık büyük oranda halka güven verebilmesine bağlıdır.

Bu nedenle polisi bir korku kurumu olmaktan çıkarılarak bir güven kurumu haline getirilmesi gerekiyor. Ki bu da; "az önce" ifade edip, yaşadıklarımın geliştirilmesi ve yaygın hale getirilmesiyle mümkündür.

Polis "öcü" olmamalı; Polis, "orantısız" güç kullanmakla, şiddeti benimsemekle "anılmamalı".

Çünkü polis de "sokaktaki" vatandaştır. 

Güzel bir hafta sonu dileğiyle.